6 maddede Cerattepe yalanlarına yanıt!

Candan Güneş

Blog: Serbest Kürsü

Cerratepe’de işletilmesi düşünülen maden sahasıyla ilgili olarak TMMOB tarafından Aralık 2014 tarihinde tamamlanmış “TMMOB Cerattepe Raporu” son derece aydınlatıcıdır. Raporun yayınlanmasının üzerinden sadece bir yıl kadar sonra Cengiz Holding alelacele çalışmalara başlamak istedi ve böylece Cerattepe’de direniş de yeniden alevlendi. Bu yazının da amacı esasen teknik yönü ağır basan bu raporun belli başlı yönlerini mercek altına almak ve özellikle metalik madencilik faaliyetlerinde ısrarla tekrarlanan yalanları bir kez daha deşifre etmek amacını taşımaktadır.

Yalan 1: “Çıkarılan bakır cevherinde zenginleştirme işlemi yapılmayacağı için siyanür kullanımı söz konusu olmayacak”

Yanıt: Cerattepe madeninin temel jeolojik özelliği masif sülfid yatağı olmasıdır, yani bakır miktarınca zengin yataklanmadır. Ancak saha, polimetalik özelliktedir, diğer bir deyişle bakır mineralinin yanısıra çinko, altın, gümüş gibi başka metalik madenler de Cerattepe’de vardır. Altın ise bakırlı zonun çeperlerinde ve üst kotlarında, “oksitlenmiş bir örtü” içindedir. Yer yer tonda 20 gram ihtiva ettiği belirlenmiştir. Az miktar altının elde ediniminde bile büyük miktardaki oksitli bu örtü yerinden edilecektir. Altının zenginleştirilmesinde de siyanür kullanılmaktadır. TMMOB Raporu’nda “Artvin-Cerattepe’deki cevherleşme, koni biçiminde bir yapı olup, üstte yüksek tenörlü altın, alt kısmında ise yine yüksek tenörlü bakır rezervi bulunmaktadır. Önce yeraltı üretim yöntemiyle bakır üretmek isteyen firma, daha sonra üst zonda bulunan altın madenini de üretme kararı almıştır. Burada üretilecek altının, Murgul-Damar’daki Eti Bakır AŞ.’ye ait tesislerde siyanür liçi yöntemiyle zenginleştirilmesi planlanmıştır. Buna yönelik çalışmalar başlamış ancak Murgul halkının ve bakır madeni işçilerinin yoğun tepkisi nedeniyle Eylül 2014 tarihinde firma bu projeden vazgeçtiğini açıklamıştır.” şeklinde ifade edilmiş olan altının zengileştirilmesi süreci şimdilik rafa kaldırılsa da ileri de değerlendirilmeyeceğini kimse garantileyememektedir. Toplamda 17 milyon tonluk cevherin üretileceğinden bahsedilmektedir ancak şirket raporlarında da belirtildiği gibi bunun 9 milyon tondan fazlası altındır.

Yalan 2: “Heyelan tehlikesi yoktur”

Yanıt: TMMOB Raporu’nda bu bölge heyelan için en hassas bölgelerden biri olduğu vurgulanıyor. “Proje sahası 1.700 m yükseklikte bir zirvede ve dik eğimlerin, kısa mesafelerde aşırı yükseklik değişikliklerinin bulunduğu çok engebeli bir topografya içinde bulunmaktadır. 2004 yılında Prof. Dr Vedat Doyuran tarafından yapılan kapsamlı çalışma sırasında proje alanı ve çevresinde hem eski hem de yeni şev hareketleri gözlendiği belirtilmiştir. Doyuran’ın çalışmasında az 40-50 yaşındaki yaşlı ağaçların gövdeleri dik iken daha genç olan ağaçların gövdeleri eğimin yukarı yönüne doğru eğik durumda olduğunu, dolayısıyla bu durumun yüzey akışlarının varlığını göstermektedir. Yüzey akışına ek olarak bölgede hem rotasyonel hem de yıkıntı ve kaya düşmeleri yaygın olarak vardır. Cerattepe ve Hatipoğlu mevkiinde kavisli kayma yüzeylerinin eski heyelanlarının kalıntıları olduğu düşünülmektedir”. MTA tarafından hazırlanan Aralık 1998 tarihli “Artvin İlinin Çevre Jeolojisi ve Maden Kaynakları” raporuna göre bölge heyelan açısından riskli bir bölge olarak değerlendirilmiş ve maden çalışması sırasında yapılacak patlatmaların bu heyelanları tetikleyebileceği belirtilmiştir. Sahanın Artvin kent merkezine kuşuçumu 4 km mesafede ve yerleşimlerin üstünde olduğu gözönünde bulundurulursa tehlikenin boyutları daha iyi anlaşılacaktır.

