Sporun ötesinde

Kadın haklarının çoğu zaman görmezden gelindiği bir ülkede, genç kadınlardan oluşan cesur bir grup yerleşmiş statükoyu değiştirmek için koşuyor ve ultra-maratona hazırlanıyorlar.

Tyler Tomasello

Birçoğumuz Afganistan’ı sadece haberlerden gördüklerimizle veya yüzlerce yıldır savaştan kurtulamamış bir tarihiyle biliyoruz. Ancak benim için Afganistan inanılmaz doğal güzellikleri olan ve tutkulu, dirençli insanlara ev sahipliği yapan bir coğrafya. 2001 yılında ABD Afganistan’ı işgal ettiğinde 17 yaşındaydım. Annemle beraber televizyonda savaş görüntülerini izlediğimizi hatırlıyordum, askerler çiçek dolu vadilerde ölüm kalım mücadelesi verirken zirveleri karlı dağların gölgeleri üzerlerine vuruyordu. Haberlerde kırsal bölgelerde şiddetin kol gezdiği bildiriliyordu ama ben hep dışarıya baktığımda bu dağlarda gezmeyi ve benden çok da farklı olmayacaklarını tahmin ettiğim yeni insanlar tanımayı hayal ediyordum.

17 yıl sonra Kabil’de uçaktan indikten sonra etrafımı valizimi taşımayı teklif eden yerel yoksullar sardı. İnsanlar birbirini itiyor ve itiliyorlardı; herkes ülkeye bir şeyler sokuyordu, düz ekran televizyonlardan çaydanlıklara kadar aklınıza ne gelirse. Benim durumumdaysa ülkeye sokulanlar koşu ayakkabılar, enerji içecekleri ve koşu kıyafetleriydi. Havaalanında çıktım, üzerinden yunus şekli olan kabaca oluşturulmuş haritama baktım, kağıttaki birkaç satır yazıyı okuyup benimle buluşacak kişinin bulunacağı X ile işaretlenmiş yere doğru yola koyuldum: İşte karşımda Free to Run Sivil Toplum Örgütü (STÖ) ülke şefi Taylor karşımdaydı. Bu yorulmak nedir bilmeyen 26 yaşındaki ABD doğumlu kişi dur durak bilmeden ülkedeki genç kadınlara tutkularının peşinden koşmaları için fırsat sağlamaya çalışıyor. Adeta bir mucize eseri X ile işaretli yere geldim, insanlar bir beton bariyerin ardından bana döviz kuru bilgileri ve taksi için bağırıyorlardı. Uçuştan sarhoşa dönmüş gözlerle karşımdaki insan denizinde tanıdık bir yüz ararken bana doğru gülen bir yüzle karşılaştım. “Tyler?” diye sorunca o da “Ben Taylor, sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Afganistan’a hoş geldiniz” dedi.

Kadın haklarının çoğu zaman görmezden gelindiği bir ülkede, genç kadınlardan oluşan cesur bir grup yerleşmiş statükoyu değiştirmek için koşuyor ve ultra-maratona hazırlanıyorlar. Sabahın ilk soğuk saatlerinde Kabil caddelerinde eski püskü bir Toyota pikap dolaşıyor. Her yeni mahalleye her yeni eve gelindiğinde kapılar açılıp kapanıyor. Sabahın ilk saatlerinin güvenliği içinde kızlar araca biniyor. Hoparlörden Afgan pop şarkıları çalınırken kahkahalar ve en son dedikodular aracın içini dolduruyor. Dağların arasından sızan ilk güneş ışınları Kabil caddelerinden bir sis tabakasının yükselmesine sebep oluyor. Afgan Ulusal Ordu kontrol noktalarından ve bombalanmış binaların önünden geçerek sonraki birkaç saatliğine bize ev sahipliği yapacak yere ulaşıyoruz: Yaratıcılığımızı ortaya çıkartabileceğimiz, bize ait ve kadınların gönüllerince koşabilecekleri yere.


