Kemal Özer'e dostlarından...

Dün yitirdiğimiz komünist şair, yazar, soL yazarı Kemal Özer için...

Kemal Özer'i kaybettik
Türkiye Komünist Partisi ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Kemal Özer'i kaybetmenin acısını yaşıyor.

1935 doğumlu Kemal Özer ülkemizin önde gelen şairlerinden biriydi. Sol portal köşe yazarı, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nin emekçisi, Sanat Cephesi'nin parçasıydı. Nâzım Hikmet Akademisi Edebiyat Bölümünün öğretim üyelerinden olmaya kararlıydı. Kemal Özer bizim mücadelemizin şairiydi.

Türkiye Komünist Partisi en dürüst, en çalışkan, en özverili, en genç dostlarından birini kaybetti.

Kemal ağabeyi şiire taşıdığı Sivas katliamının yıldönümünde, 2 Temmuz Perşembe günü toprağa vereceğiz.

Türkiye Komünist Partisi

soL, haberi 'güle güle kemal abi' diye duyurdu...kemal abinin elinin sıcaklığı düştü elime...gülümsemesi gözüme, sevinci, umudu dilime düştü...her şeyin emanetimiz kemal abi...bütün güzelliklerin emanetimiz...kalbin kalbimizde çarpacak...güle güle kemal abi...nöbetimiz asla aksamayacak...şiirimizin seçkin sesi, mücadelemizin nefer abisi güle güle...

Nihat Behram

Edebiyatımızın yorulmaz kalemi, toplumcu şiirimizin önde gelen temsilcisi Kemal Özer'i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.

Dostumuz ve ağabeyimiz Kemal Özer, 30 Haziran 2009 günü öğleden sonra İstanbul Haznedar'daki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Acımız büyük. Onu çok özleyeceğiz.

Yazılarıyla, yönettiği dergilerle ve 60 kitabıyla kültür dünyamıza büyük katkılarda bulunan Kemal Özer'in, derin birikimi ve çalışkanlığıyla Yordam Kitap'a kattıkları da paha biçilmezdir.

Üretkenliği hiç azalmayan, gündemindeki yeni projeleri büyük bir heyecanla sürdüren yazarımızın bu ani ve erken ölümü acımızı daha da artırıyor.

Eşi sevgili Gülşah Özer'in, kültür ve edebiyat dünyamızın, şiirinin esin kaynağı olan emekçilerin başı sağolsun.

Cenazesi, 2 Temmuz Perşembe günü Aksaray'daki Muratpaşa Camisi'nde saat 17:00'deki törenin ardından Zeytinburnu Kozlu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.

Yordam Kitap

Bana bakın ey şair ağabeyler:

Böyle çekip gitmek yok, ona göre!

Kendinize nasıl iyi bakacaksanız bakın... Spor mu yapacaksınız, sigarayı mı bırakacaksınız, alkole tövbe mi edeceksiniz, bilemem bir yolunu bulun.

Nazım'dan beri biliyoruz, şair adamdaki arteryo sklerozun sebebini... çaresi de yok hani...
ama gözünüzü seveyim, dikkat edin kendinize.

O dizeleriniz bize öyle çok lazım ki...
Yüreğiniz ve aklınız öyle çok lazım ki...

Bunu istemek bencillikse bencillik, ne yapayım!
Siz de şair olmasaydınız madem...

Şimdi nerede saklayacağız Kemal ağabeyi?
Göz yaşlarımızda mı, bir çocuk işçinin elinin kirinde mi, sevdalıların rüzgarda uçuşan saçlarında mı, bir ateşin dumanında mı, sıkılı bir yumrukta mı?

En iyisi yine şiirde saklamak belki:

Ama Kemal ağabeye onun dizeleriyle veda etmek... ne biçim iş...

(...)
Yaşamın güç ve onurlu kavgasında
omuz omuza olmak verimli bir ırmak gibidir,
yeni tohumlar saçar geçtiği tarlalara,
yürekleri yeni zaferlerle doldurur.
Ve birlikte duyulacak yeni sevinçlere kadar
o haziran akşamı mayalanır durur.

Pekala Kemal ağabey, mayalansın bakalım şu haziran akşamı...
Haziran'da ölmek neymiş, göstersin bize bir kez daha...

