Küba Devrimi'nde iki kadın

Celia Sanchez ve Delsa Ester Puebla (Tete) örneği, Küba’da kadınların bugün süreç içerisinde kendilerine özgürlük ve eşitlik yolunu açan mücadele ve çalışmalarının sadece iki örnek ismi...

Hatice Eroğlu Akdoğan

Bugün, Küba devriminin 65'inci yıldönümü. Küba halkının mücadelesi sonucunda 1958 yılının 31 Aralık gecesi, insanlar yılbaşını kutlarken, ülkenin diktatörü Fulgencio Batista Merkez Bankası'ndaki külçe altınları bir uçağa doldurup adadan kaçtı. 1 Ocak'ta başarıya ulaşan Küba Devrimi'nde kadınların rolü çok büyüktü. Bu yıldönümü vesilesiyle, 2022 yılında Ceylan Yayınları'ndan çıkan "Küba'da Devrimin Kadın Yüzü" kitabının yazarı Hatice Eroğlu Akdoğan'ın soL için kaleme aldığı yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz.
 

                   
Küba Devrimi'nde iki kadın

Küba’da 1 Ocak 1959’da faşist Batista Cuntasının alaşağı edilmesiyle bir devrim gerçekleşti. Ada ülke Küba’nın, 150 km kuzeyinde coğrafi olarak kendisinden 100 kat büyüklüğünde ve dünyanın her yerinde emperyalist bir hegemonya kurmaya çalışan ABD bulunuyordu. İspanyol sömürgecileri 20. yüzyılın başında Küba’dan elini çektiğinde ABD Küba’yı vesayet altına almıştı. Nasıl olmuş da Yankee’nin burnunun dibinde ve postalını bir indirse Karayipler’e batıracağı Küba’da devrimciler muzaffer olmuş ve doğudan batıya içlerinde kadın gerillalarında olduğu bir Özgürlük Kervanı başlatmışlardı? 

Küba’da kadınlar üzerindeki tutucu geleneksel erkek baskısı İspanyol sömürgeciliğinin bir mirası olarak görülmekteydi. Kadın, evlenmeden önce babasının, evlendikten sonra da kocasının denetimindedir. Ve eğitimsiz kadınlar kendi üzerlerindeki söz konusu baskıyı kanıksadığı için ortada bir sorun olduğu da görülemez.

1947’de Küba’da adaletten ve eşitlikten yana olduğuna vurgu yapan Küba’nın İnsanları Partisi kurulur. Daha çok “Ortodoks Parti” olarak ünlenen partinin başkanlığını Eduardo Chipas yapıyordu. E. Chipas, iktidar katında gittikçe artan yolsuzluk ve rüşvete, adaletsizliğe karşı sesini yükselttikçe çevresine küçük burjuva aydınları ile yoksul kesimleri de toplandı. Küba’nın en muhalif, radikal kesimi öğrenci ve öğretim üyeleriyle birlikte üniversite çevresiydi. Üniversitenin hareketli olması liseli gençliği de aynı doğrultuda etkiliyordu. İşte ülkenin diğer alanlarından farklı olarak üniversite ve Ortodoks Parti çevresinde genç ve akademik yolla meslek sahibi olmuş kadınlar da görünür oldu. İçten içe kaynayan siyasal mücadele ve eylemlerde kadınların etkin olduğunu Kübalılar duyuyor ve biliyorlardı. Hatta Sierra Maestra dağı ya da ülkenin yaygın olarak doğusundaki kentlerde gerçekleşen eylemlerde kadınların yer aldığı haberlerinin ilkin abartı ya da söylenti olduğu düşünülüyordu. Tüm bu dedikodu ya da söylentiler geniş halk kitlelerinin gözünde Özgürlük Kervanı (Devrim Yürüyüşü, Zafer Yürüyüşü diye de bahsedilir) sırasında tuzla buz olmuştu. Dağlardan inerek kırlarda gerçekleştirdikleri kuşatmanın ardından, gerilla üniformalı ve sırtında makineli tüfeğiyle 2 Ocak 1959’da Santiago de Cuba’dan Havana’ya altı gün sürecek Zafer Yürüyüşü’nde en öndeki Fidel Castro’nun çevresinde savaşçı kadınlar yer alıyordu. Yürüyüş alayının geçtiği her şehir ve kasabada o bölgenin devrimcileri ve tabii ki kadın devrimcilerinin katılımıyla da, halk yığınları o zamana kadar hep kurtuluş mücadelesine gizli savaşçı olarak katılmış kadınların varlığına tanık oluyordu. 

