Fındık tekelleri yine şampiyon: Karadeniz birkaç ülke için çalışıyor

Ferrero, Türk fındığını üreticisinden yok pahasına toplayıp, işleyip satan tekel. Cüneyt Zapsu, AKP’nin önde gelenlerinden. Singapurlu OFİ'yse fındığı uluslar ötesi tekellere pazarlayan acente.

Haber Merkezi

Türkiye, dünyanın en fazla fındık üreten ve ihraç eden ülkesi. 2023 yılında fındıkta ihracat şampiyonları yine değişmedi. Birinci tekel konumundaki İtalyan Ferrero, ikinci AKP'li Cüneyd Zapsu’nun sahibi olduğu Balsu Gıda, üçüncüyse Singapur sermayeli Olam Gıda oldu.

Ferrero Karadeniz’i işgal etti

Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçılar Birliği ve İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin açıkladığı verileri derledi. Buna göre, Ferrero'nun ihracat tutarı toplamda 378 milyon 288 bin doları buldu. İhraç ettiği fındık miktarının açıklanmasını istemeyen Ferrero, 2022 yılında toplamda 369 milyon 665 bin dolar fındık ihracatı yapmıştı.

AKP’nin fındıkkıranı Zapsu

AKP'li Cüneyd Zapsu'nun şirketi Balsu Gıda, 2023 yılında 177 milyon 184 bin dolar karşılığı 25 bin 737 ton fındık ihracatı gerçekleştirdi. Balsu Gıda, 2022’de 29 bin 174 ton fındık ihraç ederek 177 milyon 526 bin dolarlık gelir sağlamıştı.

Singapur sermayeli Olam Gıda’nın şirketi OFİ'nin fındık ihracatı 26 bin 270 ton karşılığında 161 milyon 89 bin dolar oldu.

'Karadeniz yolcuları için son çağrı'

Dünya fındık üretiminin yaklaşık olarak yüzde 70’i Karadeniz bölgesinde yapılıyor. Ancak buna rağmen bazı fındıkçılar fındık ocaklarını kesip kivi gibi başka ürünlere geçmeyi tercih ediyor. Çünkü fındık üretmek her geçen yıl daha az kazandıran bir işe dönüşmüş durumda.

Peki kazanan kim fındıktan?

soL yazarı Orhan Gökdemir, fındıkta hasat dönemine düşen ağustos ayında kaleme aldığı "Karadeniz yolcuları için son çağrı" başlıklı yazısında bu soruya yanıt aramıştı. Gökdemir'in yazının ilgili bölümünü ticaret verileri vesilesiyle bir kez daha soL okurlarıyla paylaşıyoruz. 

Kim bu yağmacılar? Şöyle anlatalım; Fındıkta iki “üretici” tipi var. Biri bölgede yerleşik üreticiler, diğeri büyükşehirlerden fındığı yağmalamaya gelen eski köylüler. Bu ikinci kategorideki tipler yılın sadece bir ayını Karadeniz’de geçiriyor, fındığı toplatıp, satıp büyük şehirlerinin banliyölerine dönüyor. Haliyle onların zamanı sınırlı. Hasadı bittiğinde fındığı bir an önce elinden çıkarmak istiyor. Bu da fındığın fiyatının aşağıya inmesi demek. Tek çaresi var buna direnmenin, satmayıp elde tutmak. Nasıl tutacaksın? Yoksulun, muhtacın, tabii yağmacının bu büyük emperyalist oyuna direnmesi mümkün mü? Küçük yağmacılar büyük yağmacıların arkasına diziliyor haliyle. Koca bölge, tek kurşun atmadan, işgalcilere böyle teslim ediliyor. O dirençsizlikte tekelleşmeden kartelleşmeye geçti şirket. Karadeniz’in kısa sömürgeleşme tarihidir. 

***

Yağmacıları ilgilendiren kısma geldik. Bu karmaşık operasyonun içinde bir de “Ferrero Değerli Tarım Programı” (FFV) var. Şirket, 2012 yılında başlattığı bu programla 100 bin dönüm alanda 50 bin fındık üreticisine ulaştı. Zaten 10 yıldır fındık alanlarında verimli arazilerin tespitini yapıyordu. Şirket halen 53 örnek bahçede çalışma yürütüyor, FFV saha uzmanları model bahçelerde, iyi tarım uygulamalarını hayata geçiriyor. Bu Ferrero’nun Güney Amerika’da hayata geçirdiği plantasyon modelinin ilk adımları. Hedef, Karadeniz’deki küçük fındık üreticilerini yok ederek kendine bağlı büyük fındık plantasyonları oluşturmak. Şirket artık üretimden pazarlamaya fındığın her alanına egemen olmak istiyor çünkü. Arazi satın alıp fındık dikmek ve doğrudan üretime girmek de bu programa dahil. Bunun için fındık üreticilerini proleterleştirmek ve geriye kalanları da tasfiye etmek şart. “Değerli Tarım” uygulaması ile kendi ihtiyacını 100 bin dönüm arazideki 50 bin çiftçiden karşılayacak. Geride kalan 650 bin dönüm arazide fındık üretimi yapan 450 bin çiftçinin ürettiği fındık yok fiyatlara satılmak zorunda kalacak ve tasfiye edilecek. Plan bu. Gerçekleşirse, hikâyenin sonunda, Karadeniz kökenli yağmacılar da ilelebet bölgeden silinecek. 

