"Ergenekon'a değil ilericiliğe sahip çıkılmalı"

Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan Merdan Yanardağ "Ben bu operasyonda gözaltına alınan ilk sosyalistim" dedi.

soL: Siz Ergenekon davasına solu sindirme operasyonu olarak bakıyorsunuz. Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alındınız. Ergenekon operasyonunda gözaltına alınma sürecini kısaca açıklayabilir misiniz?

Merdan Yanardağ: Ergenekon operasyonu korku toplumu yaratmak için bir araç olarak kullanılıyor. Bu, toplumu sindirmek, muhalefeti susturmak amacıyla yapılan bir operasyon. Bir proje olduğu ve bir merkezden yönetildiği anlaşılıyor. Yaklaşık 18 aydır devam eden bir operasyon ve ne zaman biteceği de belli değil. Toplumda bir ideolojik hegemonya kurulmaya çalışılıyor. Çünkü bir toplumu dönüştürmek için böyle bir hegemonya oluşturmak şarttır. Ancak, bu hegemonya sosyalist entelijensiya teslim alınmadan yapılamaz. Bir kuşatma uyguluyorlar. Bu kuşatmanın ön saflarında da liberaller var. Tarihte ilerleme ve aydınlanma adına ne varsa suç sayılıyor.

Bu operasyonu gerçekleştiren iradenin, özellikle anti-emperyalist, devrimci ve yurtsever güçleri tasfiye etmeye dönük bir girişim olduğu anlaşılıyor. Derin devleti solda aramak kadar saçma bir şey yok. Derin devlet, NATO üyesi ülkelerde, soğuk savaş sürecinde örgütlenen sağcı, gerici ve faşist bir yapılanmadır. Türkiye'de de Vaşington odaklı böylesi bir yapılanmanın olduğu herkes tarafından bilinen bir sır gibidir. Tasfiye edilmek istenen derin devlet değildir. Ergenekon dedikleri yapılanma ancak bir çete olabilir -ki böyle bir çetenin, ırkçı-faşist bir mafyatik örgütlenmenin olduğuna ben de inanıyorum- ve bu çetenin ancak gündemine alıp daha sonra herhalde yapamayacağını anladığı bir darbe nedeniyle soruşturmanın yapıldığı iddia ediliyor. Böyle bir durum yok. Darbe planlayanlarla -ki bu aktüel bir darbe girişimi değildir, 2003-2004 yıllarında böyle bir girişimin olduğu belirtiliyor- Ergenekon çetesinin ayrı yapılanmalar olduğunu düşünüyorum.

Sol liberal çevrelerde Ergenekon soruşturması derin devleti temizleme operasyonu olarak görülüyor. Oysa tam tersidir. Ergenekon denilen Susurluk artığı ırkçı faşist çeteye bütün bir kirli tarih yüklenerek, asıl derin devlet Ergenekon üzerinden aklanmaya çalışılıyor. Türkiye'yi ılımlı İslam ülkesi haline getirmek için, Ergenekon operasyonu bir araç olarak kullanılmak isteniyor. Korku iklimi yaratarak, toplumu sindirip, muhalefeti susturarak düşük yoğunluklu bir islami darbenin yürütüldüğünü görmek gerekiyor. O nedenle bu operasyona solu da dahil etmek istiyorlar. İçinde sol olmayan bir operasyon asla tamamlanmış değildir.

soL: Ergenekon Operasyonu kapsamında gözaltına alınmanız şu anki siyasi gelişmeler açısından ne ifade ediyor?

M.Y: Ben Ergenekon Operasyonu'nda gözaltına alınan ilk sosyalistim. Gözaltına alınmamın nedeni "halkı hükümete karşı kışkırtma" suçu iddiasıdır. Bu suçlama sınırı belli olmayan ucu açık bir suçlama. Bu suçlama kapsamına Türkiye'de iktidar gibi düşünmeyen bütün muhalifleri alabilirsiniz. Bu suçlamayla muhalefetin sindirilmeye çalışıldığı çok belli. Bana Ergenekon ile ilgili tek bir şey sordular ''Bunları tanıyor musun? Bu örgüte üye misin? '' Ben de ''Hayır'' dedim. Bana Ergenekon ile ilgili sorulan tek şey bu.