Yalan 3: “Su kaynakları zarar görmeyecektir”

Yanıt: Artvin’de pek çok su kaynağı bulunmaktadır. Özellikle maden sahası civarında pek çok kaynak mevcut olup, bu kaynaklardan aynı zamanda Artvin ilinin içme suyu sağlanmaktadır. Aynı projeyi Aralık 2015’te iptal eden mahkeme kararı, madencilik faaliyetinin hem su kaynakları üzerinden hem de zehirli gazların asit yağmuruna dönüşmek suretiyle kenti doğrudan zehirleyeceğine vurgu yapıyordu. Yeraltısuyu cevher sahasında 80-90 m’lerde, ana kayada ise 5-10 m derinliktedir. Çalışma alanında yer altı suyu akımı ise maden sahasının içinde bulunduğu beslenim alanından geçici dere yatakları, Çoruh Nehri, Hatila Deresi ve Gavut Deresi’ni kapsayan drenaj sistemine doğrudur. Sahanın madenciliğe açılması bu derelerin beslenimini etkileyecek ve ruhsat alanı sınırına 660 metre yakınlıkta olan ve zengin faunasıyla yeryüzünde sayılı alanlardan biri olan Hatila Vadisi Milli Parkı’nı olumsuz etkileyecektir.

Bu ÇED olmadı, yenisini verelim

Yalan 4: “Cerattepe Bakır Madeni planlaması; bakır cevherinin yeraltı işletme yöntemi ile üretilmesi ve Etibakır A.Ş.ye ait Murgul’daki flotasyon tesisine taşınması ve orada zenginleştirilmesi şeklindedir”

Yanıt: Defalarca yenilenen “Çevresel Etki Değerlendirmesi” ilki Nisan 2013’te hazırlanmış ve ihaleyi alan şirket (Özaltın A.Ş) aralarında yaptıkları anlaşma ile rodövans (madeni kiralama) yöntemiyle sahayı Eti Bakır A.Ş (Cengiz İnşaat A.Ş)’ye devretmiştir. Ancak, rodövans sözleşmesi ÇED Raporuna eklenmediği için sahanın hangi koşullarda devredildiği bilinmemektedir. Önce bakır madeni üretilmesi için yeraltı üretim yöntemi planlanmış, bu durum bile ciddi tartışma ve karşı çıkışlara neden olmuş iken daha sonra altın üretimi yapılacağını ve açık işletme yöntemi uygulanacağını beyan eden ve buna göre başvuru yapan firmanın tutumu ve ciddiyeti ayrıca sorgulanmalıdır. Daha önce COMİNCO ve İNMET firmalarının başvurduğu ancak tepkiler nedeniyle vazgeçtiği işletme yöntemi uygulanmaya çalışılmaktadır. Geçmiş yıllarda altın üretimine gelen tepki üzerine bakır üretilecek denilerek tepkiler azaltılmaya çalışılmıştır. Benzer durumlar şimdi de yaşanabilecektir.

Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu, şirket sözcüsü edasıyla kamyonlarla taşımaya ek olarak teleferikle cevher taşımayı da ekledi ancak, Özaltın İnşaat 12.05.2014 tarihinde aynı ruhsat sahası içinde CERATTEPE MADEN SAHASI AÇIK İŞLETME adı ile bu kez altın işletilmesi konusunda Artvin Valiliği’ne müracaat ederek proje tanıtım dosyası sunmuştur. Bu başvuru sonucunda açık işletme konusunda “ÇED Gereklidir” kararı verilmiştir. Karar ile birlikte 09.06.2014 tarihinde yeni bir müracaatta bulunmuş ve CERATTEPE MADEN SAHASI AÇIK İŞLETME ÇED BAŞVURU DOSYASI ile mevcut altın madeninin açık işletme yöntemiyle üretileceğini bildirmiştir. Söz konusu projeye ilişkin, halkı proje hakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak amacıyla ÇED Yönetmeliğinin 9. maddesi gereğince 10/07/2014 tarihinde Halkın Katılım Toplantısı planlanmış ancak toplantı gerçekleştirilememiştir. Buna karşın Halkın Katılımı Toplantısı yapılmamasına rağmen kapsam belirleme ve özel format alınmış ve 28.08.2014 tarihinde ÇED Raporu hazırlanmıştır. ÇED Raporunun 180. sayfasında bu durum “Halkın katılımı toplantısı, yöre halkının projeye karşı tepkilerinden ve toplantıya katılıp bilgi almak istememelerinden dolayı gerçekleştirilememiştir” şeklinde açık açık ifade edilmiştir. 