Çağrı Kınıkoğlu

Ah en son bir balkonda Muğla'da anılarını yazıyordu, yan odamda olduğunu sabah erken uyandığımda farketmiştim..
Günaydın Kemal Abi dedim ne yapıyorsun dedim: Anılarımı yazıyorum dedi... Sonra anılarını anlattı biraz... Sonra şair dostlarını...

Öyle uzun uzun, sabahın o güzel aydınlığında, bu kadar geç görmüşken seni, bu kadar erken gidişin o kocaman güzelliğinle, evet koydu bize...

Kıvılcım Ateş

Nereye Kemal Ağabey? İşler bitti mi? Nazım Hikmet Akademisi ne olacak? Onca genç şairi, edebiyatçıyı başımıza bırakıp gitmek var mı? Nedir bu şairlerin yüreklerinden çektikleri, Kemal Ağabey? Halkına, insanlara bakıp derdini içine atarak umut dolu şiirler yazmak mı yoruyor yüreciklerinizi? Bilemedik, pamuklarda saklayamadık, esirgeyemedik seni Kemal Ağabey...

Daha cesur yaşamak için, dinlemek ve anlamak için, öğretirken öğrenmek için, kibrimizi çiğneyip geçmek için sana ihtiyacımız vardı daha Kemal Ağabey...

Oğlumla gittiğim bir filmde, filmin kahramanı çocuğunu avutmak için "çiçekler ölür, insanlar gider" demişti de ben oğluma bunu anlatmakta zorlanmıştım. Şimdi kolaysa anlat bakalım nereye gidiyorsun Kemal Ağabey?

Genç şairler soracak seni "nasıl adamdı?" diye... Ne anlatayım? Ermiş bir ihtiyardı mı diyeyim? Senden daha gençti mi diyeyim? Ne olduğuyla değil ne yaptığıyla ilgilenirdi mi desem? Nasıl anlatsam seni kemal Ağabey? Yoldaş, ağabey, kardeş, hoca, öğrenci, usta, çırak... Hangisi anlatır daha çok seni? Şairin yüreği büyüktür gördüğü, hissettiği tüm acılara yer bulur desem anlar mı şair kardeşlerin?

Kelimelerin labirentinde dolanıyorum belki çıkarsın diye yoluma... Bastonunu gördüm şiirin köşesinden çık artık ortaya, saklanma...
Tunç Tatoğlu

Kemal Özer'in Bendeki Görüntüsü*
Daha dün akşam konuştuğum kişinin bugün, artık aramızda olmadığını söylemek ne kadar hüzünlü ve garip. Usta şair, Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin ve Sanat Cephesi dergisinin yol göstericilerinden biri ve biz "çırak"ların Kemal Abi'si maalesef kalbine yenik düştü.

Haziran'da ölmek zor iken, üstelik de 2 Temmuz ve "Yaralı Semah"ı anmaya 2 gün kalmışken, sonsuzluğa karıştı Kemal Özer. Arkasında yüzlerce dize, çeviri ve anı ile birlikte...

Halkına inanan, şiire gönül vermiş gençlere gocunmadan ve usanmadan "usta"lık yapmayı vazife edinmiş, yüreği ve heyecanı genç bir "toplumcu" şairi kaybettik. Oysa daha iki hafta önce "16 Haziran Akşamının Şiiri" ile selamlamıştı işçi sınıfını ve yurtseverleri:

[...]Birlikte baktılar her şeye,
tek tek bakınca göremedikleri,
içine giremedikleri evlere baktılar,
bir yabancı gibi sığındıkları parklara,
bir ucundan geçip de yalnızlık çektikleri
koca koca alanlara,
tutamadıkları inceliklere baktılar
ellerinin nasırıyla,
kaçırılan değerlere baktılar, korunan bankalara.
...........

Kemal Özer'in arkasından ağıt yakmak değil amacım. Evet, hüzünlüyüz "çırak" olarak ama arkasında nasıl bir mücadele bıraktığının ve bizlere bayrağı teslim ettiğinin farkındayız. Çünkü Kemal Özer, edebiyatın tecimsel olmadığı, şairin halkı için dövüştüğü bir aydın kuşağı oluşturmanın cesaretini aşıladı bize. Karamsarlığa kapıldığımız yerde cesaret ve akıl verdi.

