Emekçilerin ‘Lordu’na veda

Bütünüyle “güzel” adamdı. Güzel gülen, güzel konuşan, güzel direnen bir adam. Katılma fırsatı bulduğum ne kadar savaş ya da hükümet karşıtı etkinlik varsa onun da katılacağını duyduğumda mutluluk duyardım değil. Az değil, tam otuz yıl boyunca benim “kişisel tarihimde” (de) yeri olan “çok güzel” bir adamdı İngiliz sosyalist hareketinin büyük “kaptanlarından” Tony Benn.

Hükümetlerin, çok sonra aldığı bir kararla, kendisine bağlılık koşulunu yerine getiren yabancılar da dahil, bir çok kişiye dağıttığı Lord ünvanına “atadan” sahip olduğu halde ömrü boyunca kullanmayan biri olmamakla kalmamış, Lordlar Kamarası’nın dağıtılmasını isteyecek kadar bu kuruma karşı çıkmıştı. Elbette monarşiye de. İşçi Partisi lideri Ed Miliband, kendisinden de partisinden de çok çok daha solda olan Benn için yayınladığı taziye mesajında ondan “güçsüzlerin haklarını savunan büyük parlamenter” diye söz etti. Doğrudur bu. Ama o “güçsüzlere” asla “güçsüzler” sıfatıyla yaklaşmamış bir sosyalistti. Onların gücüne inanan, kendini onların gücüne bağlayan biri olarak başka bir tutum da beklenemezdi ondan tabii ki. Bir parçası ülkesi İngiltere’nin işgalindeki iki İrlanda’nın birleşmesini de savundu hep.

Müthiş bir konuşmacı olduğunu söylemeye gerek yok tabii ki. İngiliz dilinde bu kadar ateşli, bu kadar dolu konuşan birine daha rastlamak kolay değildir sanırım. Belagatını inandığı sosyalizmden almıştı Tony Benn. Ne demek aslında bir “savaş meclisi” olan İngiltere parlamentosunda tam 51 yıl boyunca “barışın sesi” olmak? Hem de tüm engellere rağmen “kısılamayan” bir ses olmak? Yine bir savaş makinesi dönüştürülmüş İşçi Partisi’nde genel başkanlığı her defasında çok az farkla kaybetmesinde parti içindeki “emperyal solcuların” etkisi vardır. Hayatı boyunca sürdürdüğü savaş karşıtlığını özellikle 1983’den sonra daha da yüksek bir tempoda dile getirdi. Savaş karşıtı Koalisyon’un uzun yıllardır başkanlığını yapan bu büyük şahsiyet ülkesinin emperyalist emelleri doğrultusunda başlattığı Falkland savaşına da, Afganistan, Irak işgallerine de karşı çıktı. Tony Blair’e “savaş suçlusu” diyen de odur. BBC’nin 2007 yılında yaptırdığı bir ankette 11 yıl başbakanlık yapan Margaret Thatcher’ı geride bırakarak “İngiltere’nin Siyasi Kahramanı” seçildiğinde buna pek de önem vermeyişi anlaşılmaz bir tutum değildir. “Emekçilerin kahramanı” olmayı “çok gençken marksist olduğum” dediği zamandan beri başarmış biri olarak elbette önemsemedi “siyaset kahramanı” unvanını.

Sizinle aynı yürüyüşlerde, çoook arkanızda kalsam da, aynı anda, aynı amaç için yürümekten ötürü onur duyuyorum Bay Benn.

Bana yaşattığınız bu onur için minnettarlığımı lütfen kabul edin.