18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü: 'İşçi sınıfı bir bütündür'

Bugün 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü. TKP Emek Merkezi ve Patronların Ensesindeyiz Ağı, göçmenlerin ve mültecilerin işçi sınıfının bir parçası olduğunu vurguladığı açıklamasında, bugün ikiyüzlü duyarlılık gösterilerinin bir yana konulup asıl nedenlere ve konunun sınıfsal sonuçlarına odaklanılması gerektiğine dikkat çekti. Açıklamada göçmenlerle enternasyonalist dayanışmayı büyütmeye…

soL - Haber Merkezi

Bugün 18 Aralık, Uluslararası Göçmenler  Günü. Türkiye göçmen ve mülteciler için hem bir geçiş ülkesi konumunda, hem de milyonlarca göçmenin son derece zor koşullarda yaşamak ve çalışmak için mücadele verdikleri bir ülke.

Patronların Ensesindeyiz Haberleşme Mücadele ve Dayanışma Ağı 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü için TKP Emek Merkezi ile ortak bir açıklama yayımladı. Açıklamada “İşçi sınıfı bir bütündür” denilerek, bugün göçmenlik ve mülteciliğin asıl nedenlerini perdelemek üzere hükümet yetkililerinin bu konudaki hizmetlerini, sahte sivil toplum kuruluşlarının ise projelerini lanse edeceği hatırlatıldı.

Bu hafta boyunca gerçekleştirilecek etkinliklerin bir parçası olarak göçmenlerle enternasyonalist dayanışmayı büyütmeye çalışacaklarını bildiren PE Ağı ve TKP Emek Merkezi'nin ortak açıklamasında şöyle denildi:

"Göçmenler ve mülteciler işçi sınıfının bir parçasıdır

GÖÇMENLİK VE MÜLTECİLİK SINIFSAL BİR DURUM VE SORUNDUR

Bugün 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü… Bugün dünyada ve ülkemizde göçmen ve mülteciler ile ilgili çeşitli etkinlik, toplantı ve açıklamalar yapılacak. Yerinden yurdundan zorla göç ettirilenlerin ya da göç etmek durumunda kalanların sorunları tartışılacak. Göçmenlik ve mülteciliğin asıl nedenlerini perdelemek üzere hükümet yetkilileri bu konudaki hizmetlerini, sahte sivil toplum kuruluşları projelerini lanse edecek.

18 Aralık’ta tüm bu ikiyüzlü duyarlılık gösterileri bir kenara konulup asıl nedenlere ve konunun sınıfsal sonuçlarına odaklanılmalıdır.

Emperyalist politikalar nedeniyle başlayan savaşlar ve kapitalist yıkımın yol açtığı nedenlerle dünyada her geçen gün daha fazla kişi ülkesinden ayrılmak zorunda kalıyor. ABD, AB ve diğer emperyalist ülkelerin, bir saldırı örgütü olan NATO’nun sunduğu olanaklarla dünyayı tarumar eden operasyonları ülkelerin sınırlarını değiştiriyor. Her biri birer işgal harekatı olan bu girişimler geride yaşamlarını sürdürmek için mülteci olmaktan ve bir başka ülkeye göç etmekten başka çaresi olmayan milyonlar bırakıyor. Azgın kapitalist rekabetin ve emperyalist sömürünün sonucunda ekonomileri birer enkaza dönen ülkelerden daha iyi bir yaşam umuduyla başka ülkelere göç etmek durumunda kalanlar da var. Bu tablo, kapitalizmin dünyayı sürüklediği karanlığın önemli bir boyutunu oluşturuyor.

Göçün ana adreslerinden olan AB, benimsediği politikalar ve imzaladığı anlaşmalarla Yunanistan ve Türkiye gibi ülkeleri birer mülteci/sığınmacı hapishanesi haline getirmiş durumda. Yunanistan’ın bazı adaları göçmen ve mülteci kampına dönüştürüldü. Türkiye ise coğrafi konumu nedeniyle hem transit bir ülke hem de son durak olma niteliğiyle milyonlarca göçmen, mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Bir kesimi geçici süreliğine olmak üzere Türkiye sınırları içerisinde yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Türkiye’de yaşamak için çalışmak zorunda olan milyonlarca göçmen ve mülteci, işçi sınıfının en savunmasız ve en kötü koşullarda çalışan kesimini oluşturuyor. Bu işçiler, tekstil, inşaat ve tarım sektörleri başta olmak üzere kuralsızlığın öne çıktığı sektörlerde çalışıyorlar. Farklı bir kültür ve dil nedeniyle yaşadıkları zorluklar dışında, aynı işyerinde diğer işçilere göre daha düşük ücretle yoğun bir sömürüye maruz kalıyorlar. Çocuk işçilik göçmenler içerisinde daha yaygın. Daha çok kayıtsız çalıştıkları için işçi sağlığı ve iş güvenliği riskleri ile daha fazla karşı karşıya kalıyorlar. Bir bölümü ise en kötü koşullarda çalışmaya razı olsalar dahi iş bulamıyorlar.

Dünyada ve Türkiye’de yedek işgücü ordusunun bir parçası olan göçmen ve mültecilerin varlığı, patronlara işçi sınıfını bölmek, daha kötü koşullarda çalıştırmak ve ücretleri düşürmek için önemli bir olanak sunuyor. Bu olanağı sonuna kadar kullanıyor, ırkçı ve milliyetçi düşünceleri kışkırtarak işçileri birbirine düşman haline getiriyorlar. Böylece patron sınıfı açısından, göçmenlik ve mülteciliğin gerçek nedenleri ile sömürüyü yaratan sebepleri perdelemek kolaylaşıyor. Sendikaların çoğunluğu ise bu konu ve sorunlara duyarsız kalıyor, ötesinde sınıf içi rekabet ve düşmanlıktan nemalanmaya çalışıyorlar.

Ancak işçi sınıfı bir ve bütündür. Sömürü, işsizlik ve artan yoksulluk, tüm işçilerin ortak sorunudur. Bu sorunları yaratan ve derinleştiren emperyalist savaşlar ile emek karşıtı politikalara karşı işçi sınıfının en temel silahı dayanışmadır. Göçmen ve mülteciler, emekçiler içerisinde sınıf dayanışmasına en fazla ihtiyaç duyan kesimlerdir. Milliyetçi kışkırtmalara ve düşüncelere prim vermeden göçmen ve mülteci işçilerle dayanışma, işçi sınıfı ve örgütlerinin en önemli görevlerindendir. Patronların Ensesindeyiz Dayanışma Ağı ve TKP Emek Merkezi, bu konuda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırdır.

Uluslararası Göçmenler Günü’nde, işgal operasyonlarını düzenleyen emperyalist sistemin ikiyüzlü politikalarını ve işçi sınıfının bütününü ilgilendiren kapitalist sömürü mekanizmalarını deşifre etmeden verilecek her mesaj, bu gerçekleri perdelemeye yarayacak ve yeni savaşlar çıkarma peşindeki emperyalizmin değirmenine su taşıyacaktır.

Patronların Ensesindeyiz Dayanışma Ağı / TKP Emek Merkezi"