Küba devrimi öncesi itibarıyla kadının boyunduruk altına alınması anlayışına dayalı bir toplum yapısı –ki bunda kilisenin rolünü de hesaba katmak gerek– hakimdi. Ancak Küba’nın kurtuluş mücadelesi sadece kapitalizmin yarattığı yoksulluk ve sömürü ile sınırlı değildi. 19. yüzyılın ikinci yarısında İspanyol sömürgeciliğine karşı bağımsızlık mücadelesi yanında köleliğin kaldırılmasına yönelik de isyanlar vardı. Toplumu derinden etkileyen ayaklanmalar sürecinde de kahramanca direniş sergileyen kadınların adı ön plana çıktı. Bunlardan biri oğulları ve kocası 1868’de 1. Bağımsızlık Savaşı’na katılan Mariana Grajales Cuello’ydu. Mariana, ayaklanmanın başarıya ulaşması için akraba ve yakın çevredeki çok sayıda kadını da harekete geçirmeyi başardı. 1. Bağımsızlık Savaşı başarıya ulaşamayınca Mariana sağ kalan oğulları ve gelinleriyle Küba’dan sürgüne gönderildi. Mariana Grajales’in mücadelesi sürgünde de ölünceye kadar devam etti. F. Castro, Sierra Maestra’da Celia Sanchez’in de önayak olmasıyla bir kadın taburu oluşturup adını Mariana Grajales Tugayı koydu. Tugaya iyi eğitilmiş 13 gerilla kadın yerleştirildi. Aslında ülkenin kır, kent ve kasabalarında hatta Sierra’nın değişik cephelerinde savaşa katılan kadınlara bakıldığında Mariana tugayındaki kadınların varlığı sembolikti. Fidel’in başlattığı Zafer Yürüyüşünde gerilla kıyafetleriyle ilk yer alanlar da özellikle Marinana Grajales Tugayının gencecik kızlarıydı.

Hiç kuşkusuz geniş anlamda devrim siyasal, sosyal ve iktisadi bir alt üst oluşun adıdır. Küba’da kadınlar illegal, yarı-legal ve legal platformlarda kıyasıya mücadele yürüttüler. Onların mücadelesinin düşmanda yarattığı öfke bir başka yerde kadınlara tecavüz edilmesi gibi en aşağılık işkence biçiminde karşılık buldu. Hem kadının toplumsal açıdan kurtuluşu, erkeğin yanında eşit bir statüye kavuşması için çürüyen kapitalizmin üzerine yeni bir yapının inşasıyla gerçek başarıyı yakalayabilirdi. Ve Küba’da Batista’nın devrilmesi için mücadele eden önder kadınlar, devrimin de kurucu, yönetici unsuru olarak Kübalı kadınların bugün cinsiyet eşitliği açısından çok önemli bir noktaya taşınmasının da sembolü oldular.

Burada örnek olması açısından, Özgürlük Kervanı’nın ön saflarındaki iki kadının; biri Celia Sanchez, diğeri Mariana Grajales Tugayı’nın komutan yardımcısı Tete Puebla’nın  devrimde yer alışlarının hikayesine odaklanabiliriz. 

Celia Sanchez

Celia Sanchez Manduley, 9 Mayıs 1920 tarihinde köklü bir isyan ve mücadele geleneği olan ülkenin doğu bölgesinin, Media Luna kasabasında sekiz çocuklu bir ailenin ortancası olarak dünyaya gelmiştir. Manzanillo iline bağlı olan Media Luna aynı zamanda şekerkamışı tarımı ve endüstrisinin yaygın olduğu bir yerleşimdir. Celia’nın babası Manuel Sanchez demokrat görüşlü, yardımsever bir doktordur. Celia, altı yaşındayken ölen annesi Acacia’nın yokluğunda çok acı çeker ve hastalanır. Çocukların en yakın koruyucusu teyzeleri olur. Dr. Manuel, hastalığından dolayı okula gidemeyen kızı Celia için ona hem bakması ve de eğitmesi için bir öğretmen tutar. Böylece Celia  on yaşına kadar eğitimini evde alır ve becerileri geliştikçe babasının muayenehanesinde ona yardımcı olur. Manuel Sanchez diş doktorudur. Ama o süreçte yetersiz beslenme ve bakımsızlıktan kaynaklı hastalıklar nedeniyle yoksullar tedavi için kendisine başvururlar. Babasının yakın yardımcısı olması nedeniyle de Celia’yı “doktorun kızı” unvanıyla yakından tanırlar.