Özaltın İnşaat tarafından Ağustos 2014 tarihli CED Raporu’nun altın madenciliği için açık işletmeyi talep ettiği bölge ve pasa alanı

Proje kapsamında 498.371 m2 (49,83 ha) büyüklüğünde alana altın ocağı, 118.490 m2 (11,84 ha) büyüklüğünde alana cevher stok alanı ve 260.633 m2 (26,06 ha) büyüklüğünde alana ise tumba sahası yapılması planlanmaktadır. Klasik karşılaştırmayı verecek olursak bu alanların toplamı 125 adet futbol sahasından büyüktür.

Arıcılık faaliyetinden, asit drenaj sorununa, patlatma-heyelan riskinden ağaçlandırma rehabilitasyonuna kadar oldukça fazla sayıda sorunu büyük bir “titizlikle” değerlendiren ve “gönüllere su serpen” Mayıs 2015 tarihi Nihai ÇED raporu bakanlığın internet sitesinde de duyurularak kabul edilmiştir.

Başka bir tehlike: Asit Drenajları

Yalan 5: Asitlenme Yaşanmayacaktır

Yanıt: Şirket Ağustos 2014 tarihli ÇED Raporunda “Doğu Karadeniz Bölgesindeki sülfürlü cevher yataklarında Asit Maden Drenajı (AMD) veya Asit Kaya Dreanjı (AKD) potansiyelinin olmayacağını tespit etmeye çalışmak yersiz olacağı kanısına varılmıştır. Bu nedenle problemin çözümüne bütüncül yaklaşılmıştır. Böyle bir yaklaşım, AMD ve AKD oluşumunu önlemek için, işletme dönemi ve madenin kapanması döneminde bir dizi önlem alınmasını gerekli kılmaktadır” şeklinde girizgah yaptıktan sonra olası problemler için kireç havuzu ve jeomembran (bir tür geçirimsizlik perdesi oluşturma) gibi yöntemleri anlatmaya başlıyor.

2015 Nihai ÇED Raporu’nda ise bu bölüm rötuşlanarak “sülfirik asit çok kolay gerçekleşebilecek bir tepkime olmamakla beraber ortamda karbonatlı bileşikler var ise bunların çözünmesi sonucu asitlik oluşabilir. Bu şekilde oluşacak asit de kararsız karbonik asit olduğundan bozularak su ve karbondioksite dönüşür. Bu durumun da çevre için zararlı olduğunu ileri sürmek bilimsel olarak doğru değildir” şeklinde düzeltiliyor. Yani karşı durulan çevresel nedenleri bir sonraki raporda kolayca değiştirebiliyorsunuz.

Yeraltısuyu seviye değişimleri çok etkili olmasa da yağmur ve kar yağışlarının oldukça fazla olduğu bir bölgede su ile sülfürlü madenin etkileşimi oldukça tehlikeli ve kontrolü güç olacaktır. Ancak işin daha ilginç bir yanı vardır: Özaltın İnşaat, hazırlattığı raporda altın üretileceği için, sülfürlü zona dokunulmayacağını, dolayısıyla AKD-AMD şartlarının oluşmayacağını iddia ederken, madenin yeni sahibi Cengiz Holding ise altın değil bakır üretileceğini söylüyor. Gerçekse ikisinin birleşimidir; hem altın üretimi yapılacak, hem de tıpkı Balıkesir’e bağlı Balya ilçesinin 1940lı yıllarda başına gelmesine rağmen hala yeterince rehabilite edilemeyen yeraltı ve yerüstü suları asitlenmiş bir alana dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır.

