Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi yola çıktı: ‘Bu bir meydan okuma’

Sonbahar aylarında hazırlıkları başlayan THTM, ilk toplantısını Ankara’da yaptı. Coşkulu toplantıda meclisin çalışma ilkeleri ve komisyonları belirlendi.

Haber Merkezi

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin (THTM) ilk toplantısı, 7 Ocak Pazar günü Ankara’da toplandı.

THTM, geçtiğimiz haftalarda yapılan toplantılarda seçilen halk temsilcileri ve Meclis’in ilk yola çıkışına ön ayak olan çağrıcı katılımcılardan oluşan 224 temsilciden 170’inin katılımıyla İnşaat Mühendisleri Odası’nda toplandı. THTM’nin ilk oturumunu, temsilcilerin yanı sıra vatandaşlar da izledi.

 

İlk olarak THTM Divanı belirlendi. Divanda Aydemir Güler, Burçak Özoğlu ve Nevin Eracar görev aldı.

Toplantının gündeminin belirlenmesinin ardından ilk sözü, bu girişimi başlatan Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) genel sekreteri Kemal Okuyan aldı.

Okuyan, THTM’nin, Türkiye’deki cumhuriyetçi birikimin yeni bir hamle yapması için kurulduğunu, ancak bunun basit bir iddia olmadığını ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu: “Reaksiyoner yaklaşımlarla yeni bir hamle yapamayız. Cumhuriyetçi birikim maalesef tepki vererek kendini hissettiriyor. Hilafet, Türkiye’nin bağımsızlığıyla ilişkili bir gündem olur, biz tepki üretiriz. Tabii ki üretmeye devam edeceğiz. Onlar Vahidettin, Abdülhamit, Şeyh Sait dedikçe tepki vereceğiz. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin laik birikiminin artık bir inisiyatif alması lazım. Kurucu bir iddia olmadan inisiyatif alamazsınız.”

“Karşımızdakiler yıkım ekibi. Karşımızdaki, tarihsel bir karşı devrim” diyen Okuyan, “Onlar önümüze yeni yeni projeler koyuyorlar, beğenelim beğenmeyelim, Yeni Osmanlı bir iddiadır, bir felsefedir. Ya da hilafet özlemcileri de aynı şekilde, bir kuruluş iddiası taşır. Geriye dönüktür, ayrı... Ama Türkiye’deki cumhuriyetçi birikimin şapkasını önüne koyup nasıl bir iddia taşıyacağız demesi lazım. 100 yıl öncesine dönük bir iddia olamaz. Cumhuriyetçi birikim Türkiye’nin modern yüzüdür. Bu birikimin 100 yıl öncesiyle yetinmesi imkansızdır” dedi.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan

‘Türkiye Cumhuriyeti meşru bir mücadele zeminidir’

Kurucu bir iradenin kendisine bir tarihsel meşruiyet ve tarihsel zemin yaratması gerektiğini belirten Okuyan, “Türkiye Cumhuriyeti, böyle bir meşru zemindir” dedi. AKP sözcüsü Ömer Çelik’in “Bizim hilafet gündemimiz yok, biz kuantum fiziği tartışıyoruz” sözlerini hatırlatan Okuyan, AKP’nin hilafetçi veya şeriatçı olsa da olmasa da tarihsel iddialarını cumhuriyetten değil, cumhuriyet karşıtlığından aldığının altını çizdi. 

Ancak, Okuyan, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyetini sorgulayanların sadece o kanattan değil, diğer kanattan da olduğunu söyledi. “Bazıları Türkiye’deki cumhuriyeti gayrımeşru görmekteler. Bir tarihsel hata, bir yanlışlık, bir anomali olarak görmekteler. Geçtiğimiz yıl, cumhuriyet yüzüncü yılına girerken, ‘Lozan değil Sevr yürürlükte olmalıdır’ diye kampanyalar düzenlendi hem yurt içinde hem yurt dışında. Kürt halkının kurtuluşunu sağlamaktı iddiaları.”

