Baran ve Ali Deniz'in duruşması yarın

2,5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan üniversite öğrencileri Ali Deniz Kılıç ve Baran Nayır'ın yarın 7. duruşması görülecek. Milyonlar Adalet İstiyor inisiyatifi yarın 13:00'de duruşmanın görüleceği Çağlayan Adliyesi'nde buluşma çağrısı yaptı.

İstanbul Ümraniye’de DTP’nin kapatılması kararına karşı düzenlenen basın açıklamasından sonra emniyet ekiplerince gözaltına alınıp tutuklanan Yıldız Teknik Üniversitesi Edebiyat bölümü öğrencisi Baran Nayır ile bilgisayar mühendisliği bölümü öğrencisi Ali Deniz Kılıç yarın 7. kez mahkeme karşısına çıkacak.

Çağlayan Adliyesi'ne çağrı
Kendileriyle irtibatlı tek bir delil olmadığı ve aynı dosyada birlikte yargılandıkları tüm kişiler tahliye olduğu halde yakalama tutanağını hazırlayan polislerin çarpık ifadeleriyle 2,5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan iki öğrencinin yarın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek duruşması öncesi Milyonlar Adalet İstiyor inisiyatifi eylem çağrısında bulundu.

Milyonlar Adalet İstiyor inisiyatifi tüm bu hukuksuzluklara karşı çıkmak, Baran ve Ali Deniz'le dayanışmak için yarın saat 13:00'de Çağlayan Adliyesi önünde buluşma çağrısı yaptı.

Ali Deniz ve Baran Nayır'dan mektup var

Ali Deniz Kılıç'ın yarın görülecek duruşma öncesi gönderdiği mektup şu şekilde:

Merhabalar…

Ben Ali Deniz Kılıç… 2009 yılında katıldığım bir basın açıklaması nedeni ile tutuklandım. Tutuklanma nedenimi anlamak için yalnızca kendi durumumdan yola çıkmak eksik olur. Beni ve tutuklu yüzlerce gazeteciyi, öğrenciyi, akademisyeni, aydını anlamak için yola AKP’den çıkmak gerekmektedir.

AKP’nin Ustalık Dönemi icraatlarının temelinde totaliter ve otokratik bir rejim kurma çabası bulunmaktadır. AKP bugün iktidara geldiği ilk günden farklı bir pozisyonda durmaktadır. O gün eskinin statükosu karşısında mazlum rolünü oynayan AKP, bugün gerçek mazlumların sofralarına oturan aç kurt misali, toplumun tüm kesimlerini hedef tahtasında görmektedir. ABD’nin 'model ülke' olarak AKP aracılığıyla yeniden şekillendirdiği Türkiye’de 'ileri demokrasi' diye kavramsallaştırılan tragedya halkların karşısına baskı ve zulüm olarak çıkageldi.

AKP yeni bir savaş konseptini yürürlüğe soktu. Bu savaş sadece Suriye savaşı değil. Suriye AKP’nin emperyalizmin bölgede taşeronluğunu yaparken, kendini rolüne çok kaptırıp, kraldan daha fazla kralcı olma halidir. AKP bu savaşı toplumun tüm kesimlerine açmıştır. İşçilere, Kürtlere, kadınlara, aydınlara, gazetecilere, öğrencilere…

AKP, grev hakkını işçilerin elinden alıyor, onları işten atıyor… AKP, Roboski’de yaptığı katliamın üstüne örtmeye çalışıyor… AKP, kadınlar adına konuşuyor, kürtaj hakkını kadınların elinden almaya çalışıyor. AKP, öğrencileri, siyasetçileri, aydınları, gazetecileri neredeyse 'fazla düşünmek, fazla sorgulamak' gibi nedenlerle tutukluyor vaziyette. Hazırladığı yeni yargı paketi ile organize oyunlarla susturmaya çalıştığı toplumu, derin bir sessizliğe gömmek istiyor!

Cezaevlerine yansıyan atmosferi de işte bu gelişmeler oluşturmaktadır. Anlayacağınız buralar hiç boş kalmıyor! Özellikle aramıza her gün yeni bir öğrenci daha ekleniyor. Dedim ya, 'fazla düşünmek, fazla sorgulamak' nedeniyle tutuklananlar geliyor buraya.

