Peyk müzikali: 'Hamiyet, yok olan bütün kadınların hikayesi'

'Hamiyet’in hikâyesini anlatırken aslında ülkenin başına gelenleri anlatmaya çalıştık. Hamiyet’in başına gelenler aslında bir anlamıyla bu ülkenin de maalesef başına geldi.'

Gamze Kulak

İKSV 27. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında prömiyer yapan, hikâyesi İrfan Alış’a ait olan, yönetmenliğini Işıl Kasapoğlu’nun, yazarlığını Deniz Madanoğlu’nun üstlendiği bir Peyk müzikali diyebileceğimiz Hamiyet’i İrfan Alış’la konuştuk. 

Hamiyet’i oyunlaştırmaya ne zaman ve karar verdiniz? Çünkü çocukluğunuzdan bir karakter neticede…

Hamiyet aslında bir şarkıydı. Ben Hamiyet’i yazacağım diye başladı ama bu çok uzun bir şarkı olacaktı belki otuz, belki kırk dakikalık. 'Hamiyet’i müzikal yapacağız' diye başlamadı hikâyemiz. Başladık olmadı, bir noktada tıkandık. Yeterince içimize sinmedi, Hamiyet’i tam olarak anlatamayacağımızı düşündük. Hikâye o kadar karışık ve şarkıyla anlatılması zordu ki… Bir yandan bir kadın sorunu var, bir yandan gelenekler ve o dönemin ortamı, sendikal mücadeleler var. Şarkıya o kadar sade anlatamazdık, olmadı da zaten. Sonra neden Hamiyet’i kısaltmaya çalışıyoruz, uzatalım dedik. Bir gün Müge ve Ertan’la Işıl Kasapoğlu’nun yanına gittik ve Işıl Hoca şarkı kaydımızı dinledi. Müzikal yapma fikri de Işıl Kasapoğlu’ndan çıktı ve hikâye böyle başladı.

Hamiyet’in hikâyesini anlatırken aslında ülkenin başına gelenleri anlatmaya çalıştık. Hamiyet’in başına gelenler aslında bir anlamıyla bu ülkenin de maalesef başına geldi. Böyle bir memleket tablosu çizmiş olduk aslında.

Hamiyet hayatınızdan bir karakter aslında değil mi? Gerçek bir karakter yani…

Evet, aslında gerçek bir karakter ama tabii gerçek Hamiyet’in sendikalı olmak, devrimci olmak gibi bir durumu yok. Oyunda da bahsettiğimiz gibi sendikal mücadele veren benim aslında babamdı. Hamiyet’in hikâyesi bana ait ama yazarı Deniz Madanoğlu, Hamiyet ve babamın hikâyesini harmanladı. Deniz Madanoğlu’yla sizinle yaptığımız gibi sohbet ettik. Bana aileni anlat, hayatını anlat dedi ve benden bilgileri, anıları aldı ve bu örgüyle Hamiyet’i yarattı. 

Bir yandan ben hiç senaryo yazmadığım için becerebileceğimi de çok düşünmüyordum. Böyle olunca da oyuna dönüştürebilecek birini aramaya başladık. Gerçekten aradık ve bulduk. Başka birileriyle anlaştık, kabul ettiler, sonra olmadı. Artık son aşamada can havliyle, dostlarım sayesinde Deniz Madanoğlu’nu buldum. Aslında hemen yanıbaşımdaymış; Peyk hayranıymış ve zaten sosyal medyada da takipleşiyormuşuz. Deniz’i hemen aradım ve durumu açıkladım, bir kadının yokoluş hikayesi müzikali yapmak istiyoruz ama ben senaryoyu beceremiyorum, bize lütfen evet dersen ben geleceğim oraya dedim. Deniz’le çalışmaya başlamamız böyle gerçekleşti.

'Hamiyet meğer herkesin ortak hikâyesiymiş'

Bir kadın mücadelesini, var olmaya çalışan bir kadının yokoluşunu bir kadın yazardan izlemiş oluyoruz böylece. Kadın bakış açısından olması daha iyi olmuş diyebilir miyiz?

