2006 Lübnan Savaşı'nın 10. yılı: İsrail'e karşı zaferin başlangıcı

Bundan tam 10 yıl önce, Hizbullah'ın 3 İsrail askerini öldürüp 2'sini esir alması üzerine İsrail ile Lübnan arasında 34 gün sürecek savaş başlamıştı. Savaş, İsrail'in açık yenilgisi ile sonuçlanırken, Lübnan direnişinin başını çeken Hizbullah'ın gücü arttı.

Dış Haberler

2000 yılında İsrail'in Güney Lübnan'dan çekilmesinde başrol oynayan Hizbullah ve bölgesel müttefikleri için, 2000'li yılların ikinci yarısı pek kolay başlamamıştı.

Irak'ın 2003 yılındaki işgalinin ardından, ABD sıradaki ülkelerin İran ve Suriye olduğunu ilân etmişti. Bu iki ülke, Lübnan Hizbullahı'nın da en büyük destekçilerindendi.

2005 yılında, Lübnan'ın Sünni politikacısı Refik Hariri öldürülünce, özellikle Suriye'ye yönelik büyük bir uluslararası kampanya başlatılmış ve Esad yönetimi tecrit edilmişti.

Suriye ordusunun Lübnan'dan çekilmesi ile birlikte, Lübnan'daki "direniş ekseni" üzerindeki baskı da artmaya başlamıştı. 

SAVAŞIN ÖNCESİ

Ünlü gazeteci Seymour Hersh, Ağustos 2006'da yayımladığı bir makalesinde, ABD'nin İsrail'e Hizbullah'a saldırı konusunda yeşil ışık yaktığını yazmıştı.

Daha çarpıcı olansa, ABD ile İsrail'in bu temasları ve planları, Hizbullah'ın İsrail askerlerini esir almasından en az iki ay önce başlatmış olmasıydı. Yani İsrail, Hizbullah'ın operasyonu olmasa da Lübnan'a saldıracaktı.

Bir başka gazeteci, Jonathan Cook da, dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in 12 Temmuz 2006'dan dört ay öncesinde Lübnan'ı işgal planlarını yaptığını yazmıştı.

SAVAŞIN GEREKÇESİ VE BAŞLANGICI

Öte yandan, Hizbullah 2000 yılından 2006'ya kadar Güney Lübnan'dan İsrail'e yönelik faaliyetlerini sürdürüyordu. Hizbullah açısından bunun gerekçesi, Şeba Çiftlikleri'nin hâlâ işgal altına olması ve İsrail'in Lübnan işgali bitmesi rağmen elinde tuttuğu siyasi tutsaklardı.

34 günlük savaşı başlatan 12 Temmuz 2006'daki "sınır operasyonu" sonucunda 3 İsrail askeri öldürülürken, Ehud Goldwasserand ve Eldad Regev isimli iki asker de esir alındı.

İsrail ordusu askerlerini kurtarmak için hemen Lübnan topraklarına girdiğinde, Hizbullah 5 askeri daha öldürdü.

Hizbullah 2 İsrail askerini, şu siyasi tutsaklarla takas etmek için esir almıştı: Samir Kuntar, Nasim Nisr, Yahya Skaf, Ali Faratan.

İSRAİL SİVİL ALTYAPISINI VURUYOR

İsrail buna, Lübnan'ın sivil altyapısına yönelik saldırılarla cevap verdi. Köprüler ve yollar havaya uçurulurken, Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'nın pisti vuruldu.

İsrail Genelkurmay Başkanı Dan Halutz, "Eğer kaçırılan askerler geri verilmezse, Lübnan'ın saatini 20 yıl geriye alırız" demişti. Başka komutanlar da, Lübnan içindeki her hedefin meşru olduğunu kaydetmişlerdi.

HİZBULLAH ZAFER İLAN ETTİ

34 günlük savaş, BM gözetiminde bir ateşkesle sonuçlanırken, Hizbullah ve müttefikleri zafer ilân etti. 

22 Eylül günü Beyrut'ta yapılan mitingde konuşan Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, "Halk, direnişe inanmaya devam ettiği sürece, dünyadaki hiçbir ordu bizi silahlarımızı bırakmaya, silahlarımızı teslim etmeye zorlayamaz" demişti.

Savaşta Hizbullah'ın yanında savaşan örgütler arasında Lübnan Komünist Partisi, Emel Hareketi ve FHKC-GK gibi örgütler de yer alıyordu.