Kemal Abi'nin de olduğu bir ortamda, sivilcesi patlayan bir arkadaşımıza takılmak için "Kemal Abi, güzelim, bir sivilce niye kanar"* diye sormuştum. Kemal Abi'nin cevabı şu olmuştu, gülerek: "Diş değil, tırnak değil, ne halt etmeye kanar ki bir sivilce?"

Orada söyledikleri ise bir fotoğraf ile sabitlendi, tarihe not düşmek adına. Hayat dolu, her çektirdiğimiz fotoğrafı kendisine göndermemizi isteyen, yazdıklarımızı okuduktan sonra telefon açıp da tebrik eden, sürekli yazan, düşünen ve eleştiren bir ustanın eksikliği var artık. Şiir ise, bir yoldaşını daha eksiltti yaşamdan, belki de nice yeni ozanlar doğurmak için...

Dedim ya, amacım ağıt yakmak değil arkasından. Güzellikleriyle, şiiriyle, "bizde kalan görüntüleri" ile ve tebessümle anacağız ustayı. Yine de Haziran'da ölmek, üstelik de bu kadar gençken...

*Kemal Özer'in daha önce yazdığı başlıklara ithaftır.
**Edip Cansever'in "Mendilimde Kan Sesleri" şiiri

Not: Cumartesi günü Bakırköy Nâzım Kültürevi'nde yapılacak olan ve Kemal Özer'le Efe Duyan'ın katılacağı "2 Temmuz'u Anma" ve Kemal Özer'in"Temmuz İçin Yaralı Semah" şiir kitabı hakkındaki söyleşi etkinliğinde Efe Duyan Kemal Özer ve şiiri hakkında konuşacaktır."

Hüseyin Çukur

Acı taze, dile gelmiyor, söz düğümleniyor, çözülmüyor. Ne diyeyim ben şimdi benim canımıniçi Kemal Ağabey'ime.
"Hangi ana ölür ölür dirilir kendi oğlundan nasıl öksüz kalırsa" diye yazmıştı Temmuz İçin Yaralı Semah'ta. Beni bir kez de sen öksüz kodun, gittin be Kemal Ağabey...

Daha şiirlerimi konuşacaktık, nice panellere çıkacaktık, buluşmak üzere sözleşmiştik hani, hakkın var mıydı beni böyle eli böğründe
komaya. Daha Efe'yi çekiştirecektik tatlı tatlı... Daha 15-16 Haziran'ı kitaplaştıracaktın, ilk benle Efe okuyacaktık çalışmanı... Anlatacak, söylenecek çok şey var da, takat yok, mecal kalmadı...

15. 06. 2008 tarihinde kardeşim Efe Duyan'a şu satırları yazıp yollamışım bilgisayardan, sizlerle bunu paylaşmak istedim:

Ağaç desem ağaca assam sazımı
hangi dalın kıvrımına güvensem

Yol desem yola sorsam nerdedir
kimden gelir kime gelir bilmeden

Rüzgârı eğlesem suyu yormasam
yaramın azmasına küskün kalmasam

Bilen oydu hangi diken nereme
dokundukça kanatırdı acımı

Hangi özlem kimin için duyulur
kimi yoksun kılar kendi canından

Hangi ana ölür ölür dirilir
kendi oğlundan nasıl öksüz kalırsa

Bilen oydu ölse bile sözü yere indirmez
hangi ozan kucağına sazı alınca"

Efe bu tarzın üzerine gidelim. Bence Türk Şiiri'nin tartışmasız doruk noktasıdır bu şiir. Toplumcu Gerçekçi özü ve her türlü duygusal fırtınaya gebe yanıyla bizim şiirimiz. Kemal Ağabeyin de nicedir peşinde koştuğu şiirin en olgun meyvesi... Ne mutlu Şiire... Ne mutlu bize...

Cansu Fırıncı

Şair Kemal Özer, 2 Temmuz Perşembe günü Aksaray'daki Muratpaşa Camisi'nde saat 17:00'deki törenin ardından Zeytinburnu Kozlu Mezarlığı'nda sonsuzluğa uğurlanacak...