'Abla biliyor musun, bu kıyafetleri biz dikiyoruz'

Müjde Büyükyaldız'ın çocuk kitabı "Bir Top Kadife", yazarın çalıştığı giysi mağazasına, mağazadaki giysileri diken ama onları alacak parası olmayan bir çocuğun geldiği andan ilhamını alıyor.

Oğuzhan Deran

Müjde Büyükyaldız tecrübeli bir öğretmen ve yeni bir yazar. 2022'de İthaki Yayınları'ndan çıkan kitabı "Bir Top Kadife", ilhamını, yazarın başına gelen çarpıcı bir andan alıyor.

Büyükyaldız'la kitabı, çocuk edebiyatı ve hayata dair konuştuk.

Sizi tanımakla başlayalım. Yazarlığa ve özellikle çocuk edebiyatı alanında yazmaya sizi iten şey neydi?

Geçmişten bugüne, çalışma hayatımın başlamasından bu yana bilhassa çocukların hayatını fazla gözlemlemekten kaynaklı bir yola çıkış diyebilirim. Çocukların hayata baktığı yeri ve çocukların toplumda bulundukları yerin beni her zaman için çok fazla çektiğini söyleyebilirim. Bundan ötürü önce çocuklar üzerine okumayı sonradan çocuklar için bir şeyler kaleme almayı amaç edindim. Bir yandan kız kardeşimin etkisini de söylemek zorundayım. Onun okuyacağı kitapları seçerken çocuk edebiyatının içinde buldum kendimi. Bu kitapları okurken aklıma beliren fikirler ve gözlemlerim sonucunda çocuk edebiyatı alanında yazmaya başladım diyebilirim

İlk kitabınız Bir Top Kadife’nin ortaya çıkış öyküsü olduğundan bahsetmiştiniz. Bu öykü nedir? 

Öğrencilik yıllarımda bir mağazada çalışıyordum. Bu mağaza şehrin biraz uzağında, küçük konfeksiyon atölyelerin yakınında bir AVM’nin içerisindeydi. Mağazanın indirim dönemi olduğu ve yoğunluğun tavan yaptığı bir gün, bir çocuğun mağazaya girdiğini gördüm. Bu çocuğun diğerlerinden farklı olduğunu fark etmiştim zira mağazada kıyafetlere ve etrafa bakışı farklıydı. Giyimi kuşamından da çalıştığım mağazadan alışveriş yapmaya gücü yetmeyecek bir çocuk olduğunu fark etmiştim fakat ilk başta o noktada bir şey çıkaramadım. Daha sonra bu çocuğun yere düşen eşyaları kaldırıp özene bezene düzenlediğini gördüm ve çocuk onu fark ettiğimi görünce koşarak yanıma gelip heyecanlı bir şekilde bana ‘’ Abla biliyor musun bu kıyafetleri biz dikiyoruz. ‘’ dedi. Bu benim çok duygulandığım, üzüldüğüm bir andı. Bir gün bu çocukla ilgili bir şeyler yazacağımı biliyordum ve sonra ortaya Bir Top Kadife çıktı.

Müjde Büyükyaldız

Kitapta çocuk işçiliğine ve aslında bir yandan da gelir adaletsizliğine dikkat çektiğinizi söyleyebilir miyiz?

Kesinlikle. Kitapta gömleğin yaşadıklarını ve kimlere gittiğini kendi ağzından duyuyoruz. Gömlek bütün sahiplerinin varoluş amacına göre muamele görüyor. Mesela ona hiç ihtiyacı olmayan bir kıza hediye edilmesiyle tanıştığı o kızın ona yaklaşımı ile onu çöpte bulan ve sevinçle çocuğuna götüren bir kapıcının gömleğe yaklaşımı çok farklı. Kitapta birinin attığının başka birinin nimeti olduğunu da bu bağlamda görmekteyiz. 

Çocuk edebiyatı alanında yazmak istiyorsunuz anladığım kadarıyla. Peki, Çocuk edebiyatının işlevi ve toplumdaki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu anlamda bir hedefiniz veya idealiniz var mı? 