Evet, böyle bir bakış açısından olması bence de daha doğru oldu. Ekibimizin de, teknik ekip, sanat ekibi dahil çoğu kadınlar oluşuyor zaten. Genel olarak herkes bu işe çok ortak ve büyük emekle sarıldı. Herkes kendinden bir şeyler buldu veya kendinden bir şeyler kattı diyebiliriz. Hamiyet meğer herkesin ortak hikâyesiymiş. Benim hayatımda bir Hamiyet vardı, çocuktum, bizim evimize gelip giden bir kadındı ama benim çok korktuğum bir kadındı. Eve gelmesine hiçbir zaman mutlu olmadım, korku filmi karakteri gibiydi.

İçi çok iyi olan, dışı da bir o kadar korkunç olan gibi bir sözünüz var sanırım Hamiyet’i anlatırken, değil mi?

Evet ama sonrasında anladım ve tanıdım Hamiyet’i. Meğer bizim eve hep çocuklarını görmek için geliyormuş. 

Hamiyet’te Peyk’in var olan şarkılarını da kullanmışsınız ve hepsi de müzikalle tamamıyla uyum içerisinde. Dediğiniz gibi herkesin hikâyesi olduğu için böyle bir uyum doğalında sağlandı da diyebilir miyiz?

Şarkıların çoğunu Deniz Madanoğlu seçti. Bir kısmı da yola çıkışımızdan sonra kendiliğinden gelişti. Mesela “Kahır” şarkısının girişi böyle gerçekleşti, müzikalin o ânına cuk oturuyordu. Tabii bir kısmı da yeni beste, “Hamiyet” şarkısı gibi. 

Dilerim oyun şarkılarını da albümleştirirsiniz, bunu kendim için de istiyorum açıkçası.

Bu konuda ekipten de, dostlarımızdan da, izleyicimizden de çok talep var. Mutlaka yaparız diye düşünüyorum.

'Büyük bir kaybediş de anlatıyoruz'

Bir de ‘80 sonrası anlatılırken bizime edebiyatımızda sinemamızda anlatırken genelde karamsar bir tablo çizilerek anlatılır ama Hamiyet’te ben açıkçası umut da gördüm. Hem sonunda hem de olayların gelişme ânında. Ne olursa olsun şarkı yazmaya devam eden aslında hep mücadele eden bir Hamiyet var. Hüzünlü bir umut gördüğümü düşünüyorum, istediğiniz bu muydu?

Evet, sonunda bir kaybediş var. Ama yazarın istediği bu, aslında olan bu değil biliyorsunuz siz de. Büyük bir kaybediş de anlatıyoruz sonuçta. Oyunu çalışırken hepimiz çok duygulandık ağladık. Aslı İnandık’ın ve bütün oyuncuların performansları da bunda çok etkili, hikâyenin anlatış biçimi de çok etkili diye düşünüyorum. Aslı’nın son tiradını ben izleyemiyorum, çok duygulanıyorum. 

Hayatı ara vermeden kötü yaşıyor Hamiyet, mutluluk yok veya onu da hissedecek durumda değil. Ama son âna kadar da bir anne, son âna kadar çocuklarını düşünüyor. Sonuna kadar şarkı söylemeye çalışıyor.

Peki oyun çalışmalarına başlamanız ve gösterime gelene kadar geçen süreç nasıl ilerledi?

Genel olarak yoğun bir süreçti. Ben çok uzun yıllar ağlamamıştım ama çalışmalara başlayınca işler değişti. Bazen zor durumlar yaşadık, ekipte çok köklü değişiklikler oldu. Bizim için tiyatro çok yeni bir şeydi ama yine de bir şekilde o karanlıkta yolumuzu bulduk. 

Castımız çok iyi, hepsi çok büyük oyuncular. Biz zaten oyuncu değiliz ama ekibimiz çok iyi. Bütün karakterler çok iyi. Kostümler, dekor, teknik ekip. Herkes gönlünü koydu bu işe. Herkes ağlayarak seyretti oyunu, provalar dahil. 

