Oyun ve Ötesi

Deniz Arık Binbay- Psikiyatrist

Blog: Dünyayı Verelim Çocuklara

Oyun çocuğun işi, mesleği, hobisi, her şeyidir. Oyunla dünyayı öğrenir ve deneyimler. Evcilik, doktorculuk oynar, dilediğince rollere girer çıkar, dener de dener. Kendisini keşfeder. Winnicott “Oyun ve Gerçeklik” adlı kitabında “Bir çocuk ya da yetişkin ancak oynarken ve sadece oynarken yaratıcı olabilir ve bütün kişiliğini kullanabilir; birey de kendini ancak yaratıcı olduğunda keşfedebilecektir” der.

Bazen bir sorunun üstesinden gelmeye yarar oyun. Doktora gider, iğne olur; eve geldiğinde tüm bebeklerine, ayılarına iğne yapar. Kendi yaşadığı ve kontrol edemediği durumu bu kez kontrol edebiliyordur. Üstelik kendisi uygulayabiliyordur. Bu şekilde yaşadığı travmanın üstesinden gelmeye çalışır.

Oyun, çocuğun içindeki öfke, kıskançlık nefret gibi gündelik hayatta pek de kabul görmeyen duyguları rahatça ifade edebilmesine, kötü olmayı da deneyimlemesine yarar.

Kısacası çocuğun çoğunluğunu kontrol edemediği hayatında, rollerin, duyguların ve isteklerin kendi kontrolü altında olduğu bir vahadır oyun.

Oyunun yerini bilgisayar/tablet oyunları bu nedenle alamaz. Dijital oyunların kuralları çok belirlidir. Etkileşimli değildir ve çocuğa yeterince özgürlük alanı tanımaz. Çoğunlukla yalnızca kazanma ve kaybetme üzerinedir. Renkli, kolay ve tüketime yöneliktir.

Yine de  oynar mısın benimle?

Erişkinler de oyun oynar, bu çocukluğumuza gerileyerek, oradan güç alarak yapabildiğimiz bir şeydir. Ebeveynlerle oyun, iyileştirir. İlişkiyi onarır. Çatışmaların oyunla onarılabilmesine olanak sağlar. Ailece ve anne ve babayla ayrı ayrı oyundan çocuğun alacağı keyif ve öğrenecekleri birbirinden farklıdır. Anne daha çok çocuğun kurduğu oyunu sürdürmeye, desteklemeye yönelik oyunlar oynarken; çocuk için başından beri dış dünyanın temsilcisi olan baba genelde yeni bir oyun kurmaya, oyunu farklılaştırmaya çalışma eğiliminde olur. Her iki yönelim de çocuğun gelişimine farklı katkılarda bulunur. Çalışan anne babalar için özellikle çocukla “kaliteli zaman” geçirmenin öneminden hep bahsedilir. Ancak bu belki de çalışmayan anne babalar için daha da önemlidir. Birlikte geçirilen süre uzadıkça oyuna olan ihtiyaç azalmaz. Hep yetiştirilmesi gereken işler, takip edilmesi gereken haberler, diziler vs. varken bir erişkinin oyun oynaması gereksiz gibi gelmeye başlayabilir. Kaliteli zamandan kasıt, aklıyla zihniyle orada olan ebeveynin çocukla birlikte eğlendiği oynadığı, gerçekten paylaşımın olduğu bir zaman dilimidir. Çorbayı karıştırırken, akıllı telefondaki mesajlara bakarken ya da tabletten haber okurken “evet yavrum, çok güzel” şeklinde çocukla ilgilenir gibi yapmak değildir. Günümüzün çok yoğun çalışan; zihni meşgul, bedeni yorgun anne babalarının eve geç vakit geldiklerinde kendilerine dahi ayıracak vakitleri yokken çocuklarına bir saat kaliteli zaman ayırmaları oynamaları lüks gibi gelebilir. Ancak bunun yemek içmek gibi çocuğun temel ihtiyaçlarından olduğu unutulmamalıdır.

Beraber keyif alınarak yapılan her şey çocuk için bir oyun olabilir. Bu süre kesintisiz olmak zorunda da değildir.

Yaşlara göre oyun oynama biçimleri de değişiklik gösterir. Bebeklikte daha çok bireysel, nesnelerin tanınmasına yönelik oyunlar, alma-verme oyunları, ce-e, oyunları; 3 yaştan sonra grup oyunları, rol değişimleri, 5 yaştan sonra diğerleri devam etmekle birlikte masa oyunları ve daha kompleks oyunlara geçiş görülür. Hızlıca kentleşmenin yuttuğu parkların, bahçelerin, güvenle oynadığımız sokakların yerini AVM’lerin almasıyla birlikte sokak oyunları da çocuklarımızın hayatında festival etkinliklerine dönüşmüş durumda. Sokak oyunlarını çocuklarımıza öğretmek hem nesilden nesile aktarılmasını sağlamak ve hem de kendi çocukluğumuzdan keyif aldığımız anları yeniden yaşayabilmek için iyi bir fikir olabilir.

Bu dönemde anne babaların yaşadığı zorluklardan biri de oyuncak bulmayla ilgili. Hangi büyük oyuncak mağazasına gitseniz yığınlarca, aynı tip, cinsiyetçi, tüketime yönelik oyuncakla karşılaşırsınız. Sonuç beş yıldızlı otelin açık büfesinde tabağı doldurup doldurup bir türlü doyamamak gibi.. Küçük dükkânlara baksanız çoğu ucuz Çin malı, güvenilmez, plastik kokulu eciş bücüş oyuncaklar. İyi marka alayım güvenilir olsun desen dünya para… Orta sınıf çocuklu ailelerin ev taksidinden sonraki en önemli yatırımı Lego haline geldi.  Çocuğun yaratıcılığını destekleyecek, cinsiyetçi öğeler içermeyen, sağlıksız olmayan, eğlenceli ve ufuk açan oyunlar oyuncaklar bulmak çok zaman ve emek istiyor. Belki bu blogda daha sonra yaratıcı oyun ve oyuncak önerileri de paylaşılabilir.

Son olarak çocuğumuzun oynadığı oyunlarda dikkat etmemiz gereken şeylerle bitirelim. Tekrarlayıcı ve yeni ortaya çıkan öğeler varsa, çocuğun üstesinden gelemediği içsel ya da dışsal sorunlara işaret edebilir. Kaybetmeye katlanamama ve paylaşmama: gelişimsel olarak anal dönemde (2-3,5 yaş) sık görülür ancak sonrasında yavaş yavaş gerilemesi beklenir. Saldırganlık: çocuk sık olarak hem oyuncaklarına hem oyun arkadaşlarına kötü davranıyor, vuruyor, ısırıyorsa bir çocuk psikiyatristinin değerlendirmesine başvurmak uygun olabilir.

Yaratıcı, keyifli, özgürleştiren, kendini ve dünyayı keşfetmeyi sağlayan oyunlar, çocuklarımızın, bizim, hepimizin hakkı.. Oyunlarımıza sahip çıkmak dileğiyle…

Katkı ve öneriler için; [email protected]