Sorguda, Ergenekon davasında yer alan Kuvayi Milliye derneğinin bir toplantısında yer aldığım bir video kaydıyla iddia edildi. Ama sorgulanmamda da belirttim. Kayıtta yer alan ben değildim. Bu çok açıktı. Benzemiyordum bile. Ayrıca bu toplantıyı izliyor olabilirim de.. Bilinmesi gerekir ki ben bir gazeteciyim ve haber yapmak, yorum yazmak ve araştırmak amacıyla bir çok toplantıyı izliyorum. İşim bu. Video banttan anladığım kadarıyla üstelik bu toplantı halka açık gerçekleştiriliyordu. Ben de gazeteci olarak bu toplantıyı takip edebilirdim. Ama bu toplantıya katılmadım. Orada bulunmadım. Tekrar belirtiyorum, bulunsam bile suç değildir ama, orada yoktum. İşte en ciddi kanıt bu! Bir de Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever ile yaptığım bir telefon görüşmesinin kaydı vardı sorgulamada. İlsever'i daha önceden tanıyordum. Benim programımda ele aldığım bir konunun kaydını istemişti. Deniz Feneri yolsuzluğuyla ilgili bir programdı bu. kendileri de aynı konuyu takip etmek istiyordu. Bu telefon görüşmesinden hareketle benim Ferit İlsever'le örgütsel bağlantım olduğu iddiasında bulundular. Bu iddialar ve sorgulama aşaması polisin politik bir parti gibi hareket ettiğini gösteriyor.

soL: "Ergenekon ve Sosyalistler" adlı bir kitap yayınlanacak. Bu kitapta yer alıyorsunuz. Gözaltına alınmanızda bu kitabın da etkisi var mı?

M.Y: Ergenekon ve Sosyalistler kitabı ortak bir kitap. Kitabı ben hazırlıyorum. Kitabın amacı Ergenekon operasyonu üzerinden solda başlayan tartışmada ortak doğruları belirlemek, liberal kuşatmayı kırmak, bir zihin temizliğinin yapılmasına katkıda bulunmak ve tarihsel bir ara bilanço çıkararak solun önünü açmaktı. Bir analiz kitabı. Sosyalist solun ana akımlarının ve önde gelen sözcülerinin yazılarından oluşuyor. Bu kitap için kaleme alınan yazılar bunlar. Ben de uzun bir makale yazdım.

Günümüzde, bu toprakların tarihinde ilerici, devrimci ne varsa, hangi değerler, simgeler ve semboller söz konusuysa bunlar lekelenmeye çalışılıyor. Türkiye'deki 1968 hareketinin, Türkiye tarihinin en görkemli entellektüel atılımlarından birinin gerçekleştirildiği, kurulu düzenin sarsıldığı bu başkaldırının aslında milliyetçi ve Kemalist olduğu iddia edildi. Deniz Gezmiş'in yolunun Ergenekon yolu olduğu yazıldı. Mahir Çayan'ın aslında Kemalist olduğu öne sürüldü, bu ülkede Celali isyanlarından beri kurulu düzene en büyük saldırı olan 70'li yıllardaki devrimci mücadele küçültülmeye çalışıldı vb. Oysa, 60'ların sosyalistleri, tarihlerindeki devrimci birikim ve mirasla (ne kadarsa) buluşmaya çalıştı. Doğru da yaptı. Ulusal Kurtuluş Savaşı değersizleştirilmeye çalışılıyor, cumhuriyet devrimi küçümseniyor, dahası, jakobenizmle malül, despotik bir yapılanma olarak değerlendiriliyor vb. İttihat ve Terakki, sadece "katiller örgütü"nden ibaret sayılıyor. Bir tarih bilinci ve bilimsel bir yöntemi yok bu bakışta. Herbiri tam bir cehalet örneği. Özetle bu toprakların tarihinde ilerici, devrimci ne varsa ona saldırılıyor. Solun ve toplumun özgüveni yıkılmak isteniyor aslında. Görmek gerekiyor ki, bu değerler Ergenekon operasyonu ile daha yoğun tartışılmaya, onlara saldırılmaya başlandı. Sosyalist entelijansiyanın, teslim alınma girişimini kırmak için, tartışmalara ve saldırılara karşı solun tavrını göstermek amacıyla bu kitabın faydalı olacağını düşünüyorum.

soL: İlerici ve devrimci unsurlara saldırıdan bahsettiniz. Sizce Cumhuriyet saldırı veya tasfiye aşamasında mı?

M.Y: Türkiye ılımlı İslam ülkesi haline getirilmeye çalışılıyorsa, bu girişim Cumhuriyet'in başlangıç ilkeleri ve kuruluş varsayımlarıyla çelişecektir. Emperyalizmle çatışmayan, Batılı değerlerle uyumlu bir islami anlayış geliştirilmeye, buna uygun bir rejim kurulmaya ve bir model oluşturulmaya çalışılıyor. Bir ılımlı İslam cumhuriyetine dönüştürülmek isteniyor Türkiye. Bu girişim kaçınılmaz olarak Cumhuriyet'in kuruluş ilkeleriyle çelişecektir. Başta sol olmak üzere, çeşitli toplum kesimlerindenki bir anti-emperyalist bilinç ve değerler kırılmaya çalışılacaktır. Bugün aydınlanma, modernite ve cumhuriyet değerlerine yöneltilen eleştiriler devrimci değil gericidir. Aydınlanmaya, pozitivizme, cumhuriyete yöneltilen devrimci eleştiriler, ancak ve sadece sosyalistlerin yapabileceği bir iştir. Bu yapılmış ve tamamlanmıştır da... Moderniteyi aşacak biricik eleştiri de budur zaten. O nedenle, gerici eleştirilerde kendinden menkul bir demokratlık aramak gibi liberal bir salaklığa düşmemek gerekir.

