SÖYLEŞİ | Suriyeli Emine: IŞİD köyümüze gelince kaçtık, hepimiz ölecektik

Mersin'de 27 yaşındaki Suriyeli Emine "IŞID bizim köylere saldırmaya başladığında ve eşimi onlarla savaşmaya zorladıklarında geldik" diye anlatıyor hikayelerini...

Haber Merkezi

Kimisi Suriye’den kimisi Etiyopya’dan kimisi başka bir ülkeden…

Meclis kürsülerinden ahkâm kesen siyasetçilere göre onlar “misafir” ve gönüllü olarak geri gönderilecekler. Milliyetçilikte el yükseltenlere göre ise zorla gönderilecekler.

Göçmenlerin gidip gitmeyeceklerine sıkıştırılan tüm bu kısır tartışma ve yaratılan bilgi kirliliği, bu insanlara dönük nefreti körüklediği gibi pek çok gerçek sorunun da üzerini örtüyor.

Bu insanlar ülkemize neden geldi, nasıl geldi, hangi koşullarda yaşıyorlar, korkuları kaygıları neler? Daha pek çok başka soru var sorulması gereken…

Kadın Dayanışma Komiteleri temas ettikleri, tanış oldukları göçmen kadınlara bu soruları sordu.

“Türkiye’ye hemen savaş başladığında gelmedik aslında. Ancak IŞID bizim köylere saldırmaya başladığında ve eşimi onlarla savaşmaya zorladıklarında geldik.” diyerek buraya geliş öykülerini anlatan 27 yaşındaki Emine, Suriye’de hastane ve ilaç bulamadıkları için bir çocuğunu kaybetmiş. Büyük oğlu İsmail’in yüksek bir ses duyduğunda hala köşelere saklandığını söylüyor, “Gelmeseydik hepimiz ölecektik” diyor.

Mersin Karaduvar Kadın Dayanışma Komitesi’nin Suriyeli Emine ile yaptığı röportajı soL okurlarıyla paylaşıyoruz.

Ne zamandır buradasınız?

2017 yılından beri Türkiye’deyiz.

Bize biraz ailenizden bahseder misin?

Dört çocuğum var. Hepimiz aynı evde yaşıyoruz. Babam hala Suriye’de yaşıyor, şeker hastası maalesef, insülin kullanıyor. Bir ara Türkiye’ye geldi ancak burada kullandığı şeker ilacı iyi gelmiyordu ve yaşadığı sıkıntılardan dolayı “ölmek zorunda olsam da Suriye’ye döneceğim” diyerek geri döndü. Annem ve kardeşlerim burada, bazı akrabalarım hala Suriyede.

Memleketinden ayrıldıktan sonra ilk geldiğiniz ülke burası mı oldu?

Evet başka ülkeye gitmeden direkt Türkiye‘ye geldik. Çünkü daha önce gelen akrabalarımız vardı ve kaçabileceğimiz en yakın ülke Türkiye’ydi.

'Büyük oğlum yüksek bir ses duyduğunda evimizin bombalanacağını düşünüp saklanıyor köşelere'

Türkiye’ye nasıl geldiniz? Süreç nasıl ilerledi?

Türkiye’ye hemen savaş başladığında gelmedik aslında. Ancak IŞID bizim köylere saldırmaya başladığında ve eşimi onlarla savaşmaya zorladıklarında geldik. Yıllarca patlama sesleri ve korkuyla yaşadık ülkemizde. Biz memleketimizden gelmeyi hiç ama hiç istemedik ancak gelmeseydik hepimiz ölecektik. Büyük oğlum İsmail hala yüksek bir ses duyduğunda evimizin bombalanacağını düşünüp saklanıyor köşelere.

Türkiye’ye gelmeden İsmail’in kardeşi çok ateşlendi ve havale geçirdi. Hastanelerde doktor bulamadık, ilaç bulamadık. Çok geç müdahale edildiği için bir çocuğumuzu kaybettik. Bu olaydan da sonra biz de kaçmaya karar verdik. Kaçak yollardan yürüyerek sınırdan geçtik. Ben o zaman üçüncü çocuğuma hamileydim ve dört saat boyunca hiç durmadan sınırı geçmek için yürüdük. Ayrıca ben ve kocamdan 500’er dolar ve çocuklarım için de 500 dolar, yani toplamda 1500 dolar para aldı bizlerden kaçakçılar, sınırı geçirmek için. Sınırı geçince Antakya’dan otobüsle Mersin’e geldik.

'Bizim evimizin önünde araba var senin araban yok bu yüzden çöp kutusu senin evinin önünde kalsın'

Burada aileyle birlikte mi kalıyorsunuz? Kaç kişi yaşıyorsunuz?

Evet ailemle birlikte altı kişi kalıyoruz.

Komşuluk ilişkileriniz nasıl?

Maalesef mahalledeki Kürt ve Türk sakinlerle ilişkilerimiz iyi değil. Mahallenin çöp kutusu yüzünden haftalarca tartıştık geçtiğimiz aylarda. Çöp kutusunu evimizin tam önüne koyuyorlar, koku yaptığı için kocam başka yere koymaları gerektiğini söylüyor. “Bizim evimizin önünde araba var senin araban yok bu yüzden çöp kutusu senin evinin önünde kalsın” diyorlar. “Neden bu kadar çocuk yapıyorsunuz” diye tepki veriyorlar. Ancak bize kapı önüne yemek bırakan komşularımız da oluyor, sanırım mahalle baskısı yüzünden çekinerek bize yardım ediyor olmalı.

