Küba ve Latin Amerika tartışıldı

Küba ile Dayanışma Haftası kapsamında yapılan panelde ABD saldırganlığının Latin Amerika halklarını alt edemeyeceği vurgulandı.

soL (HABER MERKEZİ) José Marti Dostluk Derneği tarafından düzenlenen ve dün başlayan Küba İle Dayanışma Haftası kapsamında, "Küba ve Latin Amerika Devrimi" konulu bir panel yapıldı.

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Ruhi Su Salonu'ndaki panele, Küba Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal, Küba Komünist Partisi (KKP) Merkez Komitesi Uluslararası İlişkiler Bürosu üyesi Teresita Trujillo Hernandez, Gazeteci Raul Taladrid Herrero, Venezuela İstanbul Konsolosu José Bracho ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan konuşmacı olarak katıldılar.

Latin Amerika bağımsızlık yolunda
José Marti Dostluk Derneği Başkanı Oğuz Kavala'ın yönettiği panelde, ilk sözü alan Ernesto Gomez Abascal, Latin Amerika'da yurtseverliğin 18. yüzyılın sonlarıyla 19. yüzyılın başlarında yükseldiğini bu yılların, Latin Amerika ülkelerinde bağımsızlığın kazanıldığı yıllar olduğunu söyledi. Latin Amerika'dan sömürgeci İspanya'nın kovulduğunu, ama yerini ABD'nin farklı sömürü mekanizmalarının aldığını belirten Abascal, çoğu Latin Amerika ülkesinin ABD çıkarları için çalıştığını ve diktatörler tarafından yönetildiğini ifade etti. Abascal, ABD'ye karşı gerçekleştirilen mücadelede, Küba Devrimi'nin 50'nci yılının taşıdığı öneme değinerek, bugün Latin Amerika'nın bağımsızlık yolunda ilerlediğini vurguladı.

Küba değişiyor, sosyalizm inancı kaybolmuyor
Teresita Trujillo Hernandez, Abascal'ın ardından yaptığı konuşmada, Küba'da gündeme gelen "değişimler" üzerinde durdu. Hernandez, Küba Devrimi'nin 50'nci zafer yılının, yönetimdeki değişikliklerle birlikte yeni döneme girildiği için daha da önemli olduğunu vurguladı. Yönetimdeki değişikliğin Fidel'in başkanlığı bırakması demek olmadığını belirten Hernandez, bununla birlikte, genç kadroların sorumluluk alması anlamına geldiğine dikkat çekti. Küba'daki değişikliklerin yasalarda ve uluslararası ilişkilerde de yaşandığını söyleyen Hernandez, Küba halkının sosyalizm inancında bir azalma yaşanmadığının altını çizdi, Küba'da 90'lardan beri yaşanan ekonomik krize rağmen, sosyalizmin başarıyla yaşatılıyor olmasının, Küba'nın en büyük başarılarından biri olduğunu söyledi.

ABD ablukası, devrimi yıkmaya çalışıyor
Raul Taladrid Herrero, konuşmasında, Küba Devrimi sonrasında Fidel Castro'nun ABD Başkanı Nixon'la Beyaz Saray'da görüştüğünü, görüşmenin ardından, Nixon'un Fidel için "o bir komünist. Ondan kurtulmak gerekiyor" dediğini hatırlatarak, görüşmenin yapıldığı Mart 1959'dan bu yana, CIA'nın bütçe ve enerjisinin büyük bölümünün Küba ile mücadeleye ayrıldığını söyledi.

Fidel Castro'ya iki yüzden fazla suikast girişiminde bulunulduğunu ve 50 yıldır dünyanın en saldırgan ve en uzun süreli ambargosunun Küba'ya uygulandığını söyleyen Herrero, ABD'nin Küba'ya uyguladığı ablukayı, "çok partili rejimle yönetilmesi ve ABD'deki seçim sisteminin uygulanması" gerekçesine dayandırdığını, oysa aynı ABD'nin, Küba'daki rejimle benzer yönetilen Vietnam'la iyi ilişkiler kurduğunu, kendilerinden farklı bir yönetim mekanizması olan Suudi Arabistan'la dost olduğunu ifade etti. Herrero, ABD ablukasının tek amacının Küba Devrimi'ni yıkmak olduğunu vurguladı.

