Müfredatta gericilik: ‘Yurttaşlık’ eğitiminde de tarikatlara referans

MEB'in müfredata eklediği yeni seçmeli dersler laikliği yok sayıyor. “Ahlak ve Yurttaşlık” dersinde STK adı altında tarikatlara atıf yapılırken, 5 dersin tümünde dinsel referanslar öne çıkıyor.

Haber Merkezi

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) tarikat ve cemaatlerle imzaladığı protokoller tartışılırken bakanlığın müfredata eklediği yeni seçmeli dersler de laiklik ilkesinin yok sayıldığını gösteriyor.

Bakanlığın ilköğretim ve lise düzeyindeki okullarda müfredata eklediği beş seçmeli dersin içeriğine bakıldığında laiklik ilkesiyle bağdaşmayan, dinsel referanslar öne çıkıyor.

Ahlak ve Yurttaşlık Eğitimi adında ortaokullarda okutulmasına karar verilen yeni seçmeli dersin müfredatında dini öğretiler, "değerler" adı altında sunuluyor.

Dersin birinci ünitesinde "yaratılıştan gelen" olarak tanımlanan “öznel ahlak” kavramına yer veriliyor. Böylece MEB yıllardır süregelen felsefi bir tartışmada dinlerin durduğu yerde durduğunu ilan ediyor.

Peygamberlerin ve alimlerin hayatlarından örnekler

Dersin ikinci ünitesinde yer alan "ahlak gelişiminde dinin etkileri”yle anlatılan kısımda evrensel ahlak ilkeleri yerine açıkça dini bakış açısı vurgulanırken, "Dinin, bireyi iyiye ve doğruya yöneltme amacı olduğu” ön kabulüyle yazılan ünitede "Peygamberlerin ve alimlerin hayatlarından verilecek örnekler"le öğrenciler dindar birer yurttaş olarak yetiştirilmeye çalışılıyor.

"Güzel ahlakı temsil eden kişiler" örnek verilirken sadece dini hatta yalnızca İslamiyet dini inancı ön plana çıkan kişilerin yer alması da laiklik ilkesiyle çelişiyor.

Öğrencilere anlatılacak konular arasında dinsel bir terim olan "israf" sözcüğünün kullanılması da dikkat çekiyor.

STK'lara örnek: Ahilik, Hilfülfudul

Dersin ikinci ünitesinde “Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin karşılaştırılması, STK’ların toplumsal sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yaptığının vurgulanması, toplumsal gereksinimlerin karşılanmasında STK’ların rolüne değinilmesi” gibi içerikler yer alırken “Sivil toplum kuruluşlarına tarihimizden ve günümüzden Ahilik, Hilfülfudul (Erdemliler Topluluğu) gibi örnekler verilmesi sağlanır” ifadeleri de yer alıyor.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yakın zamanda meclis kürsüsünde  “Sizin tarikat ve cemaat dediğiniz STK’larla protokoller yapmaya devam edeceğiz” açıklaması MEB’in STK’dan anladığının “tarikat ve cemaatler” olduğunu ortaya koymuştu.

Yapılan protokollerle zorunlu eğitime sokulan tarikat ve cemaatlerin Ahlak ve Yurttaşlık Eğitimi dersiyle de öğrencilere empoze edileceği anlaşılıyor.

Dini bağlamda görgü kuralları anlatılacak

Görgü Kuralları ve Nezaket adlı ders de ortaokullarda seçmeli ders olarak okutulacak. Dersin müfredatında “Toplumsal, kültürel ve dini bağlamda tavsiye edilen görgü kurallarına yer verileceği”, “Görgü ve nezaketin kültürel ve dinî kaynaklardan beslendiğinin vurgulanacağı” aktarılıyor.

Temizlik ve düzenle ilgili kısımda ise “kültür ve medeniyetimizi oluşturan dini ve tarihi şahsiyetlerin kişisel bakım ve temizlikle ilgili söz ve davranışlarından örnekler verilmesine özen gösterilir” deniliyor.

Derste öğrencilerin kalabalık ortamlarda ses tonuna dikkat etmelerinin aktarılacağı ünitede dini referanslardan da örnekler verilmesi isteniyor.

Geleneksel sanatlar dersinde cami ve medrese ziyaretleri

Bir başka seçmeli ders ise Geleneksel Sanatlar dersi. Bu dersin müfredatında da bazı kazanımların laikliğe aykırı olduğu görülüyor.