Babasının kliniğini iyi yönetmesinin yanında orta öğretime başlayan Celia diplomasını da alır. Dr. Sanchez bu sefer kızlarının enstitüde okuması için 1930’lu yılların ortasında kasabanın bağlı olduğu Manzanillo’ya taşınır. Celia burada İspanya’daki iç savaşta Cumhuriyetçilerden yana tavır takınan radyo programcısı olan Salvador Sadurni ile büyük bir aşk yaşamaya başlar. Sadurni ayrıca radyo programında Manzanillo’da güzellik kraliçesi seçilen Celia için ayrıca aşk şarkıları çalıp söylüyordu. Sadurni 1937’de tedavi amaçlı girdiği bir ameliyattan sağ çıkamayınca Celia derin bir kedere gömüldü ve on yıl boyunca kendisine yakınlaşmaya çalışan hiçbir erkeğe de yüz vermedi.

Celia, enstitü diplomasını almak için girdiği sınavda yazı stili nedeniyle başarısız sayılır ve sınavı tekrarlaması istenir. Celia “Ben yerinde ve zamanında sınavımı verdim” diyerek babasının ısrarına rağmen tekrar sınava girmez ve diploma da alamaz. Kendisine yeni bir uğraş edinmek üzere Celia bu sefer civardaki Pilon kasabasına taşınır. Burada kendisine hediyelik eşya ve şenlik/parti malzemeleri satan bir dükkan açar. Daha önce kliniği yönetmiş olması ona iş konusunda önemli tecrübe kazandırmıştı. Klinikte olduğu gibi yoksullara yardım etmeyi de seviyor ve çocuklara oyuncak ve eğitim gereci sağlamak için kampanyalar düzenliyordu. Geniş bir çevre ve kır ilişkisi geliştirmişti. Babası aynı zamanda Jose Marti’nin ideallerini benimseyen bir aydın olarak Ortodoks Parti’nin faal bir üyesiydi. 1953 Jose Marti’nin 100. doğum yılıydı. Heykeltıraş Jilma Madera’nın yaptığı J. Marti büstünü, Celia heykeltıraş ve babası ile birlikte Sierra en yüksek tepesi olan Pico Turquino tepesine yerleştirdi. 

Moncado tutsaklarıyla dayanışma

Celia, Manzanillo çevresinde böyle bir yaşam sürdürürken “Fidelistalar” diye de ünlenen Fidel Castro önderliğindeki devrimciler, 26 Temmuz 1953’te Santiago civarındaki Moncado Kışlasına bir baskın düzenledi. Baskın genel itibarıyla başarısız oldu. Ama Fidel dahil sağ yakalanan devrimcilerin, dava sürecini iyi yönetmeleri nedeniyle halk Fidelistalara sempati duymaya başladı. Zaten Batista’nın 10 Mart 1952’de yaptığı darbe ile siyasal partiler işlevsiz tabela partisine dönüşmüştü. Aynı şey Ortodoks Parti için de geçerliydi. Kendisi de eski bir Ortodokso olan Fidel Castro, partinin radikal genç kanadını kendi hareketi içine almayı başarmıştı. Fidel cuntaya karşı ilk örgütlenmesini Havana’da üniversite çevresinde kurup yönetmişti. Moncado baskını ise ülkenin doğusu Santiago sınırları içinde oldu. Celia o süreçte Fidelista hareketine yakınlık duyanlar arasındaydı. Fidel ve arkadaşları mahkeme sürecinden sonra tutuklandılar. Mahkeme sürecini devrimcilerin ve halkın lehine çevirmeyi başaran F. Castro hapislik döneminde de 26 Temmuz Hareketi adıyla oluşan örgütlenmenin temellerini kurmayı başardı. Celia o arada Moncado tutsaklarıyla dayanışma için yardım toplama çalışmasıyla, hareketle dolaylı da olsa ilk pratik bağını kurmuş oluyordu.

Fidel 1955 yılı mayıs ayında arkadaşlarıyla birlikte özgürlüğüne kavuştuğunda ilk işi 26 Temmuz Hareketi’nin Yönetim Kadrosunu oluşturmak oldu. Bu kadro içinde yer alıp Celia’yı doğudaki faaliyetlerinden tanıyan Armando Hart, Celia Sanchez’in de yöneticilerden biri olmasını sağladı. Bundan sonra Celia’nın tüm çalışmaları devrimci hareket odaklı olmaya başladı. 

26 Temmuz Moncado Kışlası saldırısı ve eylemin pratik başarısızlığının siyasi bir kazanca çevrilmesi konusunda önde olan iki kadın, Melba Hernandez ve Haydee Santamaria büyük rol oynamıştı. Her iki devrimci kadının gözaltında, hapishanede ve hapishaneden çıktıktan sonraki süreçte takındıkları devrimci tavır, hareketi devrime götüren süreçte belirleyici rol oynamıştır. Benzer bir rolü ise 1956’da sürgün Fidelistaların, Granma ile Meksika’dan Küba’ya yaptıkları çıkarma sırasında Celia Sanchez oynamıştır. 

