Dışişleri gazetecilerle Suriye'yi görüştü

Türk dışişleri, medyadan temsilcilerle bir araya geldi ve bir "Suriye brifingi" verdi. Suriye'ye bir askeri müdahalenin "gündemde olmadığını" söyleyen dışişleri yetkililerinin "ama"sı var: Mülteci akını olursa, tampon bölge oluşturulması gündemde.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın, Türkiye'nin Suriye'ye dönük baskısını artırması gerektiğini açıkladığı gün, Türkiye dışişleri de, medyadan bir dizi gazeteci ve yazara hükümetin yakın dönem Türkiye politikasına dair bilgi verdi. Recep Tayyip Erdoğan'ın Bitlis'te Müslüman Kardeşler'in "Türkiye müdahale ederse kabul ederiz" beyanına verdiği yanıtın çerçevesinde gerçekleştirildiği anlaşılan görüşmede, Türkiye'nin, Şam veya Halep gibi kentlerde "katliam" yapılması durumunda bir tampon bölge stratejisinin devreye sokulabileceğinin sinyali verildi.

Aslı Aydıntaşbaş, Cengiz Çandar ve Sedat Ergin gibi isimlerin bu görüşmeye katıldığı, bugün yazılan yazılardan anlaşılıyor.

Dış müdahalenin koşulları
Her üç yazarın da aktardığı bir görüş, Türkiye'nin şu haliyle bir askeri müdahale peşinde olmadığı. Aslı Aydıntaşbaş, dışişleri yetkililerinin "Rejim değiştirmek için askeri müdahale yapmayız” diyerek "kesin" konuştuğunu aktarıyor. Cengiz Çandar da, Irak veya Libya gibi bir operasyonun gündemde olmadığını, Türkiye'nin Suriye'de bir "implode", yani içeriden çöküş beklediğini söylüyor.

Yazarların aktardığına göre, Türk dışişleri, Suriye'deki durumun artık "geri dönülemez" ve Beşar Esad'ın "gidici" olduğunu düşünüyor. Çöküşün "orta vadede" gerçekleşeceğini söyleyen dışişleri kaynaklarının, "İdealizm açısından bu kadar insanın ölümüne kayıtsız kalamazsınız. Realist bir açıdan da Türkiye’nin çıkarları bölgede demokratikleşmenin desteklenmesini gerektiriyor. Eski totaliter rejimler ve diktatörler istikrar üretmiyor. Diktatörler istikrar getirmiyor. Bu yıkılmaya yüz tutmuş bir rejim. Biz de halkın, çoğunluğun yanındayız. İstikrar ancak demokrasinin gelmesiyle sağlanabilir." dediği söyleniyor.

Askeri müdahalenin koşulu ise, "Suriye rejiminin Halep ya da Şam’da katliam yapılması" ve "Sınıra yönelik büyük bir göç dalgası olması". Dışişleri yetkilileri, Suriye’de halkın büyük bir dalga halinde Türkiye sınırına yığılması durumunda Suriye içinde ‘uçuşa kapalı bir tampon bölge’ oluşturulabileceğini söyledi. Diğer olasılık ise, "katliam" durumunda, Birleşmiş Milletler ile birlikte Suriye'ye askeri müdahalede bulunmak.

Çandar'dan her yöne salvo
Cengiz Çandar, dışişleri görüşmesine geçmeden önce, uzun bir girizgah yapıyor. Bu girizgahta, Suriye rejimine "destek olan" unsurları sayıyor: CHP, PKK, ve "baktıkları her yerde ABD'yi gören" bazı İslamcılar. Özellikle PKK'nin, 1999'a kadar PKK ile Suriye arasındaki yakın ilişkileri andıran bir dönemi yeniden başlattığını ve Suriye'nin de PKK'yi "kullandığını" iddia eden Çandar, Suriye-İran ekseniyle dayanışma içerisine giren bir PKK'nin "yanlış ata oynadığı" düşüncesini de tekrar etti.

Özellikle İslamcıları uyaran Çandar, Suriye ile olan ilişkilerde AKP'ye yönelik çekincelerin CHP ve PKK'yle aynı doğrultuda düşünmek anlamına geleceğini iddia etti. Dahası, Suriye'deki "Şii-Alevi" temelinde şekillenen rejimi desteklemenin "Sünni" kimliği ile bir çelişki oluşturduğunu savundu.

Çandar, Suriye politikasına karşı çıkan kesimleri ise, "insan faktörüne gözlerini kapatmakla" suçladı. Çandar'a göre, bu kesimler "Can veren, kanını akıtan Suriye halkını görmezden geliyorlar". Suriye halkının canı pahasına "değişim"i zorladığını iddia eden Çandar ise, artık açıkça Türkiye, Arap Birliği ve ABD ile bağlantısı görünen Suriye muhalefetinin bu ülkelerin desteğiyle Suriye'de silahlı eylemler düzenlediğini görmezden geliyor.

Türk dışişlerinin medyadan temsilcilerle yaptığı görüşmenin, hem Suriye hususunda medyaya verilmiş bir ayar, hem de komuyounu "insani müdahale"ye ısındırma girişimi olduğu anlaşılıyor.

(soL - Haber Merkezi)