Evrim sürüyor: İyi ki doğdun Darwin!

Canlıların evrimi teorisinin temellerini atan Darwin o zamana kadar bu konuyu ele alan her türlü bilim dışı, dogmatik, metafizik savın üzerinden silindir gibi geçerek bunları yerle yeksan etmiştir.

Kanat Gürün

İlk bakışta Darwin'in doğum günüyle ilgisiz gibi görünebilecek bir giriş: Varlık sürekli bir akış halindedir. Varlığın herhangi bir parçası şu an için bildiğimiz kadarıyla duramaz, durdurulamaz. Bu sürekli akış, varlığın içinde ortaya çıkmış olan öbekleri zamanla yıpratır, eskitir. Varlığın belirli parçaları, yani bu varlık öbekleri, bu sürekli hareket sonucunda sürekli bir dağılma eğilimindedir. Buna entropi denir.

Fakat işte, varlığın parçaları bir yandan da sürekli birbiriyle çarpışır, birbirine tutunur, birlikte kararlı birliktelikler oluşturmaya çalışır ve sözü geçen varlık öbeklerini oluşturur. Varlık akışı, var olan öbekleri dağıtma eğiliminde olduğu gibi daha işin başında bu öbeklerin ortaya çıkmasının da sebebidir. Varlık dağılma eğiliminde olduğu kadar öbekleşme eğilimindedir de. Varlık parçaları, adeta varlıksal bir dayanışmayla, akışın anlık halinin ve hareket kurallarının sınırları çerçevesinde birliktelikler kurup bunları sürdürmeye çalışırlar. Birbirine denk varlık öbeklerinin, eşit değerde ancak farklı işlevlere sahip parçaları olarak, bir çeşit eşitlikçi kardeşlik hukuku içinde ve bu eşitliğin çoğaldığı ölçüde özgürlüğü de artan bir biçimde bir arada durup tek ve uyumlu bütünü oluştururlar. Bu çabanın sonucunda gitgide daha karmaşık, kompleks varlık öbekleri meydana gelir. Örneğin, büyük patlamadan sonra görülebilir evrende önce atom altı parçacıklar, sonra atomlar ve moleküller, sonra gitgide yıldız ve gezegen sistemleri, en nihayetinde tüm bu cümbüşlü varlık kalabalığı ortaya çıkmıştır.

Güneş sistemi, işte bu oluşumlara bir örnek ve bizim için yuvamız olması dolayısıyla en kıymetli olanıdır. Üstelik, bildiğimiz, şimdiye kadar tespit edebildiğimiz kadarıyla çok özel ve kendine özgü bir varlıksal öbekleşme çeşidine, canlılığa ev sahipliği yapan yegâne sistemdir. Canlılık, varlıksal öbekleşme ve karmaşıklaşmanın özel bir şeklidir. Kendilerini çoğaltabilen ve taşıdıkları bilgiyi sonraki nesillere, üstelik belli değişimler sonucunda çevrelerine adapte olarak ve gelişerek aktarabilen canlıların, bu özel varlıkların, işte bu değişim ve gelişimine canlıların evrimi denir. Cansızların milyarlarca yıl boyunca bir araya gelip, ayrılıp, karışıp en sonunda canlılığı ortaya çıkarmasıyla başlayan hayat, bir noktada sonraki nesillere bilgi aktarımını dil aracılığıyla kültürel düzeyde de yapabilen ve bizim bildiğimiz, anladığımız anlamda en gelişmiş ve karmaşık canlı türü olan insanı ortaya çıkarmıştır.

Bu insanlardan biri, adı Charles Darwin olan varlık öbeğiyse 12 Şubat 1809 tarihinde ailesinin beşinci ve sondan bir önceki çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Burada Darwin’le ilgili daha fazla ansiklopedik bilgi vermeyeceğim, bunları internette ve kitaplarda kolaylıkla bulabilirsiniz. Ancak Darwin’in ailesi tarafından yönlendirildiği tıp eğitimini doğa bilimlerine olan ilgisi sebebiyle yarım bıraktığını belirtmeliyiz. Bu ilgisi, gözlem yeteneği ve sistematik çalışması sayesinde Darwin, canlılığın nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini açıklayan canlıların evrimi teorisinin temellerini atmış ve o zamana kadar bu konuyu ele alan her türlü bilim dışı, dogmatik, metafizik savın üzerinden silindir gibi geçerek bunları yerle yeksan etmiştir.