Müfredatın Öğretim Programı’nın Uygulanmasında Dikkat Edilecek Hususlar” başlığının i) maddesinde “Müzeler, ören yerleri, sanat galerileri, reklam ajansları, fuarlar, festivaller, trienaller, fabrikalar, matbaalar, sanatçı ve zanaat atölyeleri, kütüphaneler, çini atölyeleri, camiler, medreseler, saraylar, kervansaraylar, arşivler vb. yerlere planlı ziyaretler yapılabilir veya sanatçılar ve zanaatkârlar okula davet edilebilir. Bu imkânların bulunmadığı yerlerde kitap, dergi, gazete, internet, tıpkıbasım, belgesel ve buna benzer materyallerden yararlanılabilir.” deniliyor.

Eğitim emekçileri, öğrencilere cami, medrese gibi dini yapıları ziyaret etmesini sağlamak için zemin hazırlayan bu maddenin laik eğitimde yeri olmaması gerektiğine dikkat çekiyor.

Derste bir seramik eserini inceleyen öğrencilerin sanatçıyı etkileyen dinsel özelliklere dikkat etmesinin istenmesi, cam eserlere ilişkin özellikle cami örneğinin verilmesi, ebru sanatına ilişkin bölümde “ustaların, çıraklarına öğrettiği ebru duasına değinilmesi” de laikliğe aykırı olarak yorumlanıyor.

Yine hat sanatının Kuran’daki örnekler üzerinden incelenmesi ve tezhip sanatına ilişkin “Kur’an-ı Kerime duyulan sevgi ve hürmetten dolayı kullanılan tezhip örneklerini incelemeleri sağlanır” ifadeleri de laiklik ilkesine yok sayan örnekler…

Aile kutsallaştırılıyor, aile kavramı tekleştiriliyor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın internet sitesinde müfredatı açıklanan seçmeli derslerden biri de Türk Sosyal Hayatında Aile Dersi

Bakan Tekin yeni müfredat çalışmaları için yakın zamanda “Bizim gibi toplumların hassasiyetlerinin yansıtıldığı metinler kaleme alınabilirse, onlara evrensel insan hakları metinleri isimleri verilebilir. Bizim yaptığımız şey ciddi anlamda bir müfredat değişikliği. Ana paradigmasından tutun, bizim değerlerimizle inşa edilmiş bir eğitim sistemi inşa süreci. Bu yaklaşık 10 yıllık bir süreç” açıklamaları yapmıştı.

Kasım ayında Türk Sosyal Hayatında Aile dersiyle ilgili yönetilen soruya da Tekin “Bana sorarsanız bu sorunu tartışmaya evrensel olduğunu iddia ettiğimiz temel insan hakları metinleri tartışarak bakmamız lazım. Nihayetinde LGBTİ gibi tartışmaların referans gösterildiği hep bu metinleri atıfla yapılıyor. Dolayısıyla belki onları tartışmaya açarak belki onları tekrardan yeni gelişmelere göre revize ederek tartışmaya başlayabiliriz. Bu konuda konuşacak çok fazla şey var. Bizi biz yapan değerler her neyse gelecek kuşaklara aksettirebilmek istiyoruz. Bu anlamda hem müfredatımızın içine hem de seçmeli derslerimizin içerisinde 'Türk Toplumunda Aile' diye bir ders koyduk. Yeni müfredat çalışmalarımız içerisinde de bunlar bizim öncelik verdiğimiz konular” cevabını vermişti.

İktidarın anayasa değişikliğinde de başa yazdığını söylediği “aile” kavramının apar topar seçmeli ders olarak ders çizelgelerine girmesinin sebebi yayınlanan eğitim programıyla daha net ortaya çıkıyor.

Programın özel amaçlarında geçen “Aile kavramını ve ailenin toplumdaki önemini kavramaları’’, 
“Ailenin temel işlevlerinin farkına varmaları’’, “Aile hayatında millî, manevi, kültürel unsurların önemini kavramaları’”, ‘’Kültürel değerleri aktarma konusunda ailenin önemini anlamaları” amaçlarıyla aile adeta kutsallaştırılıyor.

“Farklı kültürden gelen aileler’’, “aile içinde bireylerin rollere dair farkındalık yaratmak” gibi ifadelerle aile kavramının tekleştirilmesinin amaçlandığı da görülüyor.