Ben de bu nedenlerden biriyle cezaevine geldim. Suçum 'terör örgüt üyesi olmak ve adına propaganda yapmak'. Tabi bu benim üzerime atılan çamur. Çamur diyorum çünkü üzerimizde herhangi bir suç delili olmamasına rağmen, hatta tutuklanmak üzere bizi mahkemeye sevk eden savcının bile serbest bırakılmamızı talep etmesine rağmen üzerimize atılmaya çalışılan çamur. Savcının da bu kararı alması geç oldu 2 yılımızı alan bir süreç geride kaldı. Yine de 'güçlü suç delillerine' dayanarak tutukluluk hallerimizin devamına karar verildi. 4 Nisan’da düzenlenen mahkemede de yine umutlarımız boşa düştü. Mahkeme günü salonda bizi gözaltına alan ve 2 yıldır mahkemeye gelmeyen polislerde oradaydı. Verdikleri bütün çelişkili ifadelere rağmen mahkemeden 6. defa aynı kararı duyduk 'tutukluluk hallerinin devamına' ve bir dahaki mahkemenin 28 Haziran’da yeniden görülmesine…

28 Haziran’da bizleri sindirmeye, yok etmeye ve güneşli günleri karartmaya çalışanlara rağmen dimdik bir şekilde yerimde olacağım. O güne kadar kendinize iyi bakın görüşmek dileğiyle çokça selamlar…

Ali Deniz Kılıç

Kandıra 2 No.lu F Tipi Cezaevi

Baran Nayır'ın duruşma öncesi gönderdiği mektup şu şekilde:

Merhabalar,

Adım Baran Nayır, 21 yaşında Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi bir gencim ve Genç-Sen üyesiyim. Yaklaşık 3 senedir cezaevindeyim.

2009 yılında düzenlenen bir basın açıklaması nedeniyle 2 Genç-Sen’li olarak (Ali Deniz Kılıç ve ben) gözaltına alındık. Gözaltı sonrasında çıkartıldığımız mahkeme tarafından TCK’nın 220/6 maddesi gerekçe gösterilerek tutuklandık. Yasanın içeriği malum 'örgüt adına suç işleyenler, örgüt üyesi olmasalar da örgüt üyesi olarak yargılanırlar'! O halde biz de barış isteğimizi ifade ettiğimiz bir basın açıklamasına katıldığımız için 'terör örgütü üyesi gibi çalışanlardan' olmuş olduk.

O günden bugüne çıkarıldığımız mahkemelerde ise belki de küçük yaşlardayken ana haberlerde kulağıma çalınan cinsten olayların yer yer aktörü olduk, yer yerse şahidi. Geçtiğimiz sene Mart ayında savcılık makamı tahliyemizi istedi heyet kabul etmedi dosyalarımıza doldurulan 'delillerin' incelemeleri ancak 2 senede tamamlandı, bizimle bir bağlantısının olmadığı ortaya çıktı ve kamera kayıtlarıyla da doğrulandı ancak dikkate alınmadı bizi gözaltına alan, hakkımızda tutanak tutan polisler 2 sene mahkemeye gelmediler.

Geçtiğimiz mahkeme bahsi geçen polisler sonunda mahkemeye gelebilmişlerdi. Hakkımızdaöyle çelişkili ifadeler vermişlerdi ki, o mahkemede söyledikleri “tutukluluk halimizin devam” nedeni olarak kabul gördü. Ancak verdikleri ifadelere inanabilmek mümkün değildi. Bir mahkememiz daha böyle geçti.

Ben ve Ali Deniz tutuklu bulunan üniversite öğrencilerinden yalnızca ikisiyiz. İki silahlı görevli eşliğinde sınava giren, tanımadığı sınıf arkadaşlarını özlemek zorunda bırakılan öğrencilerden yalnızca ikisiyiz. AKP iktidarı besbelli ki öğrenci olma halini 'suçlu' kavramı ile eşitlemeye hevesli. Ama beceremeyecektir. Cezaevlerine nazire yaparcasına kampus adı verilmesi aslında durumun izahı niteliğindedir. Cezaevleri üniversiteye, üniversiteler de cezaevine dönüşmüş durumda! Bütün bunları yaparak yaratmak istedikleri korku imparatorluğu her geçen gün biraz daha zayıflamaktadır. Özgürlük, barış ve kardeşlik bilincimizse her gün bileylenmektedir. Çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz.

Yol uzun, yol çamurlu, yol yokuş… Yol karanlık…Yol karanlık insan siluetlerinin işgali altında… Gardiyanların adeta birbirleriyle yarıştırırcasına öttürdükleri düdük sesleri kulağımıza çalınarak geçiyoruz bu koridorlardan… Aranızdayım… Aranızdayız… Çünkü sizin kadar biz de özgürüz…

28 Haziran’da görüşmek dileğiyle…

Baran Nayır

Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Cezaevi

(soL - Haber Merkezi)