'Türkiye’de yok sayılan kadınların hikâyesi'

Hamiyet karakteri özelinde biraz daha konuşmak isterim. İçi iyi dışı korkunç dediniz ama gerçekten sokakta yaşayan bir kadın mıydı gerçek Hamiyet de, çocuklarıyla arası nasıldı, neler yaşadı?

Hamiyet çok özel bir hikâye, özellikle Türkiye’de yok sayılan kadınların hikâyesi. Derdini anlatabilen veya mücadele eden kadınların değil de, sokakta gördüğümüz toplum tarafından yok sayılmış, hiçliğe gönderilmiş kadınların hikâyesi. Hamiyet’in fotoğrafı bile yok, bulamadık da. Hamiyet’in hikâyesi devam ediyor, Hamiyet’in arkadaşları sokaklarda, caddelerde önümüze çıkıyor. Bunların bir edebiyat konusu olması çok zordu Türkiye’de, işlenmemişti veya yok sayılmıştı. Genelde bir şeyler yapabilen insanların hikâyesi anlatılır ama yok olan, yok sayılan, kendisine yapılanlara itirazı olmamış kadınlar anlatılmaz. Ben çok uzun süre sonra hatırladım, otuz-kırk yıl sonra hatırladım Hamiyet’i. Hatırladığım gün Hamiyet’le ilgili kendime not olabilecek bir yazı yazdım. Ağabeyimi arayıp ona sordum hatta o gün ve öldüğünü öğrendim. Okmeydanı tarafında sokakta barakada yaşayan, uzaktan yardım edilen bir kadındı. Komik olan ve beni asıl bu işte yaralayan nokta Hamiyet’i son görüşümüz, ben on-on bir yaşındayken. Çocuklarını görmek için gelmişti bize ve çocukları Hamiyet’i görmek istemedi. Hamiyet’in hikâyesini yazmak benim görevim diye düşündüm bunu da hatırlayınca. 

Şarkıydı, sonra müzikale dönüştü ve şimdi çok büyük bir şeye dönüşüyor. Benim de değil artık Hamiyet, Peyk’in de değil. Hamiyet, Hamiyet ekibinin, Hamiyet ekibindeki kadınların hikâyesi, bütün kadınların hikâyesi. Hamiyet ekibinin çoğunluğu kadın ve hepsinin bir yarası var, yarası varmış.

Sıradan kadınların veya erkeklerin hikâyesi olması da ekiple veya izleyiciyle olan bağı, duyguyu daha da güçlendirmiş diyebilir miyiz?

Türk filmi gibi ama Türk filmine uymayacak müzikleri var. Müzikler de müzikal de Hamiyet’in yokoluşunu bir süre engelleyecek bir şey. Onun artık bir müzikali var. Türkiye’de üzerine müzikal yazılmış kaç kadın vardır, bilmiyorum. 

Bir şeyin içindeyiz ama neresindeyiz biz de pek anlamıyoruz. İnsan bir şeyin içindeyken bazen pek anlamıyor ne yaptığını, nereye varacağını ama iyi gittiğimizi, doğru gittiğimizi düşünüyorum. 

Pazaryeri Sinekleri olarak aslında hep varsınız ama biz çok sonra anlıyoruz aslında müzikalde, hikâyede nerede olduğunuzu.

Evet, Pazaryeri Sinekleri bizim aslında ilk ismimiz. Serdar’la ilk kurduğumuzda Peyk’in ilk ismi’ydi ama Peyk pek beğenmedi ismi. Bence çok da güzel bir isim. Deniz Madanoğlu’na anlattım bunu, Deniz de bu ismi kullanmak istedi. Böyle Buyurdu Zerdüşt’ten bir alıntı aslında Pazaryeri Sinekleri.

Türkiye’de tiyatro yapmak veya genel olarak tiyatronun kolaylığı/zorluğu hakkında ne düşünüyorsunuz? Hele de bu dönem mali olarak tiyatro yapmak çok daha zor sanırım.

