Van’da yaşanan yıkımın ardından TMMOB’ye bağlı odalar görüşlerini paylaşmaya devam ediyor. Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu’yla konutların güvenilirliği, yapı denetim süreçleri, TOKİ yapılarının durumu ve toplanma yerlerini ranta açan belediye uygulamaları gibi konuları içeren bir röportaj gerçekleştirdik. SoL’a konuşan Muhçu, “Yeni yapıların afetlere ve depreme karşı güvenliği yoktur” dedi.
-Van depreminin ardından konutların güvenilirliği, yapı denetim sistemi gibi konular tekrar tartışılmaya başlandı. Öncelikle Van’da neden bu kadar yıkım oldu?
İki önemli olay, yapı denetim sistemini tartışmaya açtı. Erzincan ve Büyük Marmara depremi, depreme karşı güvenli yapılaşma açısından bir milat olarak değerlendirilebilir. Biz 12 yıl boyunca yapılan çalışmaları sıkça eleştirdik. Çünkü 12 yıl geçmesine rağmen yapı güvenliği ve denetimi açısından ciddi bir adım atılmadı. Denetim sağlanmadan pek çok yapılaşmalar gerçekleştirildi. Van’da hasar gören, yıkılan binalar son 10 yılda yapılan binalardır. Bir de vatandaşların yoksulluk nedeniyle kendi elleriyle yaptıkları toprak evlerdir. AKP döneminde, depremden ders alınarak yapıldığını söylediği yeni yapılar tamamen yerle bir oldu. Ayakta kalan binalar ise 1960-80 yılları arasında yapılan 4 katlı yığma, tuğla, briket, betonarme duvarlı yapılar oldu, onların sıvası bile çatlamadı. Van’da aslında çöken yapı denetimini sağlamayan rantçı anlayış olmuştur.
“AKP, güvenli yapı hakkında kandırıyor”
-Yapı denetimine ilişkin giderilmesi gereken eksiklikler nelerdir sizce bize söyleyebilir misiniz? Bunun yanında TMMOB’nin yapı denetim sürecinden çıkartılması gibi bir gündem olduğunu da biliyoruz.
12 Haziran seçimleri sonrası Kanun Hükmünde Kararname’yle kırsal kesimde kamusal binalar, alışveriş merkezleri, hatta küçük sanayi yapıları denetiminden çıkarıldı. AKP hükümeti sorunları ve eksiklikleri gidermek yerine sorunları büyüten bir adım attı. Yapı denetim kuruluşlarında çalışan mimar, mühendislerin aldıkları bedelleri yarıya indirdi. Yine KHK sürecinde üretim ve denetimin en önemli bileşeni olan mimar ve mühendislerin örgütü TMMOB’ye bağlı odaların yetkileri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildi. TMMOB’nin işlevsizleştirilmesine ilişkin hükümler geliştirildi. Erdoğan Bayraktar’ın davetiyle gerçekleştirdiğimiz toplantıda yapı denetim sisteminin merkezileştirilmesi, özelleştirilmesi ve kamunun devre dışı bırakılması amacını güden bir sistem organize edilmesi gündeme geldi. Bu toplantıda TMMOB olarak biz görüşlerimizi yazılı olarak bakanlığa verdik. Kentsel dönüşüm projelerini ne pahasına olursa olsun gerçekleştireceklerini söylediler. Kentsel dönüşüm 5-6 yıldır gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Yapı denetimi çalışması ise seçimlerden biraz önce başladı. Sanki Van depreminden sonra afete karşı güvenli yapılar oluşturacaklarmış gibi kamuoyunu kandırıyorlar. Bu biçimde düzenlenen yapı denetimine ilişkin uygulamaların kaldırılması gerekiyor.
“Kentsel dönüşüm için depremi kullanıyorlar”
-AKP’li yetkililer depreme karşı önlem olarak kentsel dönüşümün gerekli olduğu şeklinde açıklamalarda bulundular. Sizce kentsel dönüşüm gerekli midir, nasıl bir yapılanma olmalı?