Granma çıkarması

Bir kere Celia’nın esnaf olması, yoksul çocuklar için köylere parti düzenleme gibi yardım işleri için gitmesi hem bölgeyi iyi tanımasına hem de çok sayıda kişiyle ilişki kurmasını beraberinde getirmişti. Kim Batista yanlısı kimi onun karşısında Celia biliyordu. Meksika’dan Küba’ya gelmek için hazırlık yapan Fidel ve yoldaşları için yanaşacakları ve destek alacakları en güvenli kara noktası neresi olacak, yoksul halktan nerede, nasıl bir destek alabileceklerdi? Bu ve benzeri soruların yanıtını Celia’nın çalışmaları belirledi. Celia, Santiago çevresindeki askeri birliklerin komutanı Albay Chaviano’nun özel pilotu Randol Cassio ile de irtibat halindeydi. Cassio, çok iyi bildiği kıyıların harita ve krokilerini Celia’ya vermişti. Dolayısıyla Granma’nın yanaşacağı noktayı Celia’nın yaptığı çalışmalar belirledi. Granma’dan inecek olanların Siearra’nın güvenli noktalarına nakledilmesi için de köylerden gerekli yardım ilişkilerini gizlilik içinde ayarladı. Tüm bu çalışmalar hareketin Santiago örgütü ve oradan da Fidel Castro’ya ulaşan bir koordinasyon ağı ile yürütülüyordu.

Granma’nın Küba’ya yanaşma tarihi iki gün gecikmiş; bazı ilişkiler eylemden geri çekilmişti. Celia o ara yoldaşlarıyla haberleşmek için kente ulaştı. Şafak vakti tarihi bina La Rosa’daki bara gitti. Barın sahibi hareket üyesiydi. Celia barda otururken işkenceleriyle ünlü polis Hatuney’in de olduğu birkaç kişilik SIM (gizili polis) ekibi içeri girdi. Faaliyetlerini bilmeseler de “doktorun kızı” olarak Celia’yı Hatuney de tanıyordu. Önce etrafa bir göz atıp çıktılar. Sonra Celia’nın bir buluşma için orada olabileceği şüphesiyle geri dönerek Celia’yı gözaltına alıp beklemeye başladılar. Celia sigarasını yakmak için barmenden kibrit alması gerektiğinde izin verdiler. İkinci sefer de Celia, çiklet almak için izin istedi ve buna da izin verdiler. Celia ayağa kalkıp birkaç adım attıktan sonra ani bir dönüşle hızla koşup kapıdan kaçtı. Şeker değirmenine doğru çalılıklı boş bir arazide koşarak gözden uzaklaştı. Dikenli otlar arasında ilerlemek çok zordu. Kafası, elleri ve yüzüne batan yabani çalı marabu dikenleri arasından ilerledikçe ilerledi. Akşamın karanlığı çökene kadar da oradan çıkamadı. 

İki gün gecikmeli olarak 2 Aralık 1956’da karaya çıkan ve düşmanla ilk savaşında bozguna uğrayan 26 Temmuz Hareketi gerillalarından Fidel dahil sağ kalıp bir araya gelen küçük bir grup, kentteki yoldaşlarıyla bağlantı kurması için nişanlı rolünde bir kadın ve erkek sempatizanı kente yolladı. Gönderdikleri notta silah, giysi, ilaç, giyecek isteniyordu. Ve kent ve kasabalar geçerek; araçlardan katır yüklerine aktarılan ve kayalıklara tırmanılarak ulaştırılan lojistik akışının becerikli mimarı yine Celia idi. Bu ve bundan sonra da gerilla adaylarının, gazetecilerin, kimi siyasi şahsiyetlerin güvenli bir şekilde Sierra’daki gerilla kampına ulaştırılmasında Celia ve onun kurduğu yerel örgütler, kuryeler, nakliyeciler başarılı işler yaptılar.

Batista güçleri Granma çıkarmasından beri Fidel’in hep öldürülenler arasında olduğunu yaymıştı. Halka moral vermek için Fidel’in yaşadığının gösterilmesi gerekti. New York Times muhabiri Herbert Matthews gerilla kampına ulaştırıldı. Celia, Fidel’le ilk defa bu görüşme sırasında yüz yüze geldi ve tanıştı. Bundan sonra Celia ABD, CBS televizyon programcısı Bob Teber’i gerilla kampına getirdi. Bob Teber’in çekimleri Celia’nın babası ve arkadaşlarıyla J.Marti büstünü yerleştirdiği tepede yapıldı. Aslında bu Celia’ya 37.yaş günü armağanı niteliğindeydi. Celia da yaş günü için arkadaşlarına pastaya benzer bir tatlı yapıp ikram etti. 