Tekel o kadar pervasız ki kendisini hem ülkenin hem fındığının sahibi sayıyor artık. Bu da AKP sayesinde oldu. Sıradan bir örnek; Ferrero, ülkede ihtiyaçtan 3 kat fazla fındık kırma tesisi varken, Düzce'de kırma tesisi kurmaya karar verdi. Başlarken AKP iktidarından 680 milyon TL destek aldı. Devlet desteğiyle kurulan o tesis bütün kırma sektörünün bir yılda yaptığı işi üç ayda yapacak kapasitedeydi. Ferrero’ya “yerli ve milli” sanayiyi bitirsin diye teşvik veren hükumet fındık üreticisi için verdiği teşviki dokuz yıldır bir lira bile arttırmadı. Sonuç şu; 120 milyar dolarlık dünya fındık piyasasında ülkenin payına düşen sadece 2,5 milyar dolar. Yağmacıların zaferidir.

***

Fındıkta en az bir “yerli ve milli” yağmacı daha var; AKP kurucusu ve Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Cüneyt Zapsu. Sahibi olduğu Balsu Gıda şirketi, geçen yıl, fındık ihracatçıları sıralamasında Ferrero’nun hemen arkasında ikinci sıradaydı. Ferrero’dan geriye kalanın toplayıcısıdır. Demek ki bu kez organize bir yağmacı ile karşı karşıyayız. 

Yerli ve milliliği şöyle açıklayayım; Zapsu’nun bir yanı Bedirhan aşiretine, bir yanı Nakşibendiliğin Halidiye koluna dayanıyor. Babaannesi Fatma Hidayet Zapsu, aşiret reislerinden Bedirhan Bey’in soyundan geliyor. Dedesi Abdürrahim Zapsu, Kürt Teali Cemiyeti’nin kurucularından. Sonradan Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Cemiyeti’nin de kurucuları arasında yer almış, eksiksiz bir Kürt-İslamcıdır. Zapsu’nun hızlı yükselişine bu soy kütüğü yardımcı oldu, yolunu açtı. Örneğin BİM’i Nakşi-Halidi kolunun uzantısı Erenköy Cemaati ile birlikte kurdu. Yasin El Kadı, Korkut Özal, Mustafa Latif Topbaş, Mehmet Fatih Saraç gibi isimler de ortak oldu şirkete. Bir Nakşi-Halidi girişimidir. 2003'te BİM'deki hisselerini Erenköy Cemaatine sattı, A101 Yeni Mağazacılık A.Ş.’yi kurdu. Annesi Gaye Zapsu da Uzel Traktörlerinin kurucusu Uzel ailesindendi. Kahramanımız da 1986’dan beri TÜSİAD'ın üyesi. Tarikat sermayesiz mümkün değildir. 

Zapsu’nun, fındık işinin yanında, bir de danışmanlık şirketi var; “Cüneyd Zapsu Danışmanlık A.Ş.” Çok şaşırtıcı bir müşteri portföyü var şirketin. Vaktiyle, Tayyip Erdoğan’la savaş halinde olan Aydın Doğan’ın Alman ortağı Axel Springer’in danışmanlığını üstlenmişti örneğin. Perde önünde kavga sürerken, geride Zapsu aracılığıyla barış görüşmeleri devam etmişti. Türkiye Yahudisi Muhtar Kent kâhya atanınca Coca-Cola’nın danışmanı oldu. AKP’nin en ballı özelleştirmesi olan Tekel’in içki bölümünü alan Amerikalı Texas Pacific Group’un danışmanıydı. Amerikalı şirket o özelleştirmeden milyar dolar kâr ederek satıp çekildi. Tekel’i ilk satın alan Limak’la da çok yakın ilişkileri vardı, malum. Zapsu’yu danışman atamadan AKP iktidarından ihale almak neredeyse imkansızdır. 

Fındığa dönelim. Zapsu, AKP eliyle üretici kooperatifi “Fiskobirlik’i tasfiye ederek fındık üreticilerini tüccara mahkûm eden fındık politikasının da mimarıydı. Bu politikayı icra ederken sadece basit bir fındık tüccarı değildi, Ferrero şirketi Nutella’nın Türkiye temsilciliğini de o yapıyordu. Sonra Ferrero kontenjanından TÜSİAD Başkanı olan Kaslowski’nin, ardından da doğrudan Ferrero’nun danışmanı oldu. Satış bilgisi sınırsızdır. 

Doğu Karadeniz’i bir Ferrero sömürgesine dönüştüren kişi işte bu “süpürmeyin kullanın” Cüneyt’tir. Her taşın altından çıkan AKP kara kutusudur, bir tür yeni nesil sömürge valisidir. 

***

Bu rezil hikâye bir an önce bitsin istiyorsunuz, farkındayım. Ama bunun bir de Akdeniz ayağı var. Yıl 2009. Akkuyu Nükleer Santral ihalesini Ruslar alıyor. Sürpriz, Cüneyd Zapsu Akkuyu Nükleer A.Ş’de Yönetim Kurulu üyesi. Sırrını soruyorlar, “Beni Türk tarafı değil Ruslar Yönetim Kurulu’na atadı” diyor. Yani “hatırlı” dostları arasında Ruslar da var. Sömürge valisidir, her şeyi herkese her türlü pazarlamakta mahirdir. 

Yazının tamamını okumak için tıklayın.