Ofis işçisinin Gül sitemini paylaştı: 'Çay bitti, kahve bitti, tüp bitti bu hala oturuyor'

Yeni Şafak'ta çalışan muhabir, 28 Şubat sürecinin ardından Gül'ün sıkça Yeni Şafak bürosuna geldiğini ve internetin bağlı olduğu tek bilgisayarın başından kalkmadığını söyledi, o günleri anlattı.

Haber Merkezi

1998 yılında Yeni Şafak gazetesinin Ankara bürosunda başbakanlık muhabirliği yapan Fatma Sibel Yüksek, 28 Şubat sürecinin ardından siyasi yasak getirilen Abdullah Gül hakkında bir anısını paylaştı.

Gül'ün siyaset yasağından dolayı zamanının büyük bir kısmını Yeni Şafak'ın Ankara bürosunda geçirdiğini ifade eden Yüksek, büroda çalışmakta olan büro emekçisinin Gül için "Çay bitti, kahve bitti, tüp bitti bu hala oturuyor" dediğini aktardı.

Yüksek'in sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşım şöyle:

'Şikayetimiz, internetin bağlı olduğu bilgisayarın başından kalkmamasıydı'

Size bugün de bir Abdullah Gül anısı anlatacağım. Sene 1998. Ben o zaman Yeni Şafak gazetesinin Ankara bürosunda başbakanlık muhabiriyim. 28 Şubat, Necmettin Erbakan ve arkadaşlarının siyasi hayatına kara bulut gibi çökmüş. O dönem siyaset yasağı gelen isimlerden birisi de Abdullah Gül. Dolayısıyla her işsiz siyasetçi gibi hiç bir yere sığmıyor. Kahvehaneye gitse olmaz, akşama kadar Yeni Şafak'ın bürosunda takılırdı.

Sabah işe gelirdik, bakardık Abdullah Gül bizden önce gelmiş gazeteleri okuyor. Bizim muhabirler olarak bu durumdan tek şikayetimiz, internetin bağlı olduğu bilgisayarın başından kalkmamasıydı. Büroda bir tek monitörden internete bağlanabiliyorduk, dolayısıyla o monitörün başında da sıra vardı. Koskoca yasaklı siyasetçiye de 'Sen kalk, biraz da ben bakacağım' diyemediğimiz için haliyle biraz canımız sıkılıyordu.

Abdullah Gül'ün uzun ziyaretlerinden en muzdarip kişi, ofisin şoförlük, getir-götür, çay, alışveriş, gerektiğinde muhabirlik yapan personeli İbrahim idi. İbrahim, "Çay bitti, kahve bitti, tüp bitti bu hâlâ oturuyor yav!" diye söylenirdi.

'Hayrünnisa Hanım da ofisin müdavimlerindendi'

Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Hanım da ofisin müdavimlerindendi. O da kuponlarını eksiksiz teslim ettiği  halde gazetenin çelik tencere setini teslim etmemesinden şikayetçiydi. O dönem, doğal olarak maddi sıkıntılar yaşayan Yeni Şafak'ın parlak projeler üretip gazeteye atılım yaptırmaktan sorumlu pos bıyıklı, heyecanlı, fazla konuşan genç irisi bir yetkilisi vardı. Çelik tencere işlerinden o sorumluydu. Bir gün Ankara'ya geldiğinde Hayrünnisa Hanım'ın sorunu kendisine iletildi ve nihayet tencere seti teslim edildi

Şimdi sıkı durun; bu pala bıyıklı, heyecanlı arkadaşımız Levent Gültekin'den başkası değildi. Gültekin, kariyerini sonradan gazeteci olarak devam ettirmeye karar verdi. Levent Gültekin'in Gül ailesi ile o günden beri yakın ve samimi ilişkileri oldu. Kendisi halen Gül'e en yakın gazetecilerdendir.

'Adam cumhurbaşkanı oldu ya'

Aradan yıllar geçti, ben Yeni Şafak'tan Sabah'a, oradan da Radikal ve Star gazetelerine geçtim. 2007 yılının sıcak bir Eylül günü, Atatürk Bulvarı'ndan Meclis'e doğru yürüyorum, yanımda bir araba durdu. Sürücü camdan başını uzattı; baktım bizim İbrahim 'Fatma' dedi, 'Adam cumhurbaşkanı oldu ya la!' Karşılıklı kahkaha attık, İbrahim gaza basıp gitti.