Başbakan Erdoğan'ın en önemli ve en yakın danışmanlarından Doç. Yalçın Akdoğan, günümüzde Türkiye'deki rejimin değişmesi ve daha islami bir karekter kazanması için iç ve dış dinamiklerin örtüştüğünü ve konjonktürün uygun olduğunu söylüyor. Batının talepleriyle Türkiye'de toplumun taleplerinin bir ve aynı şey olduğunu ileri sürüyor. Tanzimattan beri ilk kez böyle bir toplu durum (konjonktür) var diyor. Bu tespit önemlidir.. Burada dış dinamikler ile batı emperyalizmi ile iç dinamikler ile de dokusu dönüştürülen ve dinselleştirelen toplum, daha somut ve daraltılmış bir ifadeyle AKP'ye oy verenler kasdediliyor.

Buradaki temel amaç şudur insan aklı yeniden teslim alınmaya çalışılıyor. Aydınlanmanın en önemli kazanımı olan özgür ve eleştirel akıl yerine inançlar geçirilmeye çalışılıyor. İnsan aklı bir önceki çağa iade edilmek isteniyor. Çünkü çağımızda artık burjuvazi kendi varlığını açıklayacak ahlaki, tarihsel ve hukuki temellerini yitirdi.. kendi geleneklerine ihanet etti. Bunun için de özgür ve eleştirel akıl ile bir uyumsuzluk yaşıyor.

Marksizm insanlığın bütün ilerici birikimini içererek ilerler ve onu aşar. Sosyalistlerin aydınlanma, laisizm, modernite, cumhuriyet ve demokrasi eleştirileri tarihsel ve kategorik olarak ilerici ve metod olarak da devrimcidir. Biraz önce de belirttiğim gibi, kapitalizmi ve moderniteyi aşma yeteneğine sahip yegane eleştiri de budur. İslamcıların, liberallerin ve sol liberallerin eleştirileri ise tam tersine gericidir. Fransız Devrimi nasıl ki insanlık tarihinin ileriye doğru en büyük devrimci sıçramalarından biriyse, cumhuriyet de bütün sorunlarına ve sınırlılıklarına karşın bu topraklarda aynı anlama gelir. Ama biz biliriz ki, Fransız Devrimi bir burjuva devrimidir ve kurumsal düzlemde kapitalizmi inşaa etmiştir. Aynı şey Cumhuriyet için de geçerlidir. Ama, sosyalizm tarihsel olarak insanlığın bütün ilerici birikimini sahiplenir. Anlaşılması gereken budur. Dolayısıyla sosyalist sol Cumhuriyet'in ilerici değerlerini bugün savunmak zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Eleştirilerini geriye çekmeden savunmalıdır. Ne yazık ki durum budur ve bu konuda herhangi bir komplekse, özgüven zaafına, "imanından kuşkuya" gerek yoktur diye düşünüyorum. Aydınlanma, modernitenin kazanımları, laiklik, pozitif bilim, özgür akıl yoksa sol da yoktur. Bizi ılımlı İslam cumhuriyetine razı etmek istiyorlar, hem de demokratikleşme adına. Bu palavraya son vermek gerekiyor. Bizim alternatifimiz ancak sosyalist cumhuriyet olabilir.

Türkiye'nin İlerici güçlerinin, devrimcilerinin, sosyalistlerinin, işçi sınıfının, emekçilerin ve hatta genel olarak toplumun özgüveni yıkılmaya çalışılıyor. Ergenekon Operasyonu tam da burada bir sopa olarak kullanılıyor.

soL:
Merdan Yanardağ, Ergenekon Operasyonu'nu da göz önüne alırsak gazetecilik ve yazarlık hayatına nasıl devam edecek?

M.Y: Sosyalist, devrimci bir kişiliğe sahip olduğum açıktır. Bunu beni gözaltına alanlar da biliyordu. Gazetecilik mesleğimi de bu kimliğimle çelişmeden yapmaya çalıştım hep. Bundan sonra da, gericiliğe, kapitalizme, faşizme karşı mücadeleye devam edeceğim. Mafyatik bir çeteye üye olmakla suçlandım. Bunun bir proje olduğunu görmek gerekiyor. Bundan sonra da Ergenekon operasyonunu ve Fethullahçı yapılanmayı deşifre etmeye devam edeceğim.