Alman basını: Bu Moskova-Şam ekseninin zaferidir

Türkiye’nin Suriye'ye yönelik harekatı, Suriye'nin sınıra ilerlemesi ve AB'nin tutumu, Alman basınında yoğun bir şekilde tartışılmaya devam ediyor. Özellikle AB'nin kınama dışında yaptırımı olmaması eleştiriliyor.

Suriye ordusunun Türkiye'nin operasyon sahasına gelişini değerlendiren Südkurier gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump ile istediği oyunu oynayabildiğini ancak Rusya Devlet Başkanı Putin ile durumun böyle olmadığını söyledi:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Donald Trump ile işi kolaydı. Moskova'nın güçlü adamı Vladimir Putin ile durum böyle değil. ABD Başkanı sessiz sedasız askerlerini çekip sahayı boşaltırken, Kremlin'in patronu dişlerini gösteriyor. Putin'in himayesi altındaki Ortadoğulu Esad, hiç kuşkusuz Moskova ile anlaşmalı olarak birliklerini Türkiye sınırına gönderiyor. Erdoğan için işler zorlaşıyor. Kürtlerle baş edebilir, Esad'la o kadar kolay değil. Hele Ruslarla hiç değil. Avrupalıların tavrı bu açıdan daha da can sıkıcı. Lüksemburg'da, bir kriz toplantısında bir araya gelen Avrupa Birliği dışişleri bakanları, NATO müttefiki Türkiye'ye karşı bir silah ambargosu konusunda bile anlaşamadı. NATO'nun tavrı ise daha da utanç verici. Genel Sekreter Jens Stoltenberg, Ankara'nın askeri operasyonuna kurban gidenlerden çok Türkiye'deki askeri üslerini düşünüyor. NATO'nun patronu, Erdoğan'ın geri çekilmesini bugüne dek isteyebilmiş değil. Bu durum NATO örgütünün tamamı için bir acizlik belgesi."

'BERLİN ELİNİ TAŞIN ALTINA DAHA FAZLA KOYMALI'

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, Hannoversche Allgemeine Zeitung ise yaşanan gelişmelerin, Almanya'nın gösterdiği tepkiden çok daha farklı bir tavır gerektirdiğini ve Berlin'in kriz bölgeleri ile ilgili olarak elini daha fazla taşın altına sokmasının şart olduğunu savunuyor:

"Ortadoğu'daki çatışma, İkinci Dünya Savaşı sonrası ittifakların günümüzde ne denli etkisiz olduğunu gösteriyor. Almanya gibi, işleyen bir NATO'ya tutunmak ya da koruyucu güç ABD'ye güvenmek güvenlik siyaseti açısından tam bir saflık. Almanya dış politikada şekillendirici bir rol oynamak istiyorsa, öncelikli olarak bunun bazen güçlü müdahalelerle mümkün olabileceğini idrak etmesi gerekiyor. Bu da, Almanya'nın da ortaklarıyla ittifaklar kurup, Avrupa'ya yakın yerlerdeki çatışma bölgelerinde kriz yönetimini kendi eline almasının zorunlu olduğu anlamına geliyor."

'PUTİN VE ESAD BİRLİĞİ'

AB dışişleri bakanlarının Türkiye ile ilgili kriz toplantısını değerlendiren Neue Osnabrücker Zeitung da yorumunda AB'yi eleştirirken, sürecin kazananı olarak Putin ve Esad'ı görüyor:

"AB bir kez daha kağıttan bir kaplan olduğunu kanıtladı. Dışişleri bakanları Türkiye'nin işgalini en azından kınayabilmiş olsa da, ortak bir silah ambargosu konusunda anlaşamadılar. Bakanlar evlerinde kalabilirlerdi. Zira bir devletler birliği, AB'nin Türkiye karşısında mülteci anlaşmasından dolayı düştüğü durum gibi şantaja açık olursa, o birlik kriz dönemlerinde eyleme geçemez. Gelişmelerden mutlu olacak kişi, Kürtlerin kendi başına Türkiye'ye karşı savunmayacağı önemli bölgeleri yeniden ele geçiren Beşar Esad. Ve Donald Trump'ın aksine, Suriye’deki müttefikinin yanında duran Esad'ın en büyük yardımcısı Vladimir Putin de ellerini ovuşturabilir. Bu Moskova-Şam ekseninin zaferidir."

'AB DÜNYA SİYASETİNDEN UZAK'

Avrupa Birliği'ni eleştiren bir başka gazete de Südwest Presse:

"On binlerce insan kaçış yolunda. Düzinelercesi öldürüldü, yüzlerce IŞİD milisi serbest. Bütün bu haberler korkunç oldukları kadar bekleniyordu da. Peki tüm bunlar yanı başında vuku bulan ve dünya siyaseti gütmek isteyen Avrupa Birliği'nin durumu nedir? O bir kez daha ‘kınıyor' ve Türkiye'ye karşı bir silah ambargosu konusunda dahi görüş birliğine varamıyor. Dünya siyaseti bu değil."