İşin masal kısmında olmadığımı söyleyebilirim. Çocukların sadece pışpışlanmasından ziyade yaşadığımız dünyaya ve içinde bulunduğumuz topluma dair bir şeyler sunmak istiyorum. Bir diğer yandan sadece ödev kısmında olmadığımı da söylemek zorundayım. Çünkü bizim çocuklarımız artık çok zekiler. Hepsi artık uyumadan önce dişlerini fırçalaması gerektiğini veya ödevlerini yapması gerektiğini biliyor. Ben çocuklara bunların dışında hayal güçlerini de besleyerek gerçekliklerinin farkına varmalarının gerektiğini düşünüyorum. Geçmişte okuduğum kitaplar da genellikle bu yöndeydi. Mesela hala Orhan Kemal’in Elli Kuruş Çikolata başucu kitabım. O dönemde işçi sınıfı çocuğunun toplumdaki yerini ve konumunu çok güzel anlatır. Bu yüzden ben de bu yönde devam etmek istiyorum. Çocuklarımız neyin zorluğunu yaşıyor ve neyi hak ediyorlar? Hak ettikleri ülke ve gelecek ne? Ben bunlar üzerine onların hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını geliştirecek şekilde yönelmek istiyorum. 

Biraz önce çocuklarımızın nasıl bir gelecek hak ettiklerini ve neyin zorluğunu yaşadıkları üzerine eğilmek istediğinizi söylediniz. Aslında bu konu ile alakalı gündemde de çarpıcı bir durum var. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çocuk işçiliğinin legalleştirilmesi üzerine MESEM adlı bir uygulama yürürlükte. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

Çocuk işçiliği dünya genelinde ve ülkemizde ciddi bir problem. Ne yazık ki çocuk işçiliği diye bir durum söz konusu ve biz bunu inkar edemeyiz. Çocukların örgün ve nitelikli eğitim hakkı almaları çok önemli ve bizim bunu çocuklarımıza sunmamız gerekiyor. Çocukların yeterli olgunluğa erişmeden yani henüz çocukken iş hayatına atılmaları bana doğru gelmiyor.

Bu durumun bir yerde sermaye ve düzenle alakalı olduğunu söyleyebilir miyiz? 

Muhakkak. Ortada bir sermaye ve kâr kaygısı olmasaydı bu çocukların okulda olmaları gerekirdi zaten. Ben bunu şöyle düşünüyorum ki bir çocuğun eğitim hakkı elinden alınmamalı. Bir diğer yandan sadece işyerlerinde değil aile içerisinde de çocuk işçi gibi davranılan çocukların olduğunu görüyoruz. Bu olmamalı. Bir çocuk sadece çocuk olmalı. Çocuğun oyun oynamaya, kitaplarla tanışmaya, yaratıcı zekasının geliştirilmesine ve bu dünyada ne yapmak istediğine karar verebilmesi için sunulan bir ortama ihtiyacı var. 

Çocukların da katılımcısı ve üreticisi olduğu bir çocuk edebiyatı sizce mümkün mü? 

Biz onlar için üretiyoruz ve üretmeye çalışıyoruz ama aslında onlardan beslenerek üretiyoruz. Elbette yaratıcı yazma atölyeleri gibi atölyeler mevcut. Fakat çocukların çocuk edebiyatına katılabilmesi ve yaratıcılıklarını geliştirebilmesi için özel teşebbüslerden ziyade nitelikli bir örgün eğitim modeli şart. Çocuklar gerçekten nitelikli bir örgün eğitime katılırsa ve bu örgün eğitimde nitelikli eserler çocuklara sunulursa bence çocuklarımız da çocuk edebiyatına üretici olarak da katılabilir. Bence bu çok şahane olurdu, çocuklarla çok güzel paslaşırız. 

Gelecekteki eserlerinizde de bu toplumsal gerçekliğe bir vurgu görmemiz muhtemel midir? 

Evet, ana hatlarıyla yine toplumsal veya toplumun çok dışında olmayan konular üzerine yazmayı düşünüyorum. Umarım ilerideki eserlerim bu çizgide olur zira ben bu çizginin dışarısına çıkmak istemiyorum. Bu gerçekliği yaşarken bir masalla uyumanın alemi yok.

Peki hem mesleğiniz hem de yazma alanınızdan yola çıkarak ailelere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Ailelerin çocukların dünyasına adım atmaktan geri durmamaları gerektiğini düşünüyorum.  Yani gerçekten çocukların dünyalarında var olmaları gerekiyor ailelerin. Çocukların gerçekten ihtiyaç duyduğu şeyin bir pantolon, gömlek ya da tablet olmadığını sadece daha anlaşılmak olduğunu düşünüyorum. Bana kalırsa aileler çocuklarının düşlerinin geldiği noktayı yeri geldiği zaman bir seyirci yeri geldiği zaman da bir yardımcı olarak birlikte keşfetmeli.