Okuyan, “Bizim Türkiye’yi değiştirme, bu düzeni yıkma iddiamız var. Ülkeyi değiştirmek istiyorsak, bu zemini kabul etmek ve cesurca her şeyi sorgulayıp çözüm üretmek zorundayız. Kürt meselesi dahil. Türkiye Cumhuriyeti bir başlangıç noktasıdır bizim açımızdan. Eğer onu inkar edersek değiştiremeyiz. İnkar ederseniz, ‘yok olsun, buhar olsun, parçalansın’ dersiniz” ifadelerini kullandı.

'Doğru kutuplaşmalar Türkiye’yi dağıtmaz, bütünlüğünü sağlar’

Kemal Okuyan, “Bizim bir hesaplaşmamız var” dedi: “Devrim karşıdevrim, ilericilik gericilik, emperyalizm bağımlılık, hilafet laiklik, emperyalizm yurtseverlik… Bunlar bizim hesaplaşma konularımız. Laiklik bir hesaplaşma konusudur. Emek-sermaye bir hesaplaşma konusudur. Bu hesaplaşmalar, bunlar üzerinden yaşanacak kutuplaşma Türkiye’yi dağıtmaz, tam tersine bir bütünlük sağlar. 

“Ama Türk Kürt kavgası Türkiye’yi dağıtır. Sünni Alevi kavgası Türkiye’yi dağıtır. Şimdi Türkiye’nin önüne bunlar yerleştirilmeye çalışılıyor. Buradaki yurtseverler, komünistler, aydınlık insanlar, buna izin mi vereceğiz? Dolayısıyla bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var, bu hesaplaşmada da bir bütünlüğe ihtiyacımız var.”

Okuyan, Türkiye’nin sorunları parçalara bölündüğünde, bütünlüklü bakılmadığında zorluklarla karşılaşıldığını vurguladı. Süper Kupa finalinde yaşananlara değinen Okuyan, parçalı düşünenlerin Ali Koç’la laiklik savunmaktan, Suudi Arabistan’ı haklı görmeye varan yanlış pozisyonlara savrulduklarını söyledi.

Okuyan, “Bütünlük nedir? Meclisimizin ilkelerinde var. Kamucu, toplumcu bir ekonomik sistem, laik, bağımsız ve egemen bir ülke. Bunları parçalara ayırırsanız bir gün Ali Koç’un, bir gün Suudi Arabistan’ın, öbür gün Erdoğan’ın peşinden gidersiniz. Bazen çaresiz insanlar çıkış arar, en küçük olumluluğa sarılırlar. Bizim değiştirmemiz gereken budur” dedi.

‘En önemli amaçlardan biri, Türkçülük ve Kürtçülükle mücadeledir’

TKP Genel Sekreteri, Suudi Arabistan’da yapılamayan Süper Kupa finali olayında kendisini çok yaralayan bir başka mesele daha olduğunu ifade ederek, “Maçın orada oynanmasıyla ilgili tartışmalar sürerken bir baktık ki Suudi hanedanlığına yönelik tepkiler olması gerekirken, ya da siyasal islama karşıtlık olması gerekirken, Arap düşmanlığı ortaya çıktı. İş öyle bir hal aldı ki, Gezi’de hayatını kaybedenlerin yakınlarının da aralarında olduğu bazı yurttaşlarımız ‘Biz de Arabız’ diye hatırlatmak zorunda kaldı” dedi.

“Araplığa, yoksula, yabancıya dönük düşmanlık Türkiye’yi dağıtır” diyen Okuyan, “Herkesin kendine gelmesi gerekir. Cumhuriyetçi birikim ayağa kalkacaksa hep beraber kaldıracağız, Türk’ü Kürt’ü, Arap’ı… Bu Meclis’in en önemli amaçlarından birisi Türkçülük ve Kürtçülükle mücadeledir. Yoksa buradan hiçbir şey çıkmaz, düşmanlık çıkar. Çok ağır bir dağılma ve çatışma ihtimali çıkar. Çatışmadan korkmayız ileriye götürecekse, ama etnik temelli bir çatışmanın dünyanın hiçbir yerini ileriye götürme şansı yoktur, Türkiye’de asla. Herkesin aklına, diline hakim olması gerekiyor” dedi.