Herrero Küba'da hiçbir füze ya da merminin ABD halkına yönlendirilmediğine ve ABD bayrağının yakılmadığına dikkat çekerken, Kübalıların, ABD halkını kazanmak zorunda olduğunu belirtti. Herrero "ABD halkı, kendi hükümetlerinden zorbalık görüyor, onların da kurtarılması gerekiyor" dedi.

Venezuela'da "Plana Karşı Plan"
Venezuela İstanbul Konsolosu José Bracho, konuşmasına, "Küba Devrimi olmasaydı, bugün Bolivar Devrimi'nden bahsedilemezdi" diyerek başladı. Bracho, 2000 yılının Kasım ayından beri Küba-Venezuela ortaklığı yaşandığını, aynı tarihte imzalanan anlaşma sonrasında, Kübalı doktorların Venezuela'ya gelerek, hastalıklarla savaşta, "kurtarılmış bölgeler" yarattıklarını söyledi. 2003 yılında Kübalı pedagogların başlattığı okuma yazma seferberliğine değindi. ALBA adlı ekonomik, kültürel ve politik topluluğun 2005 yılında oluşturulduğunu söyleyen Bracho, neo-liberalizmin böldüğünü, ALBA'nın birleştirdiğini ifade etti. Bracho, ALBA'nın, ABD girişimiyle kurulan ekonomik ve ticari işbirliği topluluğu ALCA'nın alternatifi olduğuna da dikkat çekti.

Bracho, ALBA'nın 2006 yılında 199 proje ortaya koyduğunu, Hugo Chavez öncesinde Venezuela'da yaşam koşullarının çok kötü olduğu ve sağlık hizmetinin girmediği bölgelere, "Arka Sokaklar" adındaki projeyle sağlık hizmeti götürüldüğünü belirtti. "Şu an Venezuela'da halkın yüzde 95'i ücretsiz sağlık hizmetinden faydalanıyor" diyen Bracho, bahsedilen uygulamaların, "Plana Karşı Plan" adıyla, "vatanı, bireyi bağımsız kılmak ve toprağı özgürleştirmek" için yapıldığını söyledi.

Latin Amerika umut veriyor
Kemal Okuyan, Küba siyaseti dendiğinde akla Fidel'in ve Küba halkının geldiğini, bunun tam olarak doğru olmadığını söyledi. Okuyan, öne çıkmayan bir şeye değinmenin gerektiğini, bu öne çıkmayan unsurun, örgütlü bir komünist parti olduğunu dile getirdi.

Okuyan, 1993 yılında Küba'yı ziyareti sırasında, "Küba'da devrim yaşar mı" tartışmalarının yapıldığını, ancak, ziyaretin dönüşünde Küba Devrimi'nin "örgütlü komünist parti" öncülüğünde yaşayacağını rahatlıkla ifade ettiğini 1991 yılındaki Sovyetler Birliği ziyaretinde ise, Küba için söylediğinin aynısını söyleyemediğini, Sovyetler Birliği'nde halkın önderliğini yapacak gücün olmadığını belirtti. Küba'daki kadar kararlı ve devrimci bir öncü güce başka hiçbir yerde rastlamadığını, 15 yıl sonra da Küba Devrimi'nin yıkılmayacağını gördüğünü söyledi.

Venezuela ve Bolivya'daki gelişmelerin önemine değinen Okuyan, dünyanın bu karanlık döneminde, ilerici hükümetlerin bu karanlığı dağıtmak için umut verdiğini vurguladı. Chavez liderliğindeki Bolivaryan devrimin, bütün zorluk ve çelişkilere rağmen çok önemli olduğunu, Türkiye'deki Marksistlerin, Latin Amerika hakkındaki değerlendirme ve tartışmalarında, bunu ayrı bir yerde tutmaları gerektiğini ifade etti.