Şangay İşbirliği Örgütü: Türkiye için bir alternatif mi?

Türkiye bölge üzerinde rekabet halinde olduğu Çin ve Rusya ile koordinasyonunu sağlamak zorunda. Ancak yakın gelecekte ŞİÖ üyesi olması zor. ŞİÖ'nün yapısı Türkiye için bir alternatif olmaktan uzak.

Hakkı Hacınebioğlu

1996 yılında kurulan Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) son liderler zirvesi Özbekistan’ın Semerkant şehrinde gerçekleşti. Türkiye’nin ilk defa Cumhurbaşkanı düzeyinde katıldığı zirve öncesinde ŞİÖ, İran’ın katılımıyla birlikte üye sayısını dokuza çıkardı.

Türkiye’nin zirveye ilk defa bu denli yüksek düzeyde katılım göstermesi bir kez daha “eksen kayması” tartışmalarına neden oldu. Zirvenin Rusya ile Çin’in, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası karmaşık ilişkileri için de önemli sonuçlara neden olup olmayacağı merak ediliyordu. İran’ın örgüte üyeliğinin ise hem örgütün tarihinde hem de İran’ın geleceğinde önemli yer tutacağı açık görünüyor.

ŞİÖ nedir?

1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından kurulan ve 2001 yılında Özbekistan’ın üye olmasına kadar Şangay Beşlisi olarak adlandırılan örgüt, güvenlik alanında işbirliği hedefiyle organize oldu.

Özellikle Orta Asya’da Sovyetler sonrası dönemde ortaya çıkan İslamcı çeteler ve suç örgütlerine karşı üye ülkelerin koordinasyon ve işbirliği halinde olmasını hedefliyordu. Bu kapsamdaki bir örgütün dünya siyaseti için büyük bir önem taşıyamayacağı açık. Ancak ŞİÖ görünüşteki bu hedefinin ötesinde bir anlama geliyor. Ayrıca örgütün ilgi alanları geçen süreçte çeşitlendi.

Sovyetler sonrası dönemde Orta Asya Batı, Rusya ve Çin için yeni bir rekabet alanı haline geldi. Batı, hala Rusya’nın etki alanında olan bölgede yeni imkanlar arayışına girdi. NATO üyesi Türkiye bu arayışta öncü rol üstlendi. Rusya, kendi nüfuz alanının ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü bölgedeki varlığını koruma çabasındaydı. Çin, büyüyen ekonomisi ve artan ihtiraslarıyla Orta Asya’ya ekonomik ve jeopolitik önem atfetti. Birbirleriyle yakın ilişkilere sahip olan Rusya ve Çin’in bölgedeki politikalarını aralarındaki ilişkilere zarar vermeden koordine etme ihtiyaçları da böylece ortaya çıktı. ŞİÖ, böyle bir dönemde ve bu ihtiyaca cevap veren bir örgüt olarak doğmuştur.

2017’de Hindistan ve Pakistan’ın, Semerkant Zirvesi öncesinde de İran’ın katılmasıyla üye sayısı dokuza çıkan örgütün artık başka niteliklerinin de olduğu açık. Batı, ŞİÖ’yü yeni bir emperyalist blokun çekirdeği olarak görüyor. Türkiye’nin şimdilik uzak bir ihtimal olarak görülen olası üyeliğinin yarattığı endişenin nedeni bu. Sürekli genişleyen, yapısını ve kapsamını değiştirip genişleten örgütün böyle bir anlamı da içerdiğini reddetmek mümkün değil. Ancak ŞİÖ, halihazırda yeni bir emperyalist blok haline gelmiş değil ve hatta bunun çok uzağında.

ŞİÖ, üye ülkeler arasında bir askeri ittifak değil, hatta birbirleriyle çatışma halinde olan üyelere sahip. Kırgızistan ve Tacikistan liderleri zirve için Semerkant’ta bulunurken iki ülke arasında sınır anlaşmazlığı yaşanan bölgede karşılıklı zayiat verilen bir çatışma çıktı. Hindistan ve Pakistan amansız düşmanlıklarını sürdürmekte kararlı görünüyorlar. Yeni üye İran, Pakistan ile bölgesel rekabet içinde. Hatta Çin ve Rusya’nın dahi pek çok anlaşmazlığı ve çıkar çatışması olduğu bir gerçek. Bunun dışında ŞİÖ bir ekonomik entegrasyon örgütü niteliği de taşımıyor. Avrupa Birliği’nde olduğu gibi üye ülkeler arasında mal ve insan serbestliği söz konusu değil. Örgütün bağlayıcı kuralları, üye ülkelerin kullandığı bir bayrağı, marşı, üye ülkeleri bağlayıcı mahkemeleri de yok. Bu haliyle ŞİÖ, üye ülkeler arasında işbirliği hedefleyen ve gelecekte yeni bir emperyalist blokun çekirdeği olabilecek bir uluslararası örgüt.

Örgütün yeni üyesi İran

İran geçtiğimiz yıl gerçekleşen ve muhafazakar İbrahim Reisi hükümetinin kurulmasıyla sonuçlanan seçimlerin ardından yeni bir dış politika dönemine girdi. İslam Devrimi Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamaneyi’nin ve müesses nizamın görüşlerinin hilafına olarak Hasan Ruhani hükümetinin uyguladığı dış politika bütünüyle terk edildi. Taviz vererek ambargolardan kurtulup Avrupa sermayesiyle bağların kuvvetlendirilmesi siyaseti yerini Çin ve Rusya ile daha sıkı ilişkiler ve komşularla sorunları çözme siyasetine bıraktı.

