Küresel kriz ve Venezuela’da devalüasyon

Küresel krizin etkisiyle 2009 yılında Venezuela ekonomisinde yaşanan daralma ve ardından Ocak ayında Venezuela para birimi Bolivar Fuerte’nin devalüe edilmesi, hem muhaliflerinin hem de Chavez iktidarının dostlarının dikkatlerini Venezuela ekonomisine çevirdi. Eylül’deki parlamento seçimlerinden kısa süre önce yaşanan bu gelişmeler Venezuela açısından ne ifade ediyor?

Dünyadaki pek çok diğer ülke gibi Venezuela da 2008 yılında ABD’deki mortgage balonunun patlamasıyla başlayıp ardından tüm dünya ekonomisini sarsan, ilk anlardan itibaren 1929 Büyük Buhranıyla karşılaştırılan 2008-2009 krizinin etkilerinden kaçamadı. Bu durum aslında Venezuela ekonomisinin yapısı değerlendirildiğinde şaşırtıcı bir sonuç değil.

Venezuela dünyanın en önemli petrol ihracatçılarından biri. Dünya ekonomisinde ne zaman daralma emareleri ortaya çıksa, enerji talebindeki düşüşe bağlı olarak petrol fiyatları önemli ölçüde geriliyor. Diğer taraftan ekonominin çarklarının yavaşlaması, reel petrol talebini de belli ölçülerde etkiliyor. Böylece, hem miktar hem de fiyat etkisiyle petrol gelirlerinde ciddi kayıplar söz konusu oluyor. İhracatın ekonomi içindeki ağırlığı ne kadar fazlaysa, bu gelir kayıplarının sonuçları da kaçınılmaz olarak o ölçüde derinleşiyor.

Bu açıdan bakıldığında, Venezuela’nın başına gelen daralmanın kaçınılmaz olduğu iddia edilebilir. 2009 yılı itibariyle, Chavez ya da herhangi bir başka iktidarın Venezuela ekonomisini dünyadaki süreçten izole etmesi ve krizin etkilerini bütünüyle bertaraf etmesi mümkün değildi. Ancak Chavez krizin başında bir hata yaparak, krizin Venezuela ekonomisinin kılına dokunamayacağını söyledi ve bu değerlendirme 2010 Ocak ayında gerçekleştirilen kur ayarlamasından sonra uluslararası medya tarafından kendisine sık sık hatırlatıldı (1).

Bu durumda, küresel kriz karşısında yapacak bir şey yoksa sorun yok demek mümkün mü? Bu soruyu cevaplamak için Venezuela ekonomisinin yapısına biraz daha yakından bakmak gerekiyor.

Yapısal sorunlar
Venezuela ekonomisinin iki alanda önemli derecede bağımlı bir ekonomi olduğunu söylemek mümkün. Bu alanlardan biri petrol, diğeri ise gıda. Ayrıca Venezuela’da özel sanayi sektörünün oldukça düşük bir verimlilikle çalışması da ekonominin önemli sorunlarından biri.

Dünyanın en önemli petrol ihracatçıları arasında yer alan bir ülkeyi petrol açısından bağımlı diye nitelemek tuhaf görünebilir. Ancak Venezuela’da bu açıdan tersine bir bağımlılık söz konusu. Venezuela’da ihracatın ekonomi içindeki ağırlığı yaklaşık yüzde 30 düzeyinde. Petrol ihracatının toplam ihracat içindeki payı ise son yıllarda yüzde 95’e çıkmış durumda. Dolayısıyla Venezuela açısından ekonomi demek neredeyse petrol demek. Bu durum ülkeyi petrol talebinde, petrol fiyatlarında meydana gelebilecek her tür dalgalanmaya karşı aşırı derecede kırılgan ve savunmasız hale getiriyor. Ayrıca, Venezuela petrolünün en büyük alıcısı ABD.

Diğer yandan tarım sektörünün durumunun parlak olduğunu söylemek mümkün değil. Tarımın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payı yüzde 3 civarında. Bu oran tarımın gelişmiş ülkelerdeki paylarıyla karşılaştırılabilir düzeyde. Örneğin tarımın ekonomi içindeki payı ABD’de yüzde 2, Fransa’da yüzde 3, İspanya’da yüzde 5 düzeyinde. Ancak bu ekonomilerde tarımın payının düşük olması ekonominin diğer sektörlerinin gelişkinliği sonucunda ortaya çıkan bir durum. Venezuela gibi gelişmekte olan bir ülkede ise bu durum doğrudan gıda alanında dışa bağımlılığa işaret ediyor. Venezuela gıda ihtiyacının üçte ikisini ithalatla karşılıyor. Gıda ithalatının yaklaşık üçte biri ise ABD’den sağlanıyor. Dolayısıyla, Venezuela son derece temel ve stratejik bir alanda önemli ölçüde dışa bağımlı durumda.