Uluslararası Af Örgütü'nün (AI) raporuna göre, savaş boyunca 1191 Lübnanlı sivil hayatını kaybetti, 4409 kişi de yaralandı.

Buna karşılık İsrail'de 44 sivil hayatını kaybederken, 1384 kişi de yaralandı. İsrail ordusunun kaybı 121 olarak ilân edilirken, Hizbullah'ın kaybının 250, Lübnan ordusunun ise 43 olduğu tahmin ediliyor. Lübnan Komünist Partisi de savaş boyunca 12 militanını kaybetti.

Hasan Nasrallah'ın daha sonra açıkladığı üzere, İsrail'in "yıkılmaz" Merkava tanklarını vuran roketler, Suriye ve İran tarafından Hizbullah'a verilmişti.

SAVAŞ SONRASI KRİZ VE 'SÜNNİ EKSENİ'

Savaş hemen sonrasında, Aralık ayında, Lübnan yaklaşık bir buçuk sene sürecek bir hükümet krizinin içine yuvarlandı. Başını Emel ve Hizbullah'ın çektiği muhalefet partileri, erken seçim ve ulusal birlik hükümeti isteyerek, Suriye karşıtı ve ABD-Suud yanlısı 14 Mart Hareketi'ni mecliste işleyemez hâle getirdi.

Bu dönemde, bölgesel olarak da, ABD ve Suudi Arabistan "Şii ekseni"ne karşı unsurları destekleme stratejisi güttü. Lübnan'da Hariri gözetiminde, Sünni militanlar Suudi Arabistan tarafından silahlandırıldı. 

Konu hakkında ayrıntılı bir makale yazan Seymour Hersh, Hizbullah'ın İsrail'e karşı zaferinin ABD ve Suudi Arabistan'da alarm zillerini çaldığını, İran ve Suriye karşıtı güçlerin desteklenmesine hız verildiğini vurgulamıştı.

O dönem, ABD'li yetkililer, Suriye'de Esad'a karşı Müslüman Kardeşler örgütünü destekleme "aklını", Lübnanlı Dürzi siyasetçi Velid Canbolat'tan almıştı.

Daha sonra, Suriye'de vekalet savaşının büyümesinde, Lübnan'dan Suriye'ye geçen, özellikle Nusra Cephesi militanları hayli etkili olacaktı.

Öte yandan İran, savaş boyunca Suudi Arabistan'ın İsrail'e istihbarat verdiğini çok kez ileri sürdü, Suudiler bunu yalanlamadı. İsrail-Suudi Arabistan ekseni o vakitler oluşmaya başlamıştı.

YENİ SAVAŞ KAÇINILMAZ

Hizbullah'ın ise Lübnan ve Ortadoğu'daki prestijinde muazzam bir artış yaşandı. Lübnan ulusal direnişinin en büyük parçası olduğu tescillenen Hizbullah, bölgede de gerek Sünni gerek Şii gerekse de Hıristiyan halklar arasında sempati topladı.

Suriye'ye yönelik vekalet savaşının başlaması, İsrail için Hizbullah'ın en büyük müttefiki Suriye'nin harap olması ve İran'ın bölgeye uzattığı ayağının kırılması anlamına geldi. İsrailli liderler, Hizbullah'a desteğin kesilmesi için Suriye'nin savaşla boğulmasını destekliyor, ayrıca Sünni-Şii kavgasının da kendi çıkarına olacağını hesaplıyordu.

Öte yandan Hizbullah'ın askeri kapasitesinin 2006 yılından bu yana hayli arttığı da bir gerçek. İsrail tarafı açısından en "iyimse" tahminlerde, örgütün elinde 150 bin roket ve füzenin bulunduğu söyleniyor.

İsrail'in, olası bir Hizbullah savaşına hazırlandığına dair işaretler de var. Lübnan sınırındaki askeri varlığın artırılması bunun göstergelerinden birisi kabul ediliyor.

Suudi Arabistan ve Körfefz ülkeleri de, Hizbullah'ı terör örgütü ilan ederek, İsrail ve Batı cephesinde yer alacaklarını duyurmuş oldular. Suudi Arabistan-İsrail-Türkiye ekseninin uğursuz bir rol oynayacağı söylenebilir.

Birçok yorumcu, İsrail ile Hizbullah arasında muhakkak yeni bir savaşın yaşanacağını, ancak bunun zamanının bilinmediği konusunda anlaşıyor.