Özel okul öğretmenlerinin yaşam mücadelesi

Özel okullarda öğretmenler düşük ücretle, eğitim-öğretim ödeneği gibi hakları verilmeden, güvencesiz şekilde esnek koşullarda ve baskı altında çalışıyor.

Beyza Çelik*

Özel okulların sayısı her geçen gün artmakta. Yüklü miktarda kayıt ücretlerine rağmen içeride öğretmenlere çizilen tablo ise koskoca bir emek sömürüsü. Ataması yapılmayan öğretmenler, sayısı gittikçe artan özel okullarda çalışmak zorunda kalıyor. Ucuz işgücü olarak görülüyorlar. Bunun karşılığında öğretmenler düşük ücretle, eğitim-öğretim ödeneği gibi hakları ödenmeden, güvencesiz ve esnek koşullarda, mobbing altında, gelecek güvencesi olmadan çalışıyor.

Eskiden az da olsa öğretmen olmanın bir değeri olurdu. Eğitimci olup yeni nesiller yetiştirenler saygı ile anılır, yaptıkları işe kendileri başta olmak üzere çevrelerindeki kişiler de önem atfederdi. Eğitimin ticarileştirilmesi ile birlikte ortaya çıkan özel okullar öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırarak öğretmenlerin emeklerini çalmaya başladı. 

Ekonomik sıkıntılarla birlikte hayat mücadelesinin de zorlaştığı bir dönemdeyiz. Özel okullarda maaş zamları konuşuluyor. Öğretmenler bugün yarın hesaplarına yatan ücretlerden ne kadar zam alacağını öğrenecek.  

Ücret tartışmaları tekrar gündemdeyken gelin, özel okul öğretmenlerinin tarihsel süreç içerisinde haklarındaki dönüşümlere birlikte bakalım.

Yasalarda özel okul öğretmenlerinin yeri

“625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu” özel sektörde çalışan öğretmenlere dönük ve özel öğretim kurumlarının kuruluş, çalışma, denetim ve personel yapısına dair düzenlemeler içerdiği şekilde hazırlanmıştı. Emek hareketinin güçlü olduğu yıllar içerisinde hazırlanan bu yasaya 1980 darbesi sonrasında kimi müdahaleler yapıldı. Piyasalaşma artmasıyla birlikte bu alana yapılan müdahalelerin başında özel okul öğretmenlerinin haklarında kısıtlamalar geliyordu. Bu kısıtlamalar öğretmenlerin sendikal örgütlenme ve grev haklarının ellerinden alınması gibi konuları içerdi. 

625 sayılı Kanun’da sermayenin çıkarları çerçevesinde yapılan düzenlemelere rağmen, kanun içerisindeki “Öğretmen ücret ve ek ödemelerinin kamuda çalışan öğretmenlerden daha az olamayacağı”, “geciktirilen ödemelerin gün başına yüzde 1 zamlı ödenmesi”, “öğretmenin haftalık ders saatinin 30’u geçemeyeceği” ve “personel kadrosunda ders saati ücretli öğretmen sayısının sınırlanması” gibi ücret ve çalışma hakkına ilişkin mali yükümlülükler özel okul patronlarının emekçilere yönelik saldırısını sınırlayan düzenlemelerdi.

Özel okul patronları, öğretmenlere yasa içerisinde tanınan haklardan rahatsız olduğu için yasanın değiştirilmesi konusunda çalışmalar yürüttü ve neticede başarılı oldu. 2007 yılında, AKP’nin eğitimin piyasalaştırılmasına dönük çabasıyla, yasa rafa kaldırıldı. 

AKP, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda baştan sona yeniden düzenlediği 2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve buna ilişkin düzenlemeler ile öğretmenlerin en az kamudaki öğretmenler kadar ücret alma hakkını ve geciken ücret ödemelerinin zamlı ödenmesi zorunluluğu gibi önemli düzenlemeleri adım adım ortadan kaldırdı. Öte yandan, öğretmenlerin haftalık ders saat sınırını 40 saate çıkardı. 

Öğretmenlerin yasalar karşısındaki mücadelesi

Özel okullarda, kurs ve etüt merkezlerinde, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, karşılaştığımız sorunlar saymakla bitmiyor. 

2019 yılında aylar boyunca yapılan düzensiz ödemeler, sonrasında maaşların verilmemesi ile başlayan kriz ve sonrasındaki süreçte Doğa Koleji öğretmenleri, Patronların Ensesindeyiz Özel Okul Öğretmenleri Dayanışma Ağı’nın öncülüğünde İş Kanunu’nun 34’üncü maddesinden faydalanarak boykot düzenledi. Özel okul öğretmenlerinin Türkiye tarihine ilk boykotu olarak geçecek bu mücadele günümüzde de güncelliğini korumakta. 

Bugün ise özel okul öğretmenleri, hakkı olan taban maaş ücretini talep ediyor. Yasalarla korunan bu hak yine yasalar ile öğretmenlerin elinden alındı. Özel okul öğretmenlerinin zorlu yaşam koşullarına karşı verdiği mücadele devam ediyor.

Asgari ücretin açıklanmasıyla birlikte birçok özel okul öğretmeninin maaşları asgari ücret seviyesinde kaldı. Bu durum kamuda çalışan öğretmenden az ücret almamalıyız tartışmasını tekrar hayata getirdi. Öğrencilerine iyi bir eğitim vermeye çalışan öğretmenler, derinleşen yoksulluk içerisinde hayatta kalmaya çalışıyor. Patronların kâr hırsı, öğretmenleri daha düşük ücretlerle daha uzun süreler çalışmak zorunda bırakılıyor.

Özel okul öğretmenleri sendikal haklarını kullanıyor

Öğretmenler artık bu duruma karşı sessiz kalma taraftarı değil. Emekçilerin yoğun sömürü ve geleceksizlik korkusu karşısında mücadelesi büyüyor. Sendikalaşma konusunda çıkardıkları zorluklara rağmen özel okul öğretmenleri sendikalı olarak yaratılan sorunlarla mücadele ediyor. 

Birçok okulda özel okul öğretmenleri emeklerinin karşılığını alabilmek için bir araya geliyor. Özel okul patronları ise öğretmenlere, “sırf öğretmen olduğunuz için kamuda çalışan öğretmenle aynı maaşı almayı talep etme hakkınız olamaz” deme cüretini gösterebiliyor. 

Birlik Sendikası ise kurulduğu andan itibaren özel okullarda çalışan öğretmenlerin yaşadıkları sorunları tespit etmekte ve öğretmenlerle birlikte mücadelesini sürdürüyor. 

Birlik Sendikası’na üye olan öğretmenler; özel okullarda patronların insafına bırakılmış geleceklerini kendi ellerine almanın, insanca çalışma ve insanca yaşama hakkı kazanmanın, kural tanımazlığa dur demenin yolunun birlik olmaktan ve örgütlenmekten geçtiğini bilerek mücadele veriyor.

*Beyza Çelik, Birlik Sendikası İstanbul Temsilcisi