Her iki alanda da ABD’nin Venezuela’nın başlıca ticaret ortağı olması da cabası.

Venezuela sanayi sektörü pek çok alanda ülkenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak ve verimlilik konusunda önemli sorunlar var. Verimlilik sorunu sektörün ihracat performansına da açık şekilde yansıyor. Örneğin Venezuela’nın özel sektör kaynaklı petrol dışı ihracatı oldukça durağan. 1998 yılında özel sektör 3,7 milyar dolar tutarında petrol dışı ihracat yaparken 2008 yılında bu rakam ancak 4 milyar dolara ulaşabilmiş.

2009’a yığılan ekonomik sorunlar
2008 yılında yüzde 4,8 oranında büyüyen Venezuela ekonomisi 2009 yılında yüzde 3,3 oranında daraldı. 2009’da özel tüketim yüzde 3,2 oranında daralırken kamu tüketimi yüzde 2,3 oranında arttı. Yatırımlar yüzde 8,2 oranında geriledi. Mal ve hizmet ihracatı yüzde 12,9 oranında gerilerken, mal ve hizmet ithalatı yüzde 19,6 oranında daraldı (2).

Ancak ihracat rakamları dolar bazında incelendiğinde ihracat gelirlerindeki kaybın çok daha çarpıcı boyutlarda olduğunu görmek mümkün. 2008 yılında 95 milyar dolar olan toplam ihracat 2009 yılında 57,5 milyar dolara geriledi. Buna karşılık ithalat 53,8 milyar dolardan 41,9 milyar dolara indi. Fakat geleneksel olarak cari işlemler fazlası veren Venezuela ekonomisi 2009 yılında da dış açık gibi bir sorunla karşı karşıya kalmadı. Yani Ocak ayındaki devalüasyon (Türkiye’deki devalüasyonlarda olduğu gibi) aşırı cari açık ya da dış finansman eksikliği gibi nedenlerle gündeme gelmedi.

Krizden olumsuz etkilenen bir diğer alan da bütçe gelirleri oldu. Kriz ortamında tüm ülkelerin vergi gelirlerinde bir düşüş yaşandığı için bütçe gelirlerinin azalması olağan. Ancak Venezuela’da bütçe üzerinde vergi gelirlerinden çok daha etkili olan faktör yine petrol fiyatlarındaki gerileme. Venezuela’da bütçe gelirlerinin ancak üçte biri vergi gelirlerinden oluşuyor. Bütçe gelirlerinde de aslan payı Venezuela petrol şirketi PDVSA’dan kaynaklanan vergi dışı gelirlerden oluşuyor. Vergi dışı gelirler bütçe gelirlerinin yaklaşık üçte ikisine tekabül ediyor (3). Petrol fiyatlarındaki gerileme PDVSA’nın gelirlerini, dolayısıyla bütçe gelirlerini doğrudan aşağıya çekiyor. Ancak hükümet buna rağmen krizin başında verdiği taahhüdü yerine getirerek sosyal harcamalarda kesintiye gitmedi ve yoksulları krizin etkilerinden korumak için elinden geleni yaptı.

Devalüasyona neden ihtiyaç duyuldu?
Venezuela sabit kur sistemi uyguluyor. Venezuela para birimi Bolivar Fuerte’nin değeri 2005 yılından 2010 Ocak ayına kadar 1 dolar=2,15 Bolivar Fuerte olarak korundu. Fakat Venezuela düşük enflasyonlu bir ülke değil. Yıllık enflasyon yüzde 20-30 aralığında değişiyor. Bu da Venezuela para biriminin, 2005 yılından bu yana oluşan kümülatif enflasyon nedeniyle aşırı derecede değerlenmiş olduğu anlamına geliyor.

Devalüasyondan çok önce Venezuela ekonomisine ilişkin yapılan pek çok değerlendirmede para biriminin bir aşamada devalüe edilmesi gerektiği ifade ediliyordu (4). Türkiye deneyiminde 2001 krizi öncesinde olduğu gibi aşırı değerli para ülkeyi ucuz ithalat cennetine çeviriyor ve lüks tüketim gibi alanlara önemli bir kaynak aktarılıyor. Diğer taraftan, değerli yerli para ekonominin rekabet gücünü de önemli ölçüde geriletiyor.

