Fabrikalarda sömürü katlanarak büyüyor

TÜİK’in son açıkladığı göstergelere göre verimlilikte bir düşüş yaşandığı görülüyor. Ancak pandemi sonrası dönemde verimlilik ve ücret makasının arttığı ve sömürünün derinleştiği gözleniyor.

Mehmet Tuna Doğan

TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre, 2022 yılı üçüncü çeyreğinde (Temmuz-Eylül) imalat sanayi üretimi bir yıl öncesine göre yüzde 4,1 artarken, çalışılan saat sayısı yüzde 4,6, imalat sanayi istihdamı ise yüzde 6,1 arttı. Bu nedenle, istihdam ve çalışılan saatteki artışın, üretimdeki artışın üzerinde olması nedeniyle, çalışılan saat başı verimlilik ile işçi başına verimlilikte bu dönemde gerileme yaşandı.

Özellikle işçi başına verimlilikteki azalışı iki temel gerekçe ile açıklamak mümkün görünüyor. Sanayi patronları, Şubat ayında savaşın patlayacağını öngöremedi ve ihracatın 2021 temposunda devam edeceği beklentisiyle istihdamı artırırken, savaşla beraber ihracatta ve dolayısıyla üretimde ivme kaybı üçüncü çeyrekte belirginleşti. Bu durum verimliliği aşağı çekti. 

İmalat sanayii işçi sayısı arttı

Üzerinde ayrıntılı durmayı gerektirmekle birlikte diğer bir faktörün ise emekçilerin yaşadığı büyük bölüşüm krizi ve yüksek enflasyonla beraber gelen proleterleşme dalgası olması ihtimali düşük değildir. Nitekim pandemi öncesi 3,8 milyon civarında olan imalat sanayinde ücretli çalışan sayısı 2022 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla 4,7 milyona ulaştı. Yüzde olarak da imalat sanayinde ücretli istihdamın toplam istihdam içerisindeki payının pandemi sonrası artış gösterdiği görülüyor. İmalat sanayinde istihdam edilen işçi sayısındaki bu artışa, aynı ölçüde üretim artışı eşlik etmeyince çalışan başına verimlilikte belli bir düşüş gerçekleşti. 

Ancak verimlilik rakamlarında genel eğilime bakıldığında, Türkiye’de son dönemde çalışılan saat başına ve işçi başına verimlilikte artış olduğu görülüyor.

Bu açıdan genel gidişatı görmek için 4 çeyreklik ortalamalara bakıldığında çalışılan saat başına verimlilikte yıllık yüzde 2, işçi başına verimlilikte ise yüzde 4’ü biraz aşan artışlar olduğu görülüyor.

Daha çok işçi daha çok çalışarak daha az kazanıyor!

Reel ücretlere (tüketici enflasyonundan arındırılmış) bakıldığında rakamlar sömürünün boyutlarını ortaya koyar nitelikte. Yine dört çeyreklik ortalamalara bakıldığında, Temmuz-Eylül dönemi itibarıyla üretimin yıllık yüzde 10, işçi başına verimliliğin ise yüzde 4’ün biraz üzerinde arttığı, buna karşın reel birim ücretlerin TL bazında yüzde 2,5 düştüğü görülüyor. TL cinsi ücretlerde durum bu iken, dolar bazlı ve euro bazlı bakıldığında ise ücretlerin tümden baş aşağı gittiğini aşağıdaki grafikten görmek zor değil.

İktidarı da düzen muhalefeti de işçiye karşı

Hükümet, enflasyonu hem zamansal hem de miktarsal olarak arkadan kovalayan asgari ücret zamları ile övüne dursun, işçi sınıfı emeği karşılığında eline daha az geçtiğinin farkında! Verimlilik ve ücretler arasında özellikle pandemi sonrası açılan makas ise Türkiye’de fabrikaların gitgide bir cehenneme döndüğü gerçeğinin gizlenemez hale geldiğini gösteriyor.

Muhalefetin ise AKP’nin Türkiye’yi ‘yanlış politikalar’ ve ‘liyakatsiz kadrolar’ ile bir ‘tüketim ekonomisine’ çevirdiği söylemi bütünüyle bir palavradan ibaret ve artan sömürü koşullarında patronları (‘beşli çete’ hariç!) aklamaktan başka amaç taşımıyor. Türkiye işçi sınıfı, dünyanın en çok üreten ve en maharetli işçi sınıflarından, diğer yandan eğer tüketimden sadece ölmemek için karın doyurmayı ve iyi kötü başını sokacak bir ev bulabilmeyi anlamıyorsak, Türkiye’de tüketenlerin işçiler değil, onların emeğiyle kârlarına kâr katanlar olduğu çok açık!