Kiralık ev bulmakta zorlandık. Bazı ev sahipleri bize ikametgah vermek istemiyor kaçak oturtmaya çalışmak istiyorlardı. Ancak bizim devlet yardımını alabilmemiz için ya da hastaneye gidebilmemiz için adres gerekli, yoksa verilen yardımı da alamıyor birçok sıkıntı ile karşılaşıyoruz. Mesela şu an oturduğumuz bu ev oturulamayacak durumdaydı. Tadilatı yapmayı reddetti ev sahibi, “beğenmiyorsanız tutmayın" dedi. Kapıları pencereleri kırık, gördüğünüz gibi biz eldeki imkanlarla tamir etmeye çalıştık ancak yine oturulacak durumda değil. Birçok eksiğimiz var, mesela dış kapı hala kapanmıyor, arkasına ağırlık koyuyoruz kapanması için. Elektrik tesisatı çok sıkıntılı, sürekli sigorta atıyor, ampuller patlıyor. Ev sahibine tamir için söylüyoruz ancak yardımcı olmayı reddediyor.

Gelmeden önce memleketinde çalışıyor muydunuz?

Hayır iki çocuğuma bakmam gerektiği için çalışmıyordum.

'Onlar da bizim gibi işçi, bana değil patronlara kızmalılar'

Buraya gelince çalışabildiniz mi?

Aç kalmamak için çalışmam gerekiyordu. Kocamın kazancı ve devlet desteği yeterli olmuyor maalesef. Ara sıra karides temizlemek için Karaduvar’daki balıkhanelerden gündelik işçi çalıştırmak için mahalleye gelirlerdi. Önce Türk işçileri alırlardı, eğer sayı yeterli olmazsa bizden eleman alırlardı. Günlük 70 lira veriyorlar. Orada çalışan Türk işçiler de bize tepki gösterirdi maalesef. Ancak bunu anlamak zor çünkü onlar da bizim gibi işçi, bana değil patronlara kızmalılar bence.

'Türkiye’de elektrik ve su hizmetlerinin özel şirketlerde olduğunu duyunca çok garip bulmuştum'

Savaş öncesinde maddi durumunuz ve yaşam koşullarınız nasıldı?

Çok iyiydi, savaş öncesinde Suriye’de en fakir insanın bile en azından bir evi vardı ve şu an Türkiye’deki gibi yüksek kiralar ödemiyordu. Elektrik ve su faturası çok düşük ve birkaç ayda bir gelirdi ve devlet sağlıyordu bu hizmeti bize. Karaduvar Semt Evi’nde katıldığım bir etkinlikte Türkiye’de elektrik ve su hizmetlerinin özel şirketlerde olduğunu duyunca çok garip bulmuştum bu durumu ve yüksek faturaların sebebini anlamıştım. Bu konuda Arapça bilgi vermişlerdi, buna dair sohbet etmiştik.

'Çok üzüldüm ve otobüsten inmek istedim...'

Seni Türkiye’de bir kadın olarak zorlayan şeyler nelerdir?

En çok dil konusunda sıkıntı yaşadım, Türkçe bilmediğim için derdimi anlatamıyordum. Zamanla günlük hayatta kullanabileceğim birkaç kelime ya da cümle öğrendim tabii ama yeterli değil. Ayrıca bazı Türk vatandaşlarının tepkilerinden dolayı sıkıntı yaşıyorum hep. Mesela iki gün önce ben ve iki çocuğum otobüse bindik ancak oturacak yer pek yoktu. Bir kadının yan koltuğu boştu ve yana kaymasını rica ettim. Ancak yana kaymayı kabul etmediği gibi “ne zaman ülkenize döneceksiniz , dönün artık ülkenize” şeklinde bağırmaya başladı. Ben çok üzüldüm ve otobüsten inmek istedim. Ancak şoför benim ücret ödediğimi ve diğer yolcular gibi inmek istediğim yerde inmemi söyledi. Yolculardan biri de kadına yanlış davrandığını ve yaptığının ayıp olduğunu söyleyince bu kez bana tepki gösteren kadının kendisi ilk durakta kızgınlıkla otobüsten indi. Bazen dışarda dolaşırken şöyle söylendikleri de oluyor: “Sırtımızdan geçindiğiniz yeter, sizi biz besliyoruz, dönün ülkenize artık.”

'Devletten aldığımız yardım 155 TL'

Devletten aylık aldığınız ücret ne kadar? Çünkü toplumda devletten aldığınız yardımla geçindiğiniz gibi bir kanı var yıllardır.

Devletten aldığımız yardım kişi başı 120 TL'ydi şimdi 155 TL oldu ve bu bizim aylık mutfak masrafımızı bile karşılamıyor. Ayrıca halk arasında elektriğimizin bedava olduğuna dair yanlış bir bilgi de var. Öyle bir durum yok, elektrik ve su faturası bizlere de geliyor, hatta son zamanlarda daha yüksek tutarlar ödemeye başladık. Sizler gibi duyarlı ve yardımsever insanların da olması bizi umutlandırıyor ve mutlu ediyor.

Ülkemize dönmeyi herkesten çok biz istiyoruz ve ilk fırsatta dönmeyi düşünüyoruz ancak yaşayabileceğimiz koşulların sağlanmasını bekliyoruz.