Celia, Sierra'daki kampta...

Bundan önce Celia, Bob Teber’i kampa ulaştırma hazırlığındayken kaldığı ev polis tarafından basılmış ve Celia operasyondan kıl payı kurtulmuştu. Şehir merkezi onun için artık güvenli değildi. Uzun bir süre Sierra’da kaldı. 28 Mayıs’ta yapılan El Uvero savaşına katıldı. Bu dağdaki bir kadının silahlı ilk sıcak savaşıydı.

Celia, Moncado baskınının yıldönümü olan 26 Temmuz’da yine kentte bulunuyordu. Kutlamaların hazırlanması ve gerçekleştirilmesine öncülük etti. En yakın yoldaşı ve hareketin yöneticilerinden Frank Pais, 30 Temmuz’da polis kurşunuyla öldürüldükten sonra Pais’in sorumluluklarını da Celia üzerine aldı. Faşizmin baskı ve kuşatması yoğunlaşıyordu. Bir keresinde de kentten dağa ulaşma yolundayken ele geçmekten kıl payı sıyırdı. Üzerindeki sorumlulukları başka arkadaşlarına devretmenin ardından Celia kalıcı olarak 1957 Eylül ayında dağ kadrosuna dahil oldu. 

Marina Grajales Tugayı

O, dağda da iyi bir organizatör ve yöneticiydi. Fidel Celia’ya daha önceden yazdığı bir mektupta "Bir kadın elinde silahıyla dolaştığı zaman, bu adamları daha derli toplu, daha centilmen, daha cesur yapıyor. Hatta bundan sonra da her zaman düzenli ve centilmen…1 demişti. Celia’nın dağda da yapacak çok işi vardı. Fidel’in hem sağ kolu hem de onun yazılı hafızası şeklindeydi. Fidel, Celia’nın sağduyusuna ve kurduğu ilişkilere son derece güven duyuyordu. Aldığı kararlarda mutlaka ona danışıyordu. Dağ köylerindeki ilişkileri çekip çevirmede de çok becerikliydi. Köylülerin içinde bulunduğu olanakları iyileştirici çalışmalar yapmanın yanında kadınların ve çocukların sağlığına dair de projeler hayata geçiriyordu. 
Mücadele dağda ve kentte ivme kazandıkça, gerilla kampına ulaşan kadın sayısı da artıyordu. Öncelikle kurye, hemşire, aşçı, terzi, sekreterlik gibi işler yapan kadınlar Celila’nın önerisiyle savaşçı bir birliğe de sahip oldular. Fidel bunun için "silahını taşıyamaz, kurbağa görürse bayılır" gibi yaklaşımlarda bulunan erkek gerillalara karşı mücadele yürüttü. Kadınlara en iyi silahları verdi. Marina Grajales Tugayı, “1.Kol” denilen Fidel’in birliği çevresinde bağımsız bir birlik olarak var oldu. Sierra’dan ovaya, Santiago’ya en son inen Fidel’in grubu içinde Mariana Grajales Tugayı da vardı.

Devrimi inşa süreci

Batista devrilmiş ve devrimi inşa süreci başlıyordu. Savaşçı kadınlar iş bitti, artık yolumuzu gözleyen ailemize dönelim anlayışında değillerdi. Çoğu evlendi, çocuk sahibi oldu ve toplumun yeniden örgütlenmesinde, üretimde ve üretim sürecinin yönetiminde üst düzeyde sorumluluk almaya devam etti. Celia ise evlenmedi. Dağda olduğu gibi Fidel’le yan yana çalışıyordu. Devrimi yürütme komitesinin içindeydi. Dağda başladığı savaşın ve mücadelenin arşivini kurma çalışmasını yeni dönemde de Tarihi Belgeler Araştırma Merkezi adıyla kurdukları bir enstitüde sürdürdü.

Devrimin inşa sürecinde Fidel’in başkanlığı yanında yürütme kurulu işlevindeki Danışma (Danıştay) Kurulu’nun bir üyesi de Celia idi. Aslında hem Danıştay, hem Fidel’in birlikte aldığı tüm kararlarda Celia’nın da bir rolü vardı. Fidel’in, Celia’nın onay vermediği hiçbir kararı uygulamaya sokmadığı görüşü hakimdi. ABD Başkanı F.Kennedy’in önüne 1961’de CIA’nın Küba ile ilgili dosyası gelmişti. O dosyada yer alan isimlerden Celia Sanchez’in kim olduğunu sorduğunda Küba Büyükelçisi A.Berle, “Havana’daki en etkili kişi” yanıtını vermişti. 