Bu sebeplerle hükümet 9 Ocak’ta Bolivar Fuerte’yi devalüe ettiğini açıkladı ve kur zorunlu maddelerin ithalatı için 2,60, lüks mal ithalatı için 4,30 olarak belirlendi. Örneğin gıda, tıbbi malzeme, makine ithalatı için kur 2,60 olarak uygulanırken, otomobil, elektronik ürünler, içki- tütün ve tekstil ithalatı ile uluslararası seyahatlerde 4,30 olarak uygulanmaya başladı. Ayrıca petrol ihracatında da kur 4,30 olarak belirlendi. Böylece, resmen ikili bir kur sistemine geçilmiş oldu (5).

Hükümet açısından kararın gerekçesi Venezuela’da tarihsel olarak hüküm süren petrol gelirlerine aşırı bağımlı, pek çok sektörde kendine yeterli olamayan ekonomik yapıyı değiştirmek doğal kaynaklar açısından zengin ülkelerde çok yaygın olan tek sektöre bağımlılık sorununu aşmak ve ulusal üretimi özendiren yeni bir ekonomik düzen yaratmak. Chavez hükümeti özetle petrole ve ithalata bağımlı ekonomik yapı yerine yerel üretimi harekete geçirme arayışı içerisinde.

Ayrıca hükümet devalüasyonun emekçi kesimler açısından olası olumsuz sonuçlarını bertaraf etmek üzere de çeşitli önlemleri devalüasyonun hemen akabinde açıkladı. Örneğin, devalüasyonun enflasyon oranını yukarı iterek alım gücünü düşüreceğinden hareketle, hükümet asgari ücrete bunu büyük oranda telafi edecek bir zam yapma kararı almış bulunuyor. Diğer taraftan spekülatif fiyat hareketlerine karşı da geniş önlemler alınmış durumda.

Ancak bu devalüasyon kararı oldukça farklı gerekçelerle pek çok çevreden eleştirilere maruz kalıyor:

- Hükümete muhalif kesimler devalüasyonun en çok petrol şirketi PDVSA’yı rahatlatacağını, dolayısıyla bütçe gelirlerini artıracağını ifade ederek bunun bir seçim hamlesi olduğunu iddia ediyor.

- Kimi sendikalar bu kararın enflasyonu kamçılayacağı, dolayısıyla emekçilerin alım gücünü düşüreceğini vurguluyor.

- Bazı iktisatçılar ikili kur sisteminin büyük yolsuzluklara kapı araladığını ve hangi kesimlerin hangi fiyattan döviz alıp satacağına hükümetin karar vereceğine işaret ediyor.

- Kimi Marksist akademisyenler de ülkeyi sanayileştirmenin yolunun devalüasyondan değil devletin özel sektörü kapsayan kalkınma fikrinden vazgeçmesinden geçtiğinin altını çiziyor.

Bu eleştirileri hangi kesimlerin getirdiğinden bağımsız olarak her birinde belli ölçülerde geçerlilik payı olması işi daha da karmaşık hale getiriyor.

Sonuç
Aslında 2009 yılında krizle birlikte ortaya çıkan tablo, Venezuela sosyalizme doğru ilerleyecekse, ekonomide atılması gereken çok daha yapısal ve uzun vadeli kimi adımların netlik kazanmasına yol açmış durumda. Kısa vadeli gibi görünen makro sorunların birçoğu geçmişin mirası ile de ilişkilendirebileceğimiz yapısal sorunlardan kaynaklanıyor.

Chavez iktidarı şimdiye kadar büyük ölçüde petrol gelirlerine dayalı ekonomik gücünü yoksul ve emekçi kesimler lehine kullanarak bu kesimlerin hayat standartlarını önemli ölçüde geliştirmeyi başardı. Ancak bundan sonrası için Bolivarcı devrimin önünde çok daha zorlu bir seçenek bulunuyor. Sosyal politikanın ötesine geçip, hala büyük ölçüde özel mülkiyet temelinde örgütlü olan Venezuela ekonomisinden yere daha sağlam basan bir ekonomik yapı yaratmak.

Ekin Poyraz

Kaynaklar:
(1) Chavez’in değerlendirmesi ister istemez akla Tayip Erdoğan’ın krizin Türkiye’yi teğet geçeceği iddiasını getiriyor. Ancak, uluslarası medya Chavez’e bu değerlendirmeyi sık sık hatırlatırken, Türkiye Venezuela’dan daha fazla daralmış olmasına rağmen bu tür hatırlatmalara maruz kalmıyor.
(2) Banco Central de Venezuela, “Informe a la Asemblea Nacional Sobre los Resultados del año 2009”, Mart 2010
(3) OECD, Latin American Outlook 2009
(4) Mark Weisbrot, Rebecca Ray ve Luis Sandoval (2009), “The Chavez Administration at 10 Years: The Economy and Social Indicators”, Center for Economic Policy Research (CEPR).
(5) Venezuela’s Chavez Announces Currency Devaluation, Two-Tired Exchange Rate http://venezuelanalysis.com/news/5057