Cameron’a mektuplu itiraz

Muhafazakar Parti’nin liderinden de bu beklenirdi zaten. Başbakan David Cameron da haleflerinin izinden giderek din konusunda zaman zaman, aslında pek de gerekmediği halde, kimi lakırdılar ediyor. En son bir kilise dergisine yazdığı makalede, ülkesinin Hıristiyan olduğunu vurgulayıp, Hıristiyan değerlere göre yaşamak gerekliliğinden söz etti.

Neden gerek duyduğunu kendi adıma anlamaya çalışıyorum. Hak vermiyorum haliyle. Muhalefet lideriyken, İşçi Partisi hükümetini azınlıklarla Hıristiyan olmayan unsurlara verdiği hakların çokluğu konusunda (elbette dolaylı olarak) eleştiren biri olduğunu anımsamamız lazım. Bu eleştirilerle politika yapan, nihayetinde oy alan biri İngiltere Başbakanı. İktidara geldiğinde göçmen karşıtı son derece tehlikeli politikaları yaşama geçirdiğini gördük. Seçmeninin duymaktan hoşlanacağı laflar etmesi gerektiğini düşündüğünde işte böyle şeyler yapıyor cameron. Cameron, bu düşüncelerini resmi bir açıklama olarak değil, bir makale sahibi