Sınırdaki çatışma planlı bir provokasyonun ürünü olabilir

Suriyeli muhalifler, Kilis'te sınırın Suriye tarafını ele geçirmek için saldırdı. 2 Suriyeli öldü, 5 kişi ise Türkiye topraklarında yaralandı. Türkiye, mülteci kampını tam sınır kapısının yakınına kurmuş durumda. Buradakiler de mültecilere yardım etti. Durum, "amaç tampon bölgeyi fiilen kurmak mıydı" diye düşündürüyor.

Pazartesi gecesi saat 03:00 sularında, Kilis'te bulunan Öncüpınar Sınır Kapısı'nın Suriye tarafına muhalifler tarafından saldırı düzenlendi. Amaç, sınırın öbür tarafını ele geçirmekti.

Suriye güvenlik güçleri saldırıya karşılık verdi, çatışma 9 saat sürdü. Öğlen 12:00 sularında çatışmalar bittiğinde, 2 Suriyeli muhalif ölmüştü.

Pazartesi günü bu saldırıdan önce ise muhalifler, gündüz saatlerinde düzenledikleri saldırıda 6 Suriye güvenlik görevlisini öldürmüşlerdi. Bu bilgiyi Suriye İnsan Hakları Gözlemevi teyit etmişti.

Ancak burada, dikkat çeken bir başka olay yaşandı. Bu 9 saatlik çatışma sırasında sınır kapısına yakın olan mülteci kampında kalan Suriyeli sığınmacılar, muhaliflere yardım etmeye çalıştı.

Türkiye sınır görevlileri, sınırın Türkiye tarafındaki kapıyı geçişe kapattılar.

Bu arada tam olarak ne yaşandığı bilinmiyor. Ancak iddialara göre karşı tarafta çatışmalar sürerken Suriyeliler "protesto gösterisi" yaptı, karşıdan gelen kurşunlar da 2'si Türk 5 kişinin yaralanmasına sebep oldu. Bu kişilerin gerçekten hemen yanı başlarında silahlı çatışma yaşanırken "protesto gösterisi" mi yaptıkları, yoksa ne yapmakta olduklarını bilemiyoruz.

Ancak asıl dikkat edilmesi gereken, Türkiye'nin ağırladığı Suriyeli mültecilerin, sınırın yanı başında kalıyor olması.

Uluslararası mülteci hukukunda devletlerin, mülteci kamplarını nereye kurmaları gerektiği konusunda bir düzenleme yok. İnsan Hakları Derneği'nden Emrah Öner, bu kararın devletlerin kendi tasarruflarında olduğunu belirtiyor. Ancak Öner'e göre burada söz konusu edilebilecek nokta, devletin mültecileri korumakla yükümlü olması.

Öte tarafı çatışma alanı olan sınırın yanıbaşında kamp kurulması, mültecilerin can güvenliği açısından riskli bir bölge. Buna rağmen, Kilis'te sonradan kurulan kampın yeri olarak tam da sınır kapısının yanı başı seçildi.

Bu tercih, sınır kapısının Suriye tarafının ele geçirilmesi için yapılan saldırıyla birlikte düşünüldüğünde, akla şu soru geliyor: Plan, kapının öbür tarafı ele geçirilip, sınır kapısının yanı başındaki mültecilerin de akın etmesiyle fiili olarak bir tampon bölge oluşturmak mıydı? Sınır kapısı ele geçirilip bir mülteci akını olduğu durumda, Türk silahlı kuvvetleri de "koruma sorumluluğu" gerekçesiyle Suriye topraklarına girebilirdi.

Mülteci kampları tam bir muamma
Türkiye devletinin bu mülteci kamplarını sürekli büyük bir gizlilik altında tutması, bu gibi düşünceleri daha da pekiştiriyor. Kampın güvenliği ve sınır kapısına mesafesi ile ilgili görüştüğümüz İHD'den Emrah Öner de, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Mülteci Koordinatörü Volkan Görendağ da defalarca başvurmalarına rağmen devletin, kendilerinin bu kamplarda inceleme yapmasına izin vermediğini vurguladılar.

İçeridekiler "ne istenirse onu söylüyor"
Ancak bazı gazetecilerin kamplara girmesine izin veriliyor. Bunlardan biri de Tayfun Talipoğlu oldu. Talipoğlu'nun geçtiğimiz hafta TV8'de aktardığı izlenimlerinden bazıları şöyle:

-Suriyeli’lere kurulan kamp, deprem kapmları dahil olmak üzere bugüne kadar gördüğüm en iyi kamp. Çarmaşırlıklardan, okula, meslek kurslarından spor alanlarına kadar her şey var. Tatil köyü gibi...

-Gelenlerden sadece yüzde 20’si Esad rejiminden kaçtığını söylüyor. Diğerlerine bazı vaatlerde bulunulmuş ve öyle gelmişler. Hiçbiri kaçmış gibi değil, yanında güvercinlerini getirenler bile var.

-Askerlerimiz kampta silahsız nöbet tutuyorlar. Dışişleri görevlileri de her ihtiyacı karşılamaya çalışıyor. Ama buna rağmen en ufak bir talepleri karşılanmadığında oturma eylemi yaparak devlet görevlilerini şikayet etmekle tehdit ediyorlar. Biraz sinirlenince “Bana Başbakan Erdoğan’ı bağlayın” diye bağırıyorlar.

-Konuştuğum bir Suriye’li bana, ‘ne söylememi istiyorsan onu söyleyeyim’ dedi. Yani bizim dünya medyasından duyduğumuz birçok bilgi doğru değil.

-Suriye’de baskı ve ayrımcılık gördüğünü söyleyenler, ‘nasıl’ ya da ‘size tam olarak ne yaptılar’ diye sorduğumda cevap alamıyorum. Kimse belirli bir olay anlatmadı. Bir tanesi, ‘kendisinin sünni olduğunu, askerdeki komutanın da Alevi olduğunu, birgün kendisinden bir bardağı yıkamasını istediğini, kendisinin de bunu reddedince Alevi komutandan bir tokat yediğini’ anlattı. Bu nedenle kalkıp Türkiye’ye gelmiş.

-Devletin kendilerine verdiği battaniye soba gibi eşyaları para karşılığında satıyorlar.

-İçlerinde çatışmalara katılmış çok az sayıda insan var, diğerleri iş, para ve vatandaşlık vaatleri ile gelmişler.

-Şu ana kadar 20 milyon TL para harcanmış. 20 Trilyon yani... Şu anda bu Suriye’lilere bir de kart dağıtılıyormuş. Harcama yapmaları için, belli limitleri olan kredi kartı türü kartlar bunlar...

(soL - Haber Merkezi)