Sosyalizmin tütünle imtihanı

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Tarihçiler, Lenin’in tütün kullanmadığını ve yanında tütün kullanılmasından da hiç haz etmediğini yazarlar. Fakat Lenin’in tütün karşıtı mücadelesinin, Şubat devriminin hemen sonrasında başladığını bilenlerin sayısı oldukça azdır.

Rusya’da Şubat devrimi patlak verdiğinde İsviçre’de olan Lenin, yoldaşlarıyla birlikte bir an önce Rusya’ya gitmenin yollarını aramaktadır. Sonunda Almanya’dan geçmekten başka çare olmadığı ortaya çıkınca, Alman yetkililerle görüşülür ve Alman yetkililer, 4 Nisan 1917’de Lenin ve yoldaşlarının Almanya’da trenden inmemeleri şartıyla topraklarından geçmelerine izin verir.

Böylece Lenin ve 30 kadar yoldaşının, Zürih’ten Sankt-Peterburg’a, sekiz gün sürecek yolculuğu başlar. Yolculuk başlar başlamaz daracık vagon tütün dumanıyla dolunca, Lenin yoldaşlarından yalnızca tuvalette tütün kullanmalarını ister. Ancak tuvalet hem tuvaleti kullanmak isteyenlerin, hem de tütün kullananların ihtiyacına yetmemektedir. Bunun üzerine Lenin, tuvaletin tütün için kullanımına sınırlama getirir. İşte bazı tarihçiler bu düzenlemeyi, Lenin’in tütün mücadelesinin başlangıcı olarak kabul ediyorlar.

Şakası bir yana, Lenin’in tütün mücadelesi Ekim devriminin ilk günlerinden itibaren kayıtlara geçmeye başlamıştır. Lenin, önce Sovnarkom (Bakanlar Kurulu) toplantılarında tütün kullananların şöminenin yanında oturmalarını ister. Kurul içinden tek destekçisi Sağlık Bakanı Nikolay Aleksandroviç Semaşko’dur.

Rusya’da tütün kullanımı çok yaygındır ve erişkin erkeklerin hemen tamamının günde ortalama 1 paket tütün kullandığı tahmin edilmektedir. Sovyetler Birliği’nin tütün mücadelesi, Lenin’in önerisiyle, Semaşko tarafından Aralık 1920’de başlatılır.

Semaşko konuyu Sovnarkom’un planlama komitesi toplantısına getirmiştir. Semaşko, genel Marksist bir perspektiften, işçi sınıfını zehirleyen tütünün üretim ve ihracının Bolşevik hükumetin misyonuna aykırı olduğunu savunmaktadır. Toplantıda Semaşko’nun, tarım, ekonomi, ticaret ve sendikaların temsilcilerinden oluşacak bir özel komisyon oluşturmasına ve alınacak tedbirlerin belirlenmesine karar verilir.

Komisyon iki hafta boyunca toplanarak sorunu tartışır ve tütün ham maddelerinin ithalatının yasaklanması, tütün spekülasyonuyla mücadele, 21 yaş altındakilerin ve tütün kullanmayanların tütün rasyon kartlarının kaldırılması, kamusal alanlarda ve sağlık kuruluşlarında tütün kullanımının yasaklanması ve tütün kullanımına karşı enerjik bir ajitasyon yürütülmesini içeren 10 maddelik bir eylem planı oluşturulur. Plan, tütün kullanımının başlangıçta yalnızca halen tütün kullanmakta olanlarla sınırlanmasını, daha sonra bunlarında tütün kullanmayı bırakmalarını amaçlamaktadır.

Plan hazırlığı sürecinde sanayi ve ticaret temsilcilerinden aykırı bir ses yükselmemiş olmasına rağmen, Semaşko 3 Şubat 1921’de kararnameyi yayınladığında kıyamet kopar. Kararnamenin tarım, üretim ve ticareti sınırlayacağı yönündeki eleştiriler karşısında, kararname geri çekilir. Tasarı bu kez planlama komitesi yerine, Sovnarkom’da yeniden değerlendirilecektir.

Semaşko, Lenin’e kendisini desteklemediği için sitem ederken, Lenin de Semaşko’yu başarısızlığın sorumluluğunu almamakla eleştirir. Semaşko 1 Temmuz 1921’de karşıtlarının “ekonomik” gerekçeleri karşısında fazla dayanamayıp, kararnameyi geri çeker, fakat tütün karşıtı savaşı asla bırakmaz.