'Ayrı yaşayan ebeveynlere sahip çocuklar gözardı ediliyor'

Programın amaçlarında yer alan “Aile içinde oluşabilecek sorunlara ve sorunların çözümüne dair farkındalık düzeylerini artırmaları’’ ifadesiyle çocukların aile sorunlarına dahil edilmesi ve yaş grubu göz önüne alındığında kaldıramayacakları sorumluluklar yüklenmeye çalışılıyor.

Amaçlardan sonra dikkat edecek hususlar konusundaysa sadece ‘’şehit çocuğu, sevgi evlerinde kalan çocuklar vb.” durumlara hassasiyet gösterilmesi gerektiği yazıyor. Bu kısımda dahi ayrı yaşayan ebeveynlere sahip çocuklar gözardı ediliyor.

Ders 5, 6, 7 ve 8. sınıflar için ve lise 9, 10, 11 ve 12. sınıflar için toplam 72 saatlik bir öğretim programı içeriyor.

İlk ünite olan Ailenin Önemi ünitesindeki kazanımlar şu şekilde:

  • Ailenin önemini ifade eder.
  • Ailenin bireyin gelişimine katkılarını açıklar.
  • Toplumsal statü ve rol kavramları ile aile arasında ilişki kurar.
  • Ailenin toplumsal işlevlerine örnekler verir.
  • Aile kültürünün sosyal yapıya etkisini kavrar.
  • Değerlerin kazandırılmasında aile kurumunun önemini açıklar.

Kazanımların alt başlıklarından bazıları : 

  • Sağlıklı toplum yapısı için ailenin rolü üzerinde durulur.
  • Aile kurmanın fıtrata uygun olduğuna değinilir.
  • Millî ve manevi değerlerin kazandırıldığı ilk kurumun aile olduğu vurgulanır. 
  • Toplumsal değer, norm ve rollerin öğretildiği ilk kurumun aile olduğu vurgulanır. 
  • Anne ve babanın aile ortamını yuvaya dönüştürme noktasındaki vazgeçilmez rolüne ve aile içindeki kurucu ve koruyucu vasıflarına değinilir. 
  • Anne, baba, ağabey, abla, kardeş, anneanne, babaanne, dede, teyze, hala, amca ve dayı rollerinden toplumun beklediği davranışlar üzerinde durulur. 
  • Ailenin toplumsal yapının küçük bir temsili olduğu vurgulanır. 
  • Ailedeki davranış ve düşünüş biçimlerinin toplumsal yapıyla benzeşmesinin güçlü bir topluma temel oluşturacağına değinilir. 
  • Aile kültüründeki bozulmaların toplumsal yapıyı olumsuz etkileyeceği üzerinde durulur. 
  • Ailevi değerlerin gelişimine katkı sağlayacak örf, âdet ve geleneklere değinilir. 

Temel yaşam becerilerinde 'helal beslenme'

Temel Yaşam Becerileri adlı dersin yayınlanan öğretim programını incelendiğinde diğer seçmeli derslerde de yapılan dini referansların öne çıktığı görülüyor.

Açıklamaların çoğunda dini terimler kullanılırken kazanımların örneklerle açıklanmasında ise ayet, hadis, vecizlere başvurulması isteniyor. Dersin öğretim programı bir bütün olarak yaşama dair becerileri ve davranışları İslam dinine uygunlukla tanımlıyor.

İki düzey olarak hazırlanan Temel Yaşam Becerileri Dersi Öğretim Programı’nda bir başka açıklama da dikkat çekiyor.

Temel Yaşam Becerileri II dersinin Sağlıklı Yaşam ünitesinde ‘’Dengeli ve Sağlıklı Beslenme İlkelerini ifade eder’’ kazanımının açıklamaları arasında “Basit malzemelerle sağlıklı bir öğün hazırlaması sağlanır” ifadesi yer alıyor.

Emekçi halkın çocuklarına yeterli ve sağlıklı beslenme olanağı sunamayan AKP-MHP iktidarı ve öğrenciler için bir öğün yemek taleplerine kulak tıkayan bakanlık, bu kazanımda beslenmenin öneminde bahsederken bu ifadeleri kullanıyor.

Aynı kazanımın diğer açıklamasındaysa “helal ve sağlıklı beslenmenin dinen önemli olduğu"nun anlatılması isteniyor.