Oğuz Oyan: ‘THTM bir meydan okumadır’

Okuyan’ın ardından sözü, Prof. Dr. Oğuz Oyan aldı. Temel meselenin cumhuriyetçi birikimi ayağa kaldırmak olduğunu belirten Oyan, “Bu birikim devrimciler, kemalistler, cumhuriyetçiler tarafından temsil ediliyor. Bu cumhuriyetçi birikimi ayağa kaldırmak zorundayız. Türkiye’de gerçek bir sol seçeneğin ortaya çıkması için de bu çok önemli ve zamanı tam da şimdi” dedi.

Oyan, THTM’ni “bir meydan okuma” olarak nitelediğini belirtti. “Karşı devrimci harekete karşı bir meydan okuma girişimidir. Dayanışma Meclisi’nin birikimini de buraya taşıyoruz, katkıda bulunan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Dayanışma Meclisi bir aydınlar meclisiydi, THTM ise bütün halk kesimlerini bir araya getiren bir meclis. Bu bakımdan Türkiye’nin gündemini belirleyecek bir meclis olması gerekiyor.”

THTM’nin solun değerlerine sahip çıkan bir platform olması zorunluluğuna dikkat çeken Oyan, “Antiemperyalizm, anti-Natoculuk olmadan sol olunamaz. Bağımsızlık boşta kalır. Laiklik olmadan sol olunamaz. Laikliği sermaye sınıfının savunmayacağını biliyoruz çünkü işçi sınıfının bir kazanımı haline geldiğinde sömürü ilişkileri çöker. İşçi sınıfı laikliği savunmaya başladığı zaman devrim başlamış demektir. Bizim amacımız laikliğin halkın bir bayrağı haline gelmesidir. THTM emeğin cumhuriyetini de devrimci bir duruşla ortaya çıkarmak misyonuyla karşı karşıyadır” dedi.

Prof. Dr. Oğuz Oyan

Zülal Kalkandelen: ‘Karşı devrime karşı cumhuriyetçi birikimi güçlendirip örgütlemeliyiz’

İlk oturumun üçüncü konuşmasını, gazeteci yazar Zülal Kalkandelen yaptı. 

Türkiye’nin meydanlarda hilafet çağrılarının yapıldığı çok karanlık bir dönemden geçtiğini ifade eden Kalkandelen, bu karşı devrime karşı duruşun cumhuriyetçi birikimi güçlendirip örgütlemekten geçtiğini vurguladı.

THTM’nin 21 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP iktidarının beş yıl daha ülkeyi yönetmesine karşı verilen güçlü bir yanıt olduğunu söyleyen Kalkandelen, meclisin çok doğru bir zamanlamayla ve doğru bir yaklaşımla ortaya çıktığını kaydetti.

Kalkandelen, “1919’da emperyalistlerle işbirliği yapan saltanat ve hilafet yanlılarına karşı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Anadolu’dan yükselen direnişin ruhu bugün Cumhuriyet’in yüzüncü yılında bu kez ABD’nin geliştirdiği Büyük Ortadoğu Projesi’yle işbirliği içinde emperyalistlerle yan yana duran saray rejimine ve halkı sömürenlere karşı direnişi örgütlüyor. 1919’dan bugüne yansıyan ruh devrimcidir, antiemperyalisttir, halkçıdır, kamucudur, laiktir yurtseverdir. Bu ilkeler burada bulunan herkes için bağlayıcıdır ve tartışmaya kapalıdır” ifadelerini kullandı.