I.A. Pridonov, 1922 yılında kaleme aldığı bir makalesinde Semaşko’nun tütün karşıtı girişimini över, ancak Narkomzdrav’ın eğitim çabalarını Askeri Hijyen otoritesinin etkinlikleriyle sınırlamasını eleştirir. Pridonov’a göre hükumet aslında bütün tütün fabrikalarını kapatmalı ve tütün satışını yasaklamalıdır, fakat bu yapılamıyorsa, en azından çocukların tütüne erişimi engellenmeli, kamusal alanlarda, sağlık kuruluşlarında, pazarlarda ve demiryollarında tütün kullanımı yasaklanmalıdır. Tütünün yasaklanamadığı yerlerde, tütün kullananlar için ayrı mekanlar (tütün odaları) oluşturulmalıdır.

Pridonov başka yazarlardan da destek bulur, fakat bazı tütün karşıtları “yasakları” otoriter ve etkisiz bulmaktadır. I.V. Sazhin, Çar Aleksey Mihailoviç’in (1645–1676) gaddar cezalarının (burun kesmek, kırbaç, hatta öldürmek) dahi işe yaramadığını anımsatarak, meselenin tütünün satılması değil, satın alınmak istenmesi olduğunu öne sürmektedir. O halde tütünle mücadeleye buradan başlanmalıdır ve kültür devriminin bir parçası olarak ele alınmalıdır.

Diğer yandan Semaşko’nun “burnunun dibinde”, Moskova’da, tütün yasaklarının uygulanmasını denetlemekle görevli olan Moskova Halk Sağlığı Departmanı, görevini yerine getirmek bir yana, sağlık kurumlarında tütün kullananlara 50 kopek ceza kesilmeye başlandığı 1926’ya kadar, kendi birimlerinde dahi tütün kullanımına gözlerini kapatmıştır.

Tütün mücadelesinde yasaklama yöntemi, yalnızca “gençler” için uygun görülmektedir, fakat burada dahi katı uygulamalar tercih edilmemektedir. Komsomol ve Piyoner örgütleri tütün karşıtı kampanyalara dahil edilmiştir. Bu örgütlerde tütün karşıtlığı “yeni yaşamın” bir parçası olarak teşvik edilmektedir.

Semaşko, “ekonomik” gerekçelerle baş edemeyeceğini anlayınca, taktik değiştirerek, tütün mücadelesini, Narkomzdrav’ın genel hijyen ve proflaksi etkinlikleri içinde sürdürmeye karar verir.

Bu dönemde Sovyetler Birliği’ndeki en önemli halk sağlığı sorunu, bitle bulaşan bir hastalık olan tifüstür. O kadar ki, Lenin’in “ya bitler sosyalizmi yenecek, ya da sosyalizm bitleri” dediği söylenir. Karşı devrimciler ülkeyi iç savaşa sürüklemiş, üstüne üstlük 1920 ve 1921 yıllarında yaşanan kuraklık kıtlığa yol açmıştır.

Lenin bu durum karşısında Mart 1921’de “Yeni Ekonomik Politika” çerçevesinde taktik bir geri çekilme içine girmek zorunda kalmıştır. Bu koşullarda, kendisinden çok şey istenen, fakat bunları yerine getirebilmesi için kaynak sağlanamayan Semaşko, sorunu “işçi sınıfına” havale etmekten başka çözüm bulamaz ve daha sonra toplumcu tıbbın mottosu haline gelecek olan “işçilerin sağlığının korunması, işçilerin kendi sorumluluğudur” sloganını (bu slogan aynı zamanda Sınıfın Sağlığı bloğumuzun da mottosudur) üretir. Artık sağlığın korunması sosyalistler için bir görev halini almıştır.

Narkomzdrav, ülke çapında çok büyük, o güne kadar dünyada eşi görülmemiş bir sağlık eğitimi kampanyası başlatmıştır. Sağlık için nasıl bir yaşam tarzı benimsenmesi gerektiği, nasıl davranılması, yaşanması ve çalışılması gerektiğine ilişkin broşürler, posterler ve eğitim etkinlikleri ülkenin en ücra köşelerine ulaştırılır. 1919 – 1921 arasında bu etkinliklerde toplam 13 milyon eğitim materyali kullanılmıştır.