Maripaso çiçekleri

Celia evlenmediği için çocuğu yoktu. Ama hem savaş hem devrimin inşa döneminde annesiz ya da babasız kalan çocuklarla yakından ilgilenmekteydi. Che’nin çocukları ona “hala” diyordu. 

11 Ocak 1980 tarihi Küba için çok acı bir gün oldu. Danıştay Genel Sekreteri, Komünist Partisi Merkez Komite ve Kübalı Kadınlar Federasyonu üyesi Celia Sanchez Manduley 59 yaşında göğüs kanserine yenik düştü. Naaşı Havana’daki Colan Mezarlığına defnedildi. Cenazeye on binlerce Kübalı büyük bir üzüntü atmosferi içinde katıldı. Küba halkı Fidel Castro’yu ilk defa gözyaşları içinde bu törende gördü. Vasiyeti gereği tabutunun üzerine sadece “43” rakamı yazıldı. Mezarının yanı başına Küba’da kadınların özgürlüğün sembolü olarak saçlarına iliştirdikleri maripaso çiçekleri seti konuldu.  

General Tete

Celia Sanchez, 19. yüzyılın bağımsızlık mücadelesi direnişçilerinden bugün “Kübalıların Annesi” sıfatını taşıyan Mariana Grajales adının verildiği tugayın kuruluşuna yukarıda belirtildiği gibi öncülük etmişti. İşte o tugayın komutan yardımcısı bugün hâlâ hayatta olan ve Kübalıların “General Tete” dediği Delsa Ester Puebla Viltres’tir. 

Kübalıların “General Tete” dediği Delsa Ester Puebla Viltres...

Delsa Ester ya da gerilladaki adıyla Tete, 1942 yılında bugünkü adı Granma olan kentin Yara köyünde doğdu. Sekiz kardeştiler ve ailesi yoksul bir köylüydü. Büyükanne ve büyükbabası tarafından büyütülen Tete, öğretmen olma hayaliyle eğitim görüyordu. Tete’nin aile üyeleri 26 Temmuz Hareketi’ne yakınlık duyar ve evlerine sık sık devrimciler gelip giderdi. Genç Tete böylesi süreçte eğitimini yarıda bırakarak devrimci harekete katıldı ve dağda yürütülen savaşın en yakın kent ayağı olan Santiago ve çevresindeki çalışmalarda yer aldı. Gösterilerin organizasyonundan, harekete her türden malzeme tedarikine, haberleşmeye kadar birçok güncel görevlerin yerine getirilmesi sorumluluğunu üstlendi. Tete titizlik gerektiren kimi görevlerde ise hamile kadın kılığında rol alıyordu.

Kentlerde polisin dikkatini çektikten sonra deşifre olmaya başlayan çoğu militan gibi bir gün Tete’nin durumu da o hale geldi. Bir operasyondan yakalanmaktan kurtulur kurtulmaz 1957 yılı temmuz ayında Sierra’ya gönderildi. Henüz 15 yaşındaydı. Ama Fidel Castro ona yaşını sorduğunda çok küçük görüp arka plana atmasınlar düşüncesiyle “16 yaşındayım” dediğinde, Başkomutan “Tamam şimdi savaşı kazandık” yanıtıyla sevincini ifade etmişti.

Tete, orada Universo Sanchez’in birliğinde sağlık hizmeti, yemek, dikiş, temizlik, okuma yazma bilmeyenlerin mektuplarını okuma, birlikler arası haber kuryeliği gibi işlerde çalışıyordu. Yaklaşık bir yıl bu böyle devam etti. Batista güçleri 1958 yılı nisan ayı itibarıyla dağdaki gerillayı imha etmek için büyük bir hareket başlattı. Hatta harekete “Fidel’in Sonu” adı verilmişti.  Söz konusu savaşların birinde Che’nin birliğince dağın bir geçidinde sıkıştırılarak esir alınan çok sayıda asker vardı. İşte bu esirlerin belli şartlar dahilinde serbest bırakılması için düşmanla direkt bir irtibat kurulması gerekiyordu. Che bu görevi orada bulunan Tete’ye verdi. Soğukkanlılık gerektiren bir görevdi. Tete’nin başına her şey gelebilirdi ve çok dikkat etmesi gerekiyordu. Tete, Che’nin anlattıklarını dikkatle dinledi ve sabah saat 5.30’da katır sırtında, elinde beyaz bir bayrakla yola çıktı. Batista’nın muhafız birliği aşağıda Jibacoa’ya yakın bir yerdeydi. Hava aydınlandığında savaş helikopterinden açılan ateşten ürken katır Tete’yi yere çaldı. Bir süre öyle kalan Tete ayağa kalkarak katırsız olarak yola devam kararı aldı.