Koşma fırsatını yakalamışken değerlendirmemek olmaz, ortam ne kadar kötü sporcu ne kadar yorgun olursa olsun

Her sabah benzer bir şekilde başlıyor. Kabil sabahının serin havasıyla uyanıyorum, yataktan güç bela çıkıyorum, daha sonra apartmanın etrafındaki koca koca duvarların çelik kapıların dışına çıkıyorum. Kapının diğer tarafından beni bir pikap bekliyor. Gözlerimi ovuşturarak biniyorum, takımı selamlıyorum. “Günaydın!” ve “Selam koç!” ağzımdan ilk çıkan kelimeler oluyor. Hala yarı uykulu şekilde araçtan iniyorum, orada bekleşen yabani köpek sürüsünü dağıtıp kızların antrenmana başlamasını sağlıyorum. Birer birer araçtan iniyorlar, koşu ayakkabıları yere değer değmez kafalarındaki dertler tasalar adeta uçup gidiyor. Boylu boyunca ağaçlar olan bir kilometre uzunluğunda asfalt bir yol, işte takımımız evinde. Patlamaya dayanıklı beton kulelerinde silahlı muhafızların bakışları altında uluslararası bir yarışta yarışma olanağını düşünerek atılan turlar ve dökülen terler. Hayallere bir adım daha yaklaşma çabası.

Hiçbir şey bedava değil ve saatler boyu süren zorlu hazırlıklar olmadan hayaller gerçek olamaz. İş ve okuldan arta kalan bazı zamanda ise Kabil’in dışındaki tozlu patikalarda koşuluyor. Burada bir kaza kurşununa denk gelmekle ayağınızın bir taşın takılma olasılığı neredeyse eşit. Kızlar serin dağ havasını ciğerlerine çekerek kilometrelerce koşuyor. Bu patikalarda adeta Afganistan’ın savaşlarla yoğrulmuş tarihinin izleri var. Dağlarda yükseklere çıkıldıkça kızlar gülmeye ve eğlenmeye başlıyor, çiçekler kopartılıyor, selfiler çekiliyor, çürümeye terk edilmiş Sovyet tanklarının ve şaşkın bakışlı köylülerin yanından geçiliyor. Şüphesiz daha karanlık dönemler görmüş bu yerler bugün umut dolu bir gelecek için parlayan ışıklara şahit oluyor.


Takım antrenman için bir arada – arada gülüp eğlenip dedikodu yapmaya da fırsat var

Gelecek için umut sadece takımda değil, Kabil’deki okullarda. Patikada geçen saatlerin ardından hala ter içindeki takım üyeleri okuldan sonra kız öğrencilerle beraber neredeyse karanlık bir sınıfta bir aradalar. Çatlaklar içinde ve parça parça boyalı sınıfın duvarlarının ardından sık sık geçen helikopterlerin sesi eksik olmuyor. Ultra maraton takımın bir üyesi sınıfın ortasında durmuş bir hayat dersi veriyor: genç Afgan kadınlarını kendi ayakları üzerinde güçlü durma ve liderlik eğitimi. Daha ilk sözleri kulaklara çarptığında sınıfta bir elektriklenme başlıyor, sorulan sorulara cevap vermek için eller yukarı fırlıyor. Söylenen her kelimeyi adeta içerek dinleyen öğrenciler sohbetin verdiği enerjiyle kendilerinin de arkadaşlarıyla okul ve kampüs dışında koşabilecekleri ve geçmişin prangalarını atıp özgür olabilecekleri serin patikaları düşlüyorlar.


Eğer güvenlik sorunu olmasa sonsuz koşu olanakları sunan muazzam güzellikteki coğrafya

Genç Afgan kadınları dünyaya ilham vermek için sıralarının gelmesini bekleyedursunlar Afganistan ultra maraton takımı yola koyuluyor. Ülke insanına kararlılık ve cesaretle nelerin başarılabileceğini anlatırken, dünyaya da aslında çok da farklı olmadıklarını hem geçmiş yaraların iyileşmesi hem de yeniden biraraya gelmek için koşu gibi basit bir şeyin bile çok önemli olduğunu gösteriyorlar.


Ülkenin acı tarihi takımın ne kadar önemli bir iş becerdiğinin hem bir işareti hem de motivasyon kaynağı

Çeviri: Meltem Çolak – BAA Spor ve Sosyalizm Komisyonu

Tyler Tomasello, foto muhabirliğe geçmiş bir patika koşucusudur; dünyayı geçip zorlu koşullarda özgürce koşmaya ve seslerini duyurmaya çalışanların sesi olmaktadır.

https://www.likethewindmagazine.com/2020/03/28/tyler-tomasello-sport/