“Bizim görevimiz bu karanlık ortamda karşı devrime karşı güçlü bir yanıt vermektir” diyen Kalkandelen, şöyle devam etti: “Bir şeyi yok ederek değiştiremezsiniz. Devrimler bütün tarih boyunca kendilerinden önce var olan düzeni yıktılar ve yeni bir düzen kurdular. Cumhuriyet devrimi de bunu yapmıştır. Saltanatı kaldırmış, laikliği getirmiş, egemenliği halka vermiş, kadının toplumsal yaşamda öne çıkmasını sağlamış bir ilerici devrimdir ve tartışmaya kapalıdır. Tarihi süreçte yaşanan gelişmeler, emperyalizmin kışkırtması, etnikçi dinci mezhepçi liberal yaklaşımlar, fonlanarak devrime ihanet edenler yüzünden yaşadığımız şey karşı devrimdir. İstanbul’da Galata Köprüsü’nde hilafet çığlıkları atılmasının başka bir açıklaması yoktur.”

THTM’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün TBMM’yi kurarken yaptığı tanım gibi halkın teşkilatı olduğuna işaret eden Kalkandelen, “Yüz yıl sonra görüyoruz ki ne yazık ki TBMM, sarayın ve sömürenlerin teşkilatıdır. Yapmamız gereken halkın teşkilatını kurmak, halkın gündemini konuşmaktır. Bunu başarabilirsek gerçekten de solun sesini yükseltebiliriz. Bu meclis kapsamında kurulan yerel meclisler yurttaşlarla çalışıp sorunlara çözüm önerebilir, böylece halk yalnız kalmadığını hissedebilir” diye konuştu.

Cumhuriyetin yüzüncü yılında siyasal islamcıların laik cumhuriyete karşı açıkça baş kaldırmalarının nedeninin AKP olduğu kadar gericiliğe karşı suskun kalan aydınların olması olduğunu söyleyen Kalkandelen, “Bu ülkede bir aydın sorunu vardır. Bize düşen cumhuriyetçi birikimin üzerine sosyalist ilkeleri koymaktır” dedi.

Gazeteci yazar Zülal Kalkandelen

Levent Üzümcü: ‘Hep bir yolda yürümezsek korkunç bir kalabalıkla karşı karşıya kalacağız’

İlk oturumun dördüncü konuşmasında tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü söz aldı.

Toplantının girişinde herkesin gözünde anlaşmaya, birliğe, iyiliğe yakınlık gözlemlediğini ifade eden Üzümcü, “Eğer bizler birbirimizi bulmazsak, hep bir yolda, hep bir arada yürümezsek üstümüzden silindir gibi geçmeyi planlayan korkunç bir kalabalıkla karşı karşıya kalacağız” dedi.

Altın değerindeki insanları bulduktan sonra, kendine güvenen, ne yaptığını bilen insanları bir araya getirmenin gerekliliğini vurgulayan Üzümcü, “Sosyalist partilerin bileşiminde inşaat işçisinden profesöre kadar herkes var. Olabildiğince büyüyüp genişleyebilmek için herkesin bireysel çabasına ihtiyaç var. Yeni yeni isimleri, yeni yeni aydınlık bakışları aramıza katmamız lazım” diye konuştu.

Tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü

Barış Terkoğlu: ‘Korku, örgütlenerek, mücadele ederek yenilir’

İlk oturumun beşinci konuşmasını gazeteci yazar Barış Terkoğlu yaptı.

Kemalistler ve sosyalistler arasındaki ittifakın yüz yıl önce başlaması gerektiğini söyleyen Terkoğlu, “Bugün burada THTM ve TBMM’nin isim benzerliği, sembol benzerliği bir tesadüf değil. Çünkü yirminci yüzyıl devrimcileri, birbirinden ayrı fikirlere sahip olsalar da aynı yöne koşuyorlardı. Sovyet, şûra, meclis, hep aynı kavramlara karşılık gelen, aynı devrimci arayışın ürünüydü” ifadelerini kullandı.

Atatürk, Lenin, Che gibi liderlerin “yaşayan ölüler” olmadığına dikkat çeken Terkoğlu, Doğu devrimcilerinin antiemperyalist ve aydınlanmacı karakterlerine vurgu yaptı.