Çok zor, çok çok zor. Bilet fiyatlarımız çok pahalı gibi ama ancak kafa kafaya çıkabiliyoruz. Gelen insanlar için de zor, bir şeylerden kısmaları gerekiyor oyuna gelebilmek için. Bütün tiyatroculara bakış açım değişti, gerçekten “deli” olduklarını düşünüyorum. Biz müzisyenler için kolay ve rahat, dekorumuz yok, nakliye masrafımız pek yok. Biz gideriz bir bara, çalarız, insanlar içkisini içer ve ekonomi döner bir şekilde. Ama bir tiyatrocu için korkunç engeller. Biz müzisyenler 100 metreyi yürüyerek geçiyormuşuz, tiyatrocular engelli ve de tersten yani geri geri ilerlemeye çalışıyorlarmış. Ama yine de başardık, ilgilenenler de var organizasyon için. Bu konuda şanslı olduğumuzu düşünüyorum en azından.

Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim. İstanbul’un birçok sahnesinde bolca sahnelenmeye devam etmesi dilemenin yanında Türkiye genelinde turnelerle de daha fazla seyirciye ulaşabilirsiniz.

Ben çok teşekkür ederim, biz teşekkür ederiz. Umudumuz bu yönde bizim de…

Kalabalık bir oyuncu kadrosu ve başarılı bir teknik ekiple sahnelen Hamiyet müzikalini 10 Ocak’ta Maximum Uniq Hall’de keyifle izleyebilirsiniz.

HAMİYET KÜNYE

Yazan: DENİZ MADANOĞLU
Yöneten: IŞIL KASAPOĞLU
Hikâye ve Şarkı Sözleri: İRFAN ALIŞ
Müzik: PEYK
Yapım: PEYK ve MOM
Yürütücü Yapımcı: MÜGE ORKUN
Dekor Tasarımı: TOMRİS KUZU
Kostüm Tasarımı: SELİN ÖLÇEN
Işık Tasarımı: CEM YILMAZER
Hareket Düzeni: GİZEM BİLGEN
Ses Tasarımı ve Tonmaister: A. OZAN MURAT, GÜRKAN ERDEM
Saç ve Makyaj: DİDEM ÇOBANBAŞ, SÜMEYRA İSTEKLİ
Afiş Tasarım ve Sanat Yönetmeni: TUVANA ARTUN, SERDAR GÜNGÖR 
Afiş Fotoğrafı: SEMA ARSLAN
İllüstrasyon ve Grafik Tasarım: PINAR YATARKALKMAZ
Proje Yöneticisi: DENİZ AKSOY
Kast Direktörü: SONGÜL KARAARSLAN
Sosyal Medya Yöneticisi ve Prodüksiyon Sorumlusu: RENA AMARGİANİTAKİ
Kurumsal İletişim Danışmanı: SELDA YAVUZ
Teknik Prodüksiyon: PRODON
Ses Ekibi: EMRE GÜLBUZ, GÖKTUĞ BORA SOYLAMIŞ, TÜRKÜSU TURHAN
Teknik Prodüksiyon Asistanı: YAĞIZ BAŞAR YAVUZ
Yapım Asistanı: İLKE TUHTA
Sahne Ressamı: ŞENOL DEMİR
Lojistik ve Teknik Destek: OKAN TUNCA
Sahne Marangozu: SEDAT AĞDAŞ
Kostüm Üretimi: JUN ONLINE DİKİM ATÖLYESİ
Maskot / Prova Kedisi: KEDİ HAMİYET
Prova Mekanı: MUSTAFA SAFFET KÜLTÜR MERKEZİ

Oyuncular: ASLI İNANDIK, BİLGESU KURAL, CANSU BAHADIR, ESRA KIZILDOĞAN,
EZGİ ÇELİK, SABAHATTİN YAKUT, SERMET YEŞİL, UYGAR ÖZÇELİK ve
PEYK (BARIŞ TOKGÖZ, ERTAN ÇALIŞKAN, İRFAN ALIŞ, ÖZGÜR ULUSOY, SERDAL ERSOY)

Yardımcı Oyuncular: CANER COŞKUN, ESLEM SENA IŞIN, GÜNEY MARLEN, PEYDA
YURTSEVER, ÜMİTCAN KAYA