Semaşko tütün mücadelesini de sağlık eğitimi etkinliklerinin bir parçası haline getirmiştir. Üzerinde şair Mayakovski’in çok bilinen beytini çağrıştıran “Tütünü bırak! Tütün kağıda sarılmış zehirdir” yazılı posterler fabrikalarda, ulaşım araçlarında, pazar yerlerinde, devlet dairelerinde… her yerdedir.

Bu kampanya, o tarihlerde dünya üzerinde tütüne karşı yürütülen en büyük eğitim kampanyasıdır. Topluma türün sosyal bir tehlike, tütün mücadelesi kolektif sorumluluk ve komünal fayda olarak sunulmaktadır.

Sovyetler Birliği’nin tütün mücadelesinde sağlık eğitimi yanında getirdiği ikinci önemli yenilik, devlet kontrolünde tütün bırakma tedavisi programıdır. Verem mücadelesinden esinlenilerek geliştirilen program, Sovyetik sağlık hizmetlerinin temelini oluşturan “dispanser” yöntemine dayanmaktadır. 

Moskova Sağlık Müdürlüğü tarafından alkol ve madde bağımlılığı tedavisi için geliştirilen “narkodispanserler”, tütün bağımlılığı tedavisi için de kullanılmaya başlamıştır. Tütün kullanımını bıraktırmak için kullanılan sosyal destek grupları ve güdümlü terapiler gibi tedavi teknikleri, çağın son psikoloji kuram ve tekniklerine dayalıdır. 

1924 başlarında tütün kontrol dispanserlerine ayda 30 – 40 kişi kaydolmaktadır, fakat kısa sürede bu rakamlar ayda bin kişiyi aşar. 1925 yılında dispanserlere müracaatın çok artması üzerine, “bireysel” tedaviye son verilmiş, veremli hastalara öncelik verilerek, “grup” tedavisine başlanmıştır. Grup tedavisi, 50 – 80 kişilik gruplarda yürütülmüştür.

Daha sonra grup tedavileri işyerlerine ve komünist gençlik örgütlerine genişletilmiştir. Dünyaca ünlü Sovyet fizyolog I. P. Pavlov tarafından geliştirilen kavramların kullanıldığı araştırmalarda tütün kullanımı, çevresel etmenlere bir yanıt olarak kavramsallaştırılmıştır. Buradan hareketle tütün kullanılmayan ortamların yaygınlaştırılmasının, tütün mücadelesinde çok önemli bir yere oturduğu savunularak, bu konudaki çabalar arttırılmıştır. İşyerlerinde örgütlenen tütün kullanımını bırakma dispanserlerinde başarının yüzde 40 – 50’lere ulaştığı rapor edilmiştir.

Sovyetler Birliği’nin Semaşko öndeliliğindeki ulusal tütün kullanımını bırakma programı, tarihteki ilk “yaygın” tütün karşıtı eylemdir. Yerel düzeyde ve narkodispanserler, grup terapileri gibi yenilikçi yöntemlerin başarıyla kullanıldığı program, Sovyetler Birliği’ni tütünü bırakma mücadelesinin öncüsü kılmaktadır. Bu yıllarda ABD’de hekimlerin tütün reklamlarında boy gösterdikleri, hatta hastalarına tütün kullanmayı tavsiye ettikleri göz önüne alındığında, Sovyetler Birliği’nin bu alandaki çalışmalarının değeri daha iyi anlaşılacaktır.

Semaşko’nun tütün üretiminin yasaklanması girişimi başarıya ulaşamamış olsa da, tütün mücadelesinde geliştirdiği diğer yöntemler dünyaya örnek olmuştur. ABD ve İngiltere gibi ülkelerde, Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarındaki tütün mücadelesiyle kıyaslanabilecek çabalar ancak 1950–1960’lı yıllarda başlatılabilmiştir. Kuşkusuz bunun başlıca nedeni bu ülkelerdeki tütün tekelleridir. Sovyetler Birliği tütün mücadelesinde kapitalistleri etkisiz hale getirmenin avantajını kullanmıştır.

Bugün Lenin ve Semaşko’nun başlattığı tütün mücadelesini daha ileriye taşımak ve işçi sınıfını bu sosyal felaketten kurtarmak görevi yine sosyalistlerin omuzlarındadır. Bu görev tarihte de görüldüğü gibi ancak kapitalizm geriletilerek, tütün tekellerinin beli kırılarak başarılabilir.