Henüz Hasan Ruhani hükümeti düşmemişken müesses nizamın gayretleriyle Çin ile imzalanan kapsamlı işbirliği yol haritası bunun ilk örneğiydi. İddialara göre Çin bu yol haritası kapsamında 25 yıl içinde İran’a 400 milyar dolarlık yatırım yapacaktı. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonrasında Batı tarafından maruz bırakıldığı ambargolar da Rusya ile İran ilişkilerini yeni bir aşamaya taşımış oldu. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin ilerletilmesi için karşılıklı adımlar atılıyor. İran, Batıdan kovulan Rus sermayesinin İran’a yatırım yapması için yasal kolaylıklar hazırlıyor. Askeri alanda da işbirliğinin arttığını görüyoruz. Rusya’nın Ukrayna’da kullanmak için dünyanın en önemli SİHA üreticilerinden biri olan İran’dan SİHA aldığı iddia edilmişti. Kamikaze İHA olarak da bilinen İran yapımı bir mühimmatın Ukrayna’da kullanıldığı geçtiğimiz günlerde belgelendi. İran’ın neredeyse tamamı şah rejiminde ABD’den alınan uçaklardan oluşan ve kısa sürede yenilenmezse felç olacağı görünen hava kuvvetleri envanterinin yenilenmesi gerekiyor. İran’ın bu büyük açığını Rus jetleriyle kapatmayı planladığı söyleniyor. Rusya, İran’ın bu isteklerine ABD yaptırımları nedeniyle cevap veremiyordu. Rusya’nın halihazırda yaptırımlara maruz kalıyor olması bu olası ticaret ihtimalini de arttırdı.

İran, bu koşullar altında ŞİÖ üyesi oldu. İran’ın üyeliği ülke içinde müesses nizamın zaferinin tescillenmesi manasına geliyor. İran’da her zaman özellikle reformist kanat içinde yer alan ve Avrupa sermayesiyle geleneksel ilişkileri restore etmek isteyen blok yenilmiş görünüyor. İran dış politikada Çin ve Rusya ile stratejik ortaklık çizgisini tartışılmaz bir devlet politikası haline büsbütün getirmiş oldu. Ancak örgütün yukarıda bahsettiğimiz özellikleri nedeniyle, İran’ın dış politika doğrultusunu ilan etmesinin ötesinde çok fazla anlama geldiğini söylemek mümkün değil.

Türkiye’nin ekseni mi kayıyor?

Türkiye’nin ŞİÖ üyeliği ihtimali ilk defa ciddi olarak 2016 yılında Erdoğan tarafından dile getirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği sürecindeki tıkanma hakkında konuşurken ŞİÖ alternatifine işaret etti. Semerkant Zirvesi’nde Türkiye’nin cumhurbaşkanı düzeyinde katılım göstermesi üyelik iddialarını bir kez daha gündeme getirmiş oldu.

Türkiye 2011 yılında örgütün diyalog ortağı kabul edildi. Son dönemde gözlemci üye olması ihtimali de konuşuluyor. Türkiye’nin örgüte üyeliği ise şimdilik uzak bir ihtimal olarak yorumlanıyor. Erdoğan’ın geçmişteki açıklamaları ve ŞİÖ’ye artan ilgisinin iki temel nedeni bulunuyor. Türkiye, emperyalizmin hegemonya krizinin yarattığı boşlukları manevra alanı yaratmak için kullanıyor. Erdoğan’ın 2016 yılında yaptığı konuşma da buraya işaret ediyor. Türkiye Batı ile her yaşadığı anlaşmazlığın ardından başka sulara yelken açma tehdidini elinde bir koz olarak tutuyor. Üstelik bu manevra kabiliyeti Türkiye’ye son enerji krizinde de görüldüğü gibi pratik faydalar da sağlıyor. Bu birinci neden.

İkinci neden ise Rusya ile Çin’in ŞİÖ’yü kurmalarındaki nedenle benzer. Türkiye, Sovyetlerin dağılmasından sonra büyük bir hevesle atıldığı Orta Asya’da 30 yılın ardından bazı mevziler elde etmiş durumda. Bölgedeki siyasi, ekonomik, kültürel varlığını gün geçtikçe arttırıyor. Azerbaycan ile ilişkilerde gelinen son seviye, Orta Asya ile olan ilişkilerini daha da derinleştirme ihtimalini de güçlendirmiş görünüyor. Türkmen doğal gazının Hazar denizinden boru hattıyla Azerbaycan ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması ihtimali konuşuluyor. Çin’in Bir Kuşak Bir Yol girişiminin parçası olacak bazı ticaret güzergahlarının Orta Asya-Kafkasya-Türkiye ya da Orta Asya-İran-Türkiye üzerinden geçmesi muhtemel görünüyor.

Türkiye bölge üzerinde rekabet halinde olduğu Çin ve Rusya ile koordinasyonunu sağlamak zorunda. Ancak yakın gelecekte ŞİÖ üyesi olması zor. Örgütün yapısı Türkiye’nin üyesi olduğu NATO ve Avrupa Birliği ile tesis etmiş olduğu gümrük birliğinin bir alternatifi olmasına da imkan vermiyor.