“Biz milletlerin, yoksul halkların devrimcilerini kendimizle aynı milletten biliriz, onların emperyalistleriyle de kendi düşmanımız gibi mücadele ederiz” diyen Terkoğlu, bu nedenle “kaçırılmış bir ittifak” olan THTM’nin yüz yıl sonra yan yana geldiğini kaydetti.

Taksim’de Atatürk’ün Sovyet generalleri ve Türk askerleriyle birlikte yer aldığı anıtı hatırlatan Terkoğlu, “Eğer o ittifak devam etseydi, eğer cumhuriyet devrimimizde sonradan dönülen, ayağı sakatlanan o bozulma yaşanmasaydı bugün bu noktada olur muyduk? Hilafeti, kadınların evlenme yaşını, dinimizi, kıyafetimizi tartışıyor olur muyduk? Bugün kurduğumuz ittifak hem cumhuriyetçilere hem sosyalistlere fayda sağlayacaktır. Cumhuriyetçi olmayan bir sosyalizm ya Fethullah’ın ‘aydınları’ndan ya Şeyh Said’in sarığından siyaset çıkarmaya çalışıyor” diye konuştu.

Bugünkü TBMM’de, meclis adına hiçbir şey söylemeyen bir topluluk olduğunu söyleyen Terkoğlu, bunun sorumlusunun sadece siyasi iktidar değil, aynı zamanda muhalefet olduğunu belirtti.

Laikliğin bir kıyafet ya da sembol meselesi olmadığına dikkat çeken Terkoğlu, “Yoksul halka ulaşamıyorsanız laikliğin bir devrimci kazanım olduğunun farkında değilsiniz demektir. Aynı şekilde, sol cumhuriyetçi değerlerle barışmadan ilerici hiçbir hamlede bulunamayacaktır” dedi.

Terkoğlu, “Gerçek yurtseverlik, gerçek sosyalistlik, gerçek Atatürkçülük, neden kendi ülkemizin maçlarını Katarlı bir sermaye grubuna satıyor, yoksul halk neden kendi liglerinin maçlarını izleyemiyor diye sorduğumuz zaman başlar; neden limanları Suudi Arabistan'a sattığımızı sormakla başlar, o halklara düşmanlık yaparak, ırkçılık yaparak değil” ifadelerini kullandı.

Korkunun korkarak değil, örgütlenerek, mücadele ederek yenileceğini kaydeden Terkoğlu, sözlerini “Yüz yıl önce korkumuzu bu şekilde yendik, yüz yıl sonra da bu şekilde yeneceğimizi düşünüyorum” diye noktaladı.

Gazeteci yazar Barış Terkoğlu

Açılış konuşmalarının ardından ikinci oturumda Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin çalışma ilkeleri ele alındı. Taslak metni değerlendiren temsilciler, metne çeşitli önerilerde bulundular. Divan, özellikle THTM’nin örgütlenmesi konusundaki vurgu gibi değişiklikleri metne uyguladıktan sonra çalışma ilkeleri, temsilcilerin oylarıyla karara bağlandı. 

Ardından THTM’nin çalışma komisyonlarının belirlenmesine geçildi. Temsilcilerin görüş ve önerileri doğrultusunda üç ila yedi üyeden oluşan çalışma komisyonları oluşturuldu. 

Olağan toplantılarını üç ayda bir yapmayı kararlaştıran Meclis, kendi Yürütme Kurulu’nu belirledi. Aydemir Güler, Burçak Özoğlu, Erhan Nalçacı, Oğuz Oyan ve Mustafa Türkeş, Yürütme Kurulu’nu oluşturdu.

Meclis kuruluş toplantısının son oturumunda, önergeler ele alındı. “ABD ve NATO üsleri derhal kapatılmalıdır”, “Emeğe yönelik vahşi saldırıya karşı direniş ve örgütlenme çağrısı” ve “Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin görevden alınmalı ve laikliğe karşı faaliyetinden dolayı yargılanmalıdır” başlıklı önergeler, oybirliğiyle kabul edildi.

THTM’nin kuruluş toplantısı, sonuç bildirisinin kabul edilmesiyle sona erdi.