Elbette insan ilerlemeyi bireysel değil toplumsal olarak sağlar. Darwin canlıların evrimini ilk akıl eden kişi olsa çalışması bu denli derinlikli olamaz yahut bu çalışmayı kimse okumasa eserinin hiçbir anlamı kalmazdı. Nitekim, canlıların evrilerek ortaya çıkıyor olabileceği iddiası Darwin’den önce de ortaya atılmıştır ki bunu öne sürenlerden biri de bizzat Darwin’in dedesi Erasmus Darwin’dir. Charles Darwin, dedesi de dahil olmak üzere kendinden önce gelenlerin fikirleri ve bulguları üzerinde yükselerek, öte yandan kendi merakı, ilgisi ve çalışkanlığıyla sistematik bir çalışma ve gözlemler serisi ortaya koyarak doğa bilimlerinde devrim niteliğinde bir sıçramanın gerçekleşmesini ve evrim konusunda o zamana kadar yapılan tahminlerin ve inançların bilimsel bir niteliğe bürünmesini sağlamıştır. Evrimi bu haliyle, bunca deliliyle birlikte sistematik bir biçimde ilk ortaya koyanın Charles Darwin olduğunu söyleyebiliriz. Fakat elbette Darwin’in bilimsel çalışması da çağının bilgisiyle sınırlıydı, haliyle pek çok eksik içeriyordu ve bu eksiklikler ancak Darwin’den sonra gelen bilim insanları tarafından giderilerek Darwin’in savlarının bilimin en sarsılmaz teorilerinden, yasalarından biri halini alması sağlanmıştır. Diyalektik materyalist felsefenin ışığında bakınca zaten bundan başka türlüsü beklenemezdi. Bireylerin dehaları ve çabaları çok değerlidir, insanlığın ilerlemesindeki en temel faktörlerden biridir. Ancak en büyük dâhi, en çalışkan bilim insanı, sanatçı ya da zanaatkar bile ancak insanlığın var olan bilgisi çerçevesinde hareket edebilir, çalışkanlık, azim ve dehaları onların ancak bu çerçevenin biraz daha genişlemesine, insanlığın toplam bilgisi olarak adlandırabileceğimiz varlık öbeğinin biraz daha karmaşıklaşıp gelişmesine nispeten daha çok katkı sunmalarını sağlayabilir.

Darwin, işte insanlığa bu büyük katkıyı sunmuş çalışkan ve azimli dâhilerden biriydi.

İnsanlığın ve bir deyişle insanlık nezdinde kendini anlama çabasında olan evrenin parladığı örneklerden biridir, Darwin'in eseri.

Evrim vardır. Evrim ve devrim -hem canlıların hem de cansızlarınki- varlık akışının doğal bir sonucu, hatta asli oluş şekli, bu şekle insanın verdiği anlam ve insanın onu anlama yoludur.

Evrim sürüyor. Varlık akışı sürüyor. Arada bir kaçınılmaz olarak meydana gelen, daha doğrusu meydana getirilen devrimsel sıçramalarla eskimiş olanı yıkıp daha kararlı, kalıcı öbekler oluşturarak ya da karşı devrimlerle, yıpranmış ve eskimiş olanın egemenliğine teslim olarak…

Darwin’i unutmayalım. Zaman ayırıp onu mutlaka okuyalım ama tek başına değil, ondan önce ve ondan sonra gelenlerle beraber… Onu, ondan öncekileri, ondan sonrakileri bir süreç içerisinde anlamaya çalışalım. Bu anlama çabası, bizim en değerli çabalarımızdan biridir. Zira Marx’ın ünlü on birinci tezinde yazdığı gibi, aslolan yorumlamak değil ama hem kendimizi hem de çevremizi, tüm varlık öbeklerini, en başta insanlığı, dayanışma, eşitlik, kardeşlik ve gerçek anlamıyla sınırları zorlayan bir özgürlük yolunda değiştirmektir. Bunu yapabilmek için de önce her tür tarihsel süreci iyi analiz etmek ve anlamak gerekir. Bilgi edinmek ve üretmekse bu yolda sahip olduğumuz imkânları genişletmemizin en etkili yöntemlerinin başında gelir.

İyi ki doğdun Darwin!