Kız çocuğu tecavüze uğradı, gebe kaldı, kürtaj istedi, mahkeme izin vermedi, AYM 'Al 75 bin lira' dedi

28 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan hak ihlali kararı, istismara maruz kalan ve kürtaj olabilmek için yargıçlarla mücadele veren 16 yaşındaki bir çocuğun hikayesi.

irem yıldırım

16 yaşında bir kız çocuğu istismara uğradı, gebe kaldı. 10 haftalık gebeyken kürtaja başvurdu. Başvuru süreci, mahkemelerin tutumuyla uzadıkça uzadı. Türkiye'de yasalar, kadın cinsel istismar sonucu gebe kaldıysa 20 haftaya kadar kürtaj hakkı tanıyor. Ancak mahkemeler bu süreyi de geçirdi. Böylece mağdurun kürtaj hakkı elinden alındı.

16 yaşındayken istismara uğrayan, okumak isteyen, özel hayatına yapılan bu müdahalelerin hesabını soran bir çocuk hakkında yıllar sonra AYM hak ihlali kararı verdi. Anayasa Mahkemesi (AYM), maddi bir zarar olmadığını öne sürerek sadece manevi tazminata uygun gördü.

İstismar edilip hamile bırakılan ve yargının “alamadığı” karar yüzünden de doğum yapan 16 yaşındaki çocuğa uygun görülen tazminatsa 75 bin lira oldu.

Defalarca yapılan başvuru, süreci uzatan yargı kararları

Mağdur kız çocuğu, sürecin başında, olay henüz savcılıkta yani soruşturma aşamasındayken Konya Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Bürosu'na kürtaj hakkının kullanması için başvuru yapılıyor. 

Savcılık, Konya 4. Sulh Ceza Hakimliği'nden kürtajın kanunlara uygun olup olmadığının tespit edilmesini ve de kanunlara uygunsa yasanın uygulanması için talepte bulunuyor. Fakat hakimlik talebi “ilgili kanunlarda hamileliğin sonlandırılmasına ilişkin bir düzenleme olmadığı” ve “ceninin yaşam hakkının annenin psikolojisinden üstün olduğu” gerekçesiyle reddediyor.

Hakimliğin ret talebine istismara uğrayan çocuk ve ailesi itiraz ediyor. Bu sefer itirazı Konya 5. Sulh Ceza Hakimliği inceliyor. 5. Sulh Ceza da “ilgili kanun maddesinde sulh ceza hakimliğinin bu konuyu değerlendirme ve gebeliği sonlandırma kararı verme yetkisi bulunmadığı” gerekçesiyle reddediyor. Aynı zamanda da istismara uğrayan çocuğun kürtaja izin verdiğine ilişkin bir belgenin olmadığını söylüyor. Çocuk ve babası bir kez daha başsavcılığa kürtaj için başvuruda bulunuyor. Dilekçeye cevap dahi verilmiyor. 

Son dilekçeye cevap bile yok!

Cinsel istismara uğrayan, kürtaj yapılmasına mahkemelerce "izin" verilmeyen çocuğun 14 Ocak 2020’de yani gebelik henüz kürtaj için yasal sınırdayken başlattığı süreç 10 Şubat 2020’de teslim ettiği ve cevap verilmeyen dilekçeyle son buluyor.

AYM’ye yapılan hak ihlali başvurusunda gebeliği sonlandıracak kararın bir türlü alınamaması sebebiyle çocuğun istismar sonucu meydana gelen gebeliğe katlanmak zorunda bırakıldığı, psikolojisinin bozulduğu, intihar etmeyi düşündüğü ifadeleri yer alıyor. Eğitim ve öğretim hayatına devam edemediği, özel hayata saygı, şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunuyor başvurucu taraf. Sonuç olarak AYM, maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlaline ve 75 bin liralık manevi tazminat ödenmesine oybirliğiyle karar vermiş oldu.

'Bu ülkede kürtaj yasal, ama fiilen yasak'

Süreci soL'a değerlendiren Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK) Sözcüsü ve avukat Serap Emir, "Bu ülkede kürtaj yasal, ama fiilen yasak, yapılmıyor" diyerek başladı sözlerine. Şöyle devam etti:

"Hangi yılın istatistiklerine bakarsanız bakın, bir yıl içinde kürtaj yapan devlet hastanelerinin sayısı 10’u bulmaz. Yani parası olan, özele gidebilen ancak bu haktan yararlanıyor. Parası olmayanlara ise merdiven altı kliniklerde yaşamını riske atmak veya çocuğu doğurmak kalıyor. Nihayetinde, verilen hukuki mücadeleye rağmen, ne yazık ki yargıçların dediği oluyor, itirazlar gitti geldi derken genç kadın bebeği doğurmak zorunda kalıyor. AYM de yargı mercileri kadının hakkına erişimini engelledikleri ve maddi manevi bütünlüğünü ihlal ettikleri için ihlal kararı veriyor."