Korkuyla karışık bir gerilim içindeydi. Üç saatlik yolu altı saatte aldı. Askerlerin kampına yaklaştığında onların şaşkın bakışları arasında beyaz bayrağı havaya kaldırarak komutanlarıyla görüşmek istediğini söyledi. Genç kadın Che’den mektup getirdiğini söylediğinde askerler donup kalmıştı. Komutan geldi ve Tete’den mektubu alıp okudu ve gelmesi için bir başka komutana haber gönderdi. Gelen Bayamo komutanı Merob Sosa’ydı. Tete durumu ikinci komutana da anlattı. Sosa, Tete’nin kolundaki “26 Temmuz Hareketi” yazılı banta bakarak onu çıkarmasını söyledi. “Bu bizim mücadelemizin bir simgesi. Teslim alınacaklar da gerillalar değil askerler.” diyerek isteği reddetti.  

Batista askerleri ateşkesi kabul ettiklerine dair anlaşmayı imzalayarak Tete’ye verdiler. Tete dönüş yoluna geçti. Akşamüzeri kampa yaklaştığında Tete’nin gelişini fark eden gerillalar onu sevinç ve coşkuyla omuzlarına alarak Che’nin yanına taşıdılar. Tete o gece, bu sefer Fidel’in hazırladığı bir mektupla yeniden düşman kampına yollandı. Bu iletişim sürecinin ardından gerillanın lehine önemli sonuçlar elde edildi. Esir alınan 257 asker Kızılhaç yetkililerine teslim edilecekti. Ve o dağdaki teslim töreninde Tete de hazır bulundu. 

Tete, deşfire olan biri olarak dağdaydı. Ama kritik bazı görevler için Sierra’dan Santiago’ya da üç kez girip çıkmayı başarmıştı. Fidel bu konuda bazı tereddütler taşısa da Celia, Tete’nin dikkatli davranarak başarılı olacağı noktasına  Başkomutanı inandırmıştı.

Bir kadın tugayı oluşturma fikri çoktan vardı. Ama bunun hayata geçirilmesi 1958 yılı eylül ayına kadar uzadı. Fidel Castro kadın tugayına karşı çıkan erkekleri ikna etmeye çalıştı. O süreci Tete bir söyleşide ifade etmişti: “La Plata Hastanesi’nde yapılan bir toplantıda Fidel, onlarla yedi saat konuştu. Bizim onlardan daha iyi asker olacağımızı söyledi. Güveninin kanıtı olarak da bizi kişisel koruması olarak atadı.”2 Birlikte yer alacak kadınları Fidel bizzat eğitti. En iyi nişancı Isabel L.Rielo komutan, ikinci en iyi nişancı Tete ise komutan yardımcısı oldu. Her iki kadın da “teğmen” unvanıyla işe koyuldu. Ayrıca Fidel’in gittiği her yere eskort koruma olarak kadın savaşçılar gidiyor, Fidel arkadan geliyordu. O yüzden halk arasında “Marianalar geldiyse Fidel de mutlaka gelir” kanısı yerleşmişti. 

Mariana tugayı kurulduğu sırada hem şehirde hem de kırlardaki mücadele en şiddetli dönemini yaşıyordu. Kadınların birliği diğer birliklerden ayrı olarak savaş yaptığı gibi diğer birliklerle beraber de savaştı ve stratejik önemi olan başarılar kazandı. Komutan Sunol’un öncülük ettiği birlik savaşa hazırlanırken Fidel, “Kızları da yanına alacaksın” demişti komutana. Sunol bunu reddedince, Fidel’in yanıtı sert oldu: “Ya kızları alırsın ya da hiç gitmezsin.” Sunol gönülsüzce razı oldu. Tete, kadınların savaştaki durumunu daha sonra yapılan söyleşilerin birinde şöyle değerlendirdi: “Biz hiçbir zaman geride kalmadık. Erkeklerin yanlarında, bazen önlerinde olduk. Çünkü aramızda bir fark yok.”3

17 yaşındaki Tete 2 Ocak’ta Santiago’dan başlayıp Havana’ya uzanan devrim Özgürlük Kervanı kortejinde silahıyla saf tutan kadınlar arasındaydı. Havana’ya vardıktan sonra Fidel, Tete’yi asker ya da gerilla, savaş mağduru ailelerle ilgilenmesi için görevlendirdi. Bunun için Fidel, Celia’ya “ne kadar paramız var dediğinde “1700 peso” yanıtını almıştı. Savaşı en şiddetli yaşayan ülkenin doğusuna giderek çalışmalara başlaması için Tete’ye hemen 700 peso bütçe ayrıldı ve Tete doğuda yeni görevine başladı. Çalışma daha sonra, Savaş Mağdurlarına ve Ailelerine Yardım Örgütü şeklinde kurumsal bir işlev kazandı. Tete, askeri alandaki görevleri yanında 50 yıl kurumun başkanı olarak çalışmaya devam etti. 

