Meksikalı komünistlerden Devlet Başkanı Obrador'a eleştiri

Meksika Devlet Başkanı Obrador, uyguladığı iktisadi politikalar ve Covid-19 salgını karşısında aldığı tutum nedeniyle eleştiriliyor. Meksika Komünist Partisi, Obrador'un siyasi ve ekonomik kavramlar konusunda kafasının karışık olduğunu iddia etti.

Esin Saraçoğlu

Meksika, COVID-19 salgınının tüm ülkelerde yarattığı ekonomik zorlukların yanı sıra petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle ek bir sorunla karşı karşıya. Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador geçtiğimiz hafta “Roosevelt gelmiş geçmiş en iyi ABD başkanıdır” diyerek ekonomik kriz karşısında New Deal uygulanması gerektiğini ima etti. Roosevelt’in ekonomiyi yatırım ve istihdamın artırılması yoluyla ayağa kaldırdığını söyleyen Obrador, “Neden biz de aynısını yapmayalım?” dedi. 

Obrador’un bu çıkışı eleştiri oklarını üzerine çekti. Düzen cephesinden gelen başlıca eleştiri, Covid-19 salgınının etkilerinin sürdüğü şu günlerde, neredeyse tüm hükümetler mali teşvik ve canlandırmaların, borçlanma araçlarının peşine düşmüşken, Obrador’un vergi teşviklerini gündeme getirmemesi, kamusal borçlanmayı karşısına alan tutumunu sürdürmesi.  

Öte yandan Meksika Komünist Partisi 8 Nisan tarihli açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “López Obrador’un siyasi ve ekonomik kavramlar konusunda kafası karışık. Neo-liberalizme karşı haykırıyor ama neo-liberalizmi uygulamaya devam ediyor. Roosevelt’e atıfta bulunup Keynescilik çağrısı yapıyor ancak bu yönde hiçbir adım atmıyor. Gerçi bu yönde adımlar atsaydı bile bunun hiçbir şey ifade etmeyeceğini söylemek zorundayız; çünkü sorunumuz kapitalizmin şu ya da bu alternatifle yönetilmesi değil, sorunumuz toplumsal olarak üretilmiş zenginliğe özel şirketlerce el konulması. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet işçi sınıfını ve bir bütün olarak insan türünü barbarlığa ve bugün yaşadığımız durum karşısındaki basiretsizliğe mahkûm ediyor.”             

Lafta kalan vaatler

Oysa Obrador 2018’de göreve geldiğinde kıtanın kaderi açısından bir umut olarak görülmüştü. 2015’te Arjantin solu ani bir seçim yenilgisiyle karşılaşmış, ardından 2016’da Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff’e karşı parlamentoyu, yargıyı ve medyayı içine alan büyük bir kampanya yürütülerek bu ülkede ABD’nin kuklası bir hükümet kurulmuş, Lula ise hapse gönderilmişti. Buna ek olarak ABD’de başkanlık koltuğuna oturan Trump, Küba ve Venezuela’daki iktidarlara karşı takınabileceği en saldırgan tutumu takındı. Latin Amerika’da solun yükseldiği on beş yıl boyunca koskoca Meksika’nın ABD’nin uydusu gibi hareket etmesine neden olan Meksika sağını yenilgiye uğratan, neo-liberalizme karşı olduğunu söyleyerek iktidara gelen Obrador bu ortamda kıtada sevinçle karşılanmıştı.  

Ancak gelinen noktada MKP’nin eleştirilerinin haksız olduğunu söylemek güç. Obrador seçim kampanyasında söz verdiği neo-liberalizm karşıtı bir politikayı izlemeye girişmedi. Lüks başkanlık uçağını satması ve başkanlık sarayını kullanmayacağını ilan etmesi gibi popüler çıkışlarını, enerji sektöründeki özelleştirmeleri durdurmayacağı, hatta ekonomi yönetiminde serbest piyasadan yana olduğu yönündeki demeçleri izledi. Bir yandan yolsuzlukla mücadele ederek kamusal kaynaklarda tasarruf etmeyi umdu, diğer yandan sermayeyi korkutmamayı. 

Sosyal programlar sermayeye yarıyor

Tasarrufları artırmak için şimdiye dek yolsuzlukla mücadelenin yanı sıra kamusal satın almaları ve dağınık sosyal programları merkezileştirmek gibi önlemleri gündeme getiren Obrador, bazı yeni sosyal programlar için harcama yapmaktansa çekinmedi. Örneğin ülke kırsalının ıslahını, kırsal nüfusun istihdamını amaçlayan tarım programı Hayat Ekmek (Sembrando Vida) hükümetin öncelikli programlarından birisi. İlk yılında 621,9 milyon dolarlık bir bütçenin harcandığı bu program için belirlenen 2020 bütçesi 1 milyar dolar. Ancak hükümetin bu türden sosyal programları da Meksikalı komünistlerin ağır eleştirilerine konu oluyor. MKP’ye göre bu programlar yoluyla hükümet kendisini destekleyen sermaye çevrelerine yarar sağlıyor. Örneğin Geleceği İnşa Eden Gençler (Jóvenes Construyendo el Futuro) programı, milyonlarca gencin ücretsiz işgücü olarak kullanılmasına olanak sağlıyor. 

Salgın karşısında alınan önlemler yetersiz

Meksika’daki yönetimin Covid-19 salgınıyla mücadelede için yaptıkları da tartışma yaratıyor. Mart ayının son haftasında vaka sayısı 300’ü geçmişken, Obrador hala halka dışarı çıkmayı bırakmamasını salık veriyordu. “Eğer sebepsiz yere günlük hayatı aniden durdurursak iyi bir şey yapmış olmayız. Günlük hayatımızı yaşamaya devam edeceğiz ve zamanı geldiğinde devlet başkanı, ne zaman evde kalmanız gerektiğini söyleyecek” demişti. 9 Nisan itibariyle teyit edilmiş 3 bin 441 pozitif vaka var ve COVID-19 kaynaklı ölümlerin sayısı 194. Ancak Meksika Sağlık Müsteşarı’na göre test sayısının az olduğu ülkede gerçek vaka sayısı 25 binin üzerinde. Gelinen noktada ülkede Acil Durum ilan edilmiş durumda, okullar kapalı ve hayati olmayan faaliyetler askıda. Zorunlu bir karantina uygulanmayan ülkede halka mecbur olmadıkça evlerde kalması söyleniyor. 

MKP’ye göre (2) ise 12 milyon göçmen Meksikalı işçinin bulunduğu ABD’deki durum göz önünde bulundurulduğunda, COVID-19 salgını karşısında Obrador adeta hiçbir şey olmamış gibi davranıyor, temsil ettiği tekeller adına kapıdaki ekonomik krizle baş etmenin derdinde. 8 Nisan tarihli MKP açıklamasında Obrador’un “Meksika’daki en önemli sosyal güvenlik kurumu ailedir” demiş olması eleştirilirken, ülkede işçilerin patronların iyi niyetine terk edildiği iddia ediliyor. Ayrıca Obrador’un “bizi şimdiye dek trajedilerden ve salgın hastalıklardan halkımızın kültürü korumuştur” yolundaki demeci de bilim karşıtı ve mistik içeriği nedeniyle eleştiriliyor.