TMMOB’un Raporu’nda da belirtildiği gibi Artvin - Cerattepe’de bakır üretimi yapmak isteyen firma, önce bakır madeni işletmek için yeraltı üretim yöntemi ile çalışacağını bildirmiş, buradan çıkacak bakırı karayolu ile Murgul ilçesine taşıyacağını belirtmiştir. Daha sonra, bakır madeninin hemen üstünde bulunan altın madeni için açık işletme yöntemiyle çalışmak için müracaat etmiştir. Burada çıkarılacak altının Murgul ilçesindeki bakır tesislerinde siyanür ile zenginleştirilmesi için tesis yapmaya başlamıştır. Murgul halkının ve işçilerin tepkileri sonucu bu girişimden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Artvin halkının itirazı ve mücadelesi sonucu da Cerattepe’de açık işletme ile altın üretiminden şimdilik vazgeçtiklerini ve yeraltından çıkarılacak bakırı da karayolu yerine teleferik ile Murgul’a taşıyacaklarını basın üzerinden paylaşmışlardır. Tüm bu gelişmeler; firmanın ciddi bir planlamasının olmadığını, günlük gelişmelere göre tavır aldığını ve güvenilir olmadığını göstermektedir. Bu tavır değişikliklerinde halkın mücadelesinin önemli etkisi olduğu da göz ardı edilmemelidir

Yalan 6: “ Milli gelir artacak”

Yanıt: AKP dönemiyle beraber Türkiye’deki madencilik faaliyetleri, bu alanda varlık gösteren sermeye kesimleri açısından el değiştirmeye başlamıştı. Madencilik yasasında yapılan değişiklikler ile maden ruhsatları Cengiz Holding, Limak İnşaat, Kolin İnşaat, Çalık Enerji, Yıldızlar SSS Holding gibi “yükselişe geçen” AKP’nin yönlendirdiği zenginlerin elinde birikmeye başladı. 97 Milyon TL karşılığı işletme hakkına sahip Cerattepe’nin yeni sahibi Cengiz İnşaat’ın geçmişte 420 Milyon TL vergi borcu bir kalemde silinebildi.

Şirketin başka borçları dışında cezaları da silenebiliyor

Rödevansın, yani madenin kiralanması sürecinde proje koordinatörünün 6 Nisan Mitingini yapanlara da teşekkür edip “Bu mitingi yapanlardan Allah Razı olsun. Evet, o bölgede açık işletme ile atık havuzlarının da bulunduğu bir tesis kurulacaktı. Bunun da bölgeye zarar vermesi muhtemel olabilirdi. Bu miting projenin tekrar gözden geçirilmesine vesile olmuştur” şeklindeki beyanı ise dalga geçme limitlerini zorlamaktadır.

Maden şirketinin önemli istihdam sağladığını iddia eden proje koordinatörü ayda sadece 4 ton köy yoğurdu aldıklarını, böylece yöre halkına da katkı sağladığını söylemesi üzerine bir gazetecinin; Bu kadar yoğurdu neden tüketiyorsunuz sorusu üzerine “Çünkü maden işi aynı zamanda sağlık açısından en zor ve riskli bir iş.  Dolayısıyla zehrini almak için mutlaka yoğurdun verilmesi gerektiğini biliyorum” deme cüretini gösterebilmiştir.

Madenciliğin Türkiye’ye mi yoksa doğrudan sermeye gruplarına mı katkısı olduğunun tartışılması şu anki kapitalist üretim ilişkilerinde abestir. AKP iktidarı da bu ilişkinin sermaye grupları içinde ağırlığı kendine yakın olanlara, hatta kendi içinden öne çıkanlara pay edilmesinde ön ayak olmuştur. İkili arasındaki ilişki o kadar yaşamsal ki, doğa ve kent yağmasının simge sermaye grubu Cengiz’e bakınca AKP’yi, halk düşmanı AKP’ye bakınca Cengiz’i görmemek mümkün değil.

Kaynaklar:

http://yesilartvindernegi.org/2014/12/tmmob-cerattepe-raporu/

http://eced.csb.gov.tr/ced/jsp/ek1/7772

http://www.08haber.com/haberGoster.php?hid=8946