Devrimin gerçekleşmesine önderlik etmiş olanlar yeni bir toplumun ve yeni bir kalkınma modelinin inşa edilmesi sürecinde bir değil birçok işi bir arada yürütüyordu. Tete de askeri görevleri yanında, savaş mağdurlarının yaralarının sağaltılması, çocuklarının bakımının sağlanması dışında kırsal kesimde kalkınma projeleri ve eğitim seferberliğinde de görev aldı. Özellikle dağ köylerindeki tarım programlarının uygulanması çalışmasında kadınların sözünü dinlemeyi, onlarla çalışmayı reddeden maçolukla da mücadele yürüttü.  

Tete devrimin ardından evlenmiş ve üç çocuk annesi olmuştu. Bugün o, torunları olan bir de büyükanne. Devrimci Silahlı Kuvvetler (FAR) içinde özel bir yeri var. 1994 yılında albay, 1996 yılında ise general rütbesine layık görüldü.  Mücadeleye başladığından beri asıl adı geri planda kalmıştı. Kübalılar için düşman ile isyan ordusu arasında mektup götürüp getiren gerilla Tete’ydi. “General” rütbesi verildikten sonra ise  “General Tete” oldu. 

Öteden bu yana bakıldığında Tete, Komünist Parti üyesi oldu. Milletvekilliği yaptı. Küba Devrim Savaşçıları Birliği Eyalet ve Ulusal Yürütme Kurulu Üyeliği ile aynı zamanda yine üyesi olduğu Ulusal Savunma Komitesinin de sekreterliğini yaptı. 
Tete içinde bulunduğumuz 2022’de 80 yaşında. Gücü ve enerjisi oranında devrimin bir neferi ve yılmaz savunucusu. Boş zaman buldukça tiyatro ve sinemaya gidiyor, yüzme ve yürüyüş sporları yapıyor. Memleketi Yara’yı ziyaret ederek geleneklerini yaşayıp anılarını tazeliyor. 

Tete 1957 Temmuzu'nda Sierra’ya çıktığında Celia oradaydı. Çok şanslıydı. Çünkü kendisinin  “harika” dediği iki insanla ilk etapta yan yana gelmişti. Biri Fidel, diğeri Celia’ydı. Celia eş başkomutan gibi Fidel’le hep birlikte çalıştı. Tete bir söyleşide Celia için “Celia tanıdığım en harika kadın. Çok endişeli ve hep başkalarıyla meşgul! Ayrıcalıksız ve devrime daha fazlasını verme kararlılığıyla çalışan Las Marianas Tugayı üyelerinin her zaman yaptıklarından haberdardı. Benimkilerden de haberdardı, erkeklerin derslerinden bile haberdardı4 sözlerini sarf etmiştir. 

Celia Sanchez ve Delsa Ester Puebla (Tete) örneği, Küba’da kadınların bugün süreç içerisinde kendilerine özgürlük ve eşitlik yolunu açan mücadele ve çalışmalarının sadece iki örnek ismi. Bugün Küba’da kadınların başarılı, özgür ve eşit statülerinin arkasında Mariana Grajales, Ana Betoncourt, Melba Hernandez, Vilma Espin gibi ilk başta onlarca; sonrasında ise yüzlere, binlere ulaşan kadın ismi yer alır. Kübalı kadınlar geçmişte nasıl ki tutucu birtakım gelenekleri kilisenin de aracılık ettiği İspanyollardan aldıysa, 20. yüzyılın faşist sömürücülerini hepten alaşağı ederek kadınların özgürleşmesine güçlü bir zemin oluşturmuşlardır.
  

  • 1. Tad Szulc’tan aktaran Hatice Eroğlu Akdoğan, Fidel Castro; Kendi Gerçeğini Yaratan Efsane sf.208
  • 2. Hatice Eroğlu Akdoğan, Küba’da Devrimin Kadın Yüzü, sf. 153’ten aktarma.
  • 3. Hatice Eroğlu Akdoğan, Küba’da Devrimin Kadın Yüzü, sf. 134’ten aktarma.
  • 4. Hatice Eroğlu Akdoğan, Küba’da Devrimin Kadın Yüzü, sf. 141’den aktarma.