‘Özel mi?’

Mehmet Erdemli'nin “Özel mi?” başlıklı yazısı 05 Mart 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

İngiliz gazetesi Independent, haberin başlığında kullandığı “Hâlâ özel mi?” sorusunu bana sorsaydı, ABD-İngiliz ilişkileri için, “evet, hâlâ özel” derdim.

Gazeteye sorarsanız, pek öyle değilmiş. İki ülke arasında var olan bir dizi sorundan söz ediyor gazete, ki başlıktaki soruyu haklı çıkarır nitelikte sorunlar bunlar.

Ben, pek mağrur İngiltere’nin sadece ABD’yi ciddiye aldığını, zaman zaman ona benzemeye çalıştığını düşünürüm hep. Bill Clinton başkan seçildiğinde, İngilizler de onun kadar genç Tony Blair’i iktidara getirmişlerdi. Ölçü değil ama öykünme olduğunu düşündürtecek bir durum olarak görmüşümdür bunu ben hep.

İngiltere, eski kıtanın bence hâlâ siyasi açıdan önemli bir ülkesi, bundan ötürü de zaman zaman ABD’ye onun yön verdiğine inanırım. Hillary Clinton’dan sonra göreve gelen John Kerry’nin, Dışişleri Bakanı olarak ilk resmi ziyaretini Londra’ya yapması, öyle yabana atılacak bir mesaj değil. İngiltere’nin ABD için “öncelikli müttefik” olduğunun bir işareti bu.

Ancak Independent’ın yazısına konu ettiği kimi sorunların mevcudiyeti de bir gerçek. Gazeteye göre iki konuda, Falkland ile Suriye krizi konusunda iki ülke arasında görüş ayrılıkları var. Washington, Falkland adalarının statüsünün ne olacağının belirlenmesi amacıyla önümüzdeki ay yapılacak referandumdan çıkacak sonucu tanımayacağını açıklamıştı. İngiltere’nin de Arjantin’in de lehine sonuçlansa bu konuda tarafsız kalmak istediğini bildirmişti ABD. Çünkü Latin Amerika’da zaten yayılma eğilimi gösteren anti-Amerikan rüzgarın hızlı esmesinden çekiniyor. İngiltere ile Arjantin’in üzerlerinde hak iddia ettikleri Falkland sorunu, her konuda “müttefik” olan ABD ile İngiltere’nin arasını açabilecek bir sorun olmaya aday gerçekten de.

Suriye konusunda, İngiltere, eski Dışişleri Bakanı Clinton’dan çok memnundu. Çünkü, Clinton’un “şahin” tutumu, İngiltere’nin de Suriye politikasına uygundu. Ancak Clinton’un şahinliği ABD yönetiminden destek görmedi. ABD, Suriyeli muhaliflere silah sağlanması konusunda çekinceli bir durumda. Kerry’nin de bu konuda daha ileri bir adım atacağı konusunda bir belirti yok. Bu İngiltere için iyi bir durum değil.

ABD, gazeteye göre, İngiltere ile arasını açabilecek bu sorunlardan çok, ada ülkesini AB’den ayrılma konusunda iknaya yoğunlaşmış görünüyor. AB’den ayrılma düşüncesinin hayata geçmesi için bir hayli zaman varken, ABD’nin bunu öne alması, Falkland ile Suriye konusunda gündemi değiştirme amaçlı tabii ki.

İngiltere, önceki gün Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın da belirttiği gibi, Suriye krizinin merkezinde bir ülke. Bu ülkeye ilişkin her türlü yalan haber İngiltere’den akmakta. Coventry kentinde elbise mağazası işleten bir Suriyelinin tek başına yönettiği “Suriye İnsan Hakları Gözlemevi”, tüm yalan haberlerin kaynağı. Kamuoylarını yanıltma konusunda da bir hayli becerikli.

ABD’nin, Suriye’de Esad’dan sonra ne olacağı konusundaki kuşkusu, adı geçen ülkeye yönelik operasyonel tavırlar için işi ağırdan almasına yol açıyor. Çok kısa bir süre sonra, ABD ile “hemen hemen her konudaki” en büyük müttefiki olan İngiltere’nin ilişkilerinin ne boyuta geleceğini göreceğiz.

Bekleyelim.