Bu tuzak kime ne kadar uzak?

İlter Aslaner

Blog: Serbest Kürsü

Türkiye, sosyalist mücadele açısından tam bir tuzaklar ülkesi halinde. Örneğin; AKP gerilesin diye senelerdir karşılaştığımız "son kez CHP"cilikle, bugün ilk defa HDP'ye çağrı yapmak arasında bir fark yoktur. Öyle ki, yoldan bir kere saptınmı, bu ilk olsa bile son olmayacağının neredeyse garantisi vardır. Ve bu benzerlik, yalnızca AKP'yi geriletme umuduna değil, aynı anda ve eşit derecede sosyalizme dair duyulan umutsuzluğa delalettir. Çünkü bugüne kadar hep karşımıza çıkagelen “doğru söylüyorsunuz, haklısınız ama…” yada “keşke siz kazanabilseniz ama…” diyen yaklaşımla, bugün liberalizmi desteklemekte beis görmeyenler arasında mental olarak bir fark bulunmamaktadır.

Herkes aynı şeyi söylüyor, bugün emekçi halkın çok açık ki ihtiyacı olan en önemli şeylerin başındadır umut. Ancak bu umut, AKP'nin gerilemesi uğrunda liberalizme selam çakmakla kazanılamaz, ki umudunu kaybetmişler toplamının (sosyalizmden umudu kesmiş olanlar kastediliyor), kendinden başka birşeye işaret ederek halka umut vermesi de mümkün değildir. Daha açık bir ifadeyle, tek başına düşmanın gerilemesinin yeterli olmadığı bir gerçeklikten yola çıkarak, düşmanın karşısında, yani “bizim” tarafımızda neyin ilerlediği yada güçlendiği de son derece kritik bir öneme sahiptir.  

Örneğin, tartışma başlıklarından biri olan, bir partinin içerisinde gerici adayların bulunması, sosyalistlerin o partiyi desteklemesini engellemeli mi meselesinin doğru yaklaşımı kanımca şöyle olmalıdır; gerici bir unsurun bir partiden aday olması, o partiyi muhakkak yada kökten bir gerici yapmaz. Ancak bir partinin karakterindeki gerici nüveler, gerici bir unsurun o partiden aday olabilmesini sağlar. Adını koyalım; Dengir Fırat’ın HDP’den aday olması HDP’yi gerici yapmaz, ancak HDP’nin karakterindeki gerici nüveler, Dengir Fırat’ın ordan aday olmasını sağlar.

Birde gericilik-ilericilik meselesi de kavramsal olarak komünistler açısından netleşmelidir. Herhalde bizim açımızdan gericilik yalnızca dinci gericilik, faşizm vs olarak ele alınamaz, tüm bunları da kapsayan ama daha genel olarak, işçi sınıfının iktidar perspektifi bağlamında ele alınmalı ve bu iktidar mücadelesini ileriye taşımakla, geri düşürmek arasında değerlendirilmelidir.

Tekrar tuzak ve umut meselesine dönecek olursak, Komünist Parti'nin seçim kararı da, soL Gazetesi hamlesi de, Taksim eylemi de, bütünün parçaları olarak, bu topraklardaki gerçek ve yegane umuda işaret etmektedir. Bu umut, kurulan tüm tuzakları bertaraf ederek, sosyalizmde ısrar etmekten başka bir şey değildir. İçinde bulunduğumuz gerici, karanlık düzeni sıfırlayacak olan şey de, AKP’yi gerçekten geriletecek olan şey de bu umudu büyütmek ve örgütlemektir.