Van depremini rant projelerinin önünün açılması, yurttaş haklarının gasp edilmesi, kent ve doğa değerlerinin yağmalanması için gerekçe olarak öne sürüyorlar. Kadir Topbaş ve Tayyip Erdoğan deprem sonrası, “binalar yıkılacak, yeni binalar yapılacak” gibi açıklamalarda bulundular. Bu ifadeler iki biçimde değerlendirilebilir. Birincisi itiraf! “Yerel yönetimlerde 20 yıl, merkezi iktidarda 8 yıllık süreci heba ettik, yurttaşların afetlere karşı güvenliğini sağlayamadık, kentlerimizdeki yapılaşmalar nedeniyle afetlere davetiye çıkardık, kamusal sorumluluğumuzu yerine getirmedik” anlamına gelen itiraftır. Bir diğeri de bütün binaları yıkacağız diyerek, geçmişteki hataları daha büyük ölçekte tekrarlayacaklarını da itiraf ediyorlar. Kentsel dönüşüm projeleriyle yoksulların, dar gelirlilerin haklarını gasp ediyorlar. Kentin, doğanın, tarihin varlığı tahrip ediliyor. Kent toprakları kamu hakları üzerinden sermayeye peşkeş çekiliyor. Yandaş sermaye grupları servetlerini yüze, bine on bine katlıyor. Yeni yapıların afetlere ve depreme karşı güvenliği yoktur. Hangi yapıların yıkılması, güçlendirilmesi gerektiğine karar vermek için bilimsel envantere ihtiyaç var. AKP hükümeti hiç envanter çalışması yapmamış ki neyi yıkacaklar? Kentsel dönüşüm önündeki engelleri kaldırmak için depremi bahane ediyorlar.
“TOKİ, depreme dayanaklı diye pazarlanıyor”
-TOKİ yapılarının depreme karşı dayanaklı olup olmadığına ilişkin ne söyleyebilirsiniz? Ayrıca TOKİ evlerine neden denetleme yapılmadığını da açıklarsanız…
TOKİ son yıllarda 500 bin konut üretti. TOKİ eliyle bir takım yapı alanında tekelleşme sağlandı. Yapı denetim sisteminin dışında bulunan TOKİ yapıları, kamu mülkiyetini özelleştirilme aracı olarak kullanılıyor. Bu binaları yapan firmaların seçtiği müşavirlik kuruluşları aracılığıyla denetimin yapıldığı iddia ediliyor. Bu tamamen, “Kendin çal kendin oyna sistemi”… Dolayısıyla TOKİ binalarının depreme karşı güvenli olup olmadığına ilişkin herhangi bir veri söz konusu olmuyor. Üstelik bu kütlevi, devasa, yüksek, insana ve doğaya yabancı binalar bölgeye ve şartlara uygun inşa edilmiyor. Kötü yapılaşma örneği bu yapılarak depreme karşı güvenli yapılar olarak pazarlanıyor.
“Çadır alanları ortadan kaldırıldı”
-Diyelim ki, şimdi bir afet oldu ve İstanbul’da yıkımlar yaşandı. Şu an çadır, toplama alanlarında AVM ve rezidanslar yükseliyor. Bunu nasıl açıklarsınız?
Bu tamamen bir sorumsuzluktur. Afetlere nasıl bakıldığının, yurttaşların can ve mal güvenliğinin nasıl tehlikeye atıldığının somut örneğidir. 1999 depreminden sonra 12 yıl içerisinde acil yapılması gereken işlerin, tedbirlerin alınmadığının göstergesidir. Kimi tedbirlerin sonradan ortadan kaldırılmasının örneği, toplanma yerlerine kimi ayrıcalıklı imar hakları verilerek alanların yapılaşmaya açılmasıdır. Yurttaşların toplanması için AKOM tarafından belirtilen 400 yer söz konusu ama 200’den fazlası yapılaşma süreciyle ortadan kaldırıldı. Bu yerler park alanı, yeşil alan, sit alanı, kent meydanı gibi yerler olmasına rağmen yapılaşmaya açıldı.
“Özerk yapılar denetim yapmalı”
-Bu uygulamalara karşın Mimarlar Odası neler yapılmasını öneriyor?
İstanbul’da yapı stokunun yüzde 70’i kaçaktır. Planlama, yapı üretimi, malzeme ve denetimi kapsayan bütünlüklü bir sistem yeniden yapılandırılmalıdır. Başta TMMOB dahil edilmek üzere toplumun ilgili kesimlerinin katkısı alınmalıdır. Kamu denetimi esas alınmalı, denetim rantiyenin ve siyasetin güdümünden bağımsız, bilimin rehberliğinde, kamu ve toplum yararına çalışmalarını sürdüren özerk yapılar tarafından denetim yapılmalıdır. Kentin afet bilincinin oluşması ve mimarlık ve mühendislik fakülteleri öğrencilerine afete yönelik dersler verilmelidir.
(soL -Haber Merkezi)