'Kanun hükmü genç kadının yanında olsa da yaratılan siyasi atmosfer yargıçların yanında'

Olayı "16 yaşında istismara uğrayan ve gebe kalan bir çocukla 'ceninin yaşam hakkı'nı üstün tutarak buna izin vermeyen yargı makamlarının arasında geçen bir kavga" diye özetleyen Emir, "Ancak bu kavganın tarafları eşit değil. Kanun hükmü genç kadının yanında olsa da yaratılan siyasi atmosfer yargıçların yanında" dedi.

TCK'nin “çocuk düşürtme” başlıklı 99/6. maddesini hatırlatan KDK Sözcüsü, yaptığı hukuki değerlendirmede hakimlerin kendini karar mercii olarak görmesini ve takdir yetkisi kullanarak ret kararı vermelerini eleştirdi:

"Hakimin veya savcının uygun bulup bulmaması gibi bir koşul söz konusu değil, kanun böyle bir gereklilik öngörmüyor. Ama uygulamada ne oluyor, kanunlarda yazmayan kurallar devreye giriyor. Ve hakim, kadının talebi doğrultusunda kürtaj için hastaneye sevk etmek yerine, kendini bir karar mercii gibi görerek takdir yetkisini kullanıyor, değerlendirme yapıyor, genelde de reddediyor. Bu karara konu olan ne yazık ki münferit bir örnek değil. Her gün binlerce kadının hayatının bir cehenneme dönüp dönmeyeceği, bir hakimin veya savcının iki dudağından çıkacak söze bağlı, üstelik bu konuda böyle bir yetkileri olmadığı halde…"

'Burada hukukun çözemeyeceği çok derin bir sorun var'

Kadın cinayetleri, kadına şiddet, çalışma koşullarının eşitsizliği gibi pek çok soruna dikkat çeken Emir "hukukun çözemeyeceği sorun" olarak nitelediği durumu şöyle anlattı:

"Bu ülkede yaşam biz kadınlar için çok uzun zamandır yok hükmünde. Burada hukukun çözemeyeceği çok derin bir sorun var. Bu sorun ancak içinde yaşadığımız toplumsal sistemin, paranın ve dinci gericiliğin egemenliğinden kurtarılıp yeniden hem yasalar önünde hem toplumsal yaşamda eşitlikçi bir biçimde yeniden kurulmasıyla aşılır. Bizim bu düzende bir çıkışımız gerçekten yok. Kurtulmamız lazım, hem de bir an önce."

AYM'nin eski kararını hatırlattı: Çocuk yaşta evliliklerin önünü açmışlardı

AYM'nin son günlerde kararlarıyla sık sık gündeme geldiğini belirten Emir eski kararları hatırlattı:

"AKP’nin karşısında bir güç odağı olarak konumlandırılan, kimi çevrelerce muhalif bir karakter atfedilen, hukukun üstünlüğünün timsali… Ama aynı AYM 2015 yılında verdiği bir kararla, tam da bu olayda gündeme gelen Türk Ceza Kanunu’nun çocukların cinsel istismarı suçunu düzenleyen 103/2 hükmünü iptal etti.

"Şu gerekçeyle: '[16 yıl hapis cezası]…fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi gibi her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak ceza tayin edilmesi veya onarıcı adalet kurumunun uygulanması imkânını ortadan kaldırmakta…'

"Bu açıkça çocuğun cinsel istismarı suçuna evlilikle bir cezasızlık nedeni uydurmak ve çocuk yaşta evliliklerin önünü açmak demekti ve çok tepki gördü. Aynı gün bir hükmü daha iptal etti AYM; o da resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyanlara ceza verilmesini öngören maddeydi. AYM’nin bu kararlarını arkasına alan AKP ise bir yıl sonra 17 Kasım 2016’da cinsel istismar faillerinin mağdurlarla evlendiklerinde cezadan muaf olmalarına ilişkin beklenen öneriyi yaptı ve halkın TBMM önünde eylemler yapması sonucu önerisini geri çekmek zorunda kaldı. Bir yıl sonra da müftülere nikah kıyma yetkisi tanıyan düzenleme Meclis'ten geçti."

Emir, "Bu ülkenin kanunlarında yazan cümlelerin biz kadınların hayatında karşılığı yok uzun bir süredir. Bu çok ağır bir şey, bilmiyorum bu ağırlığın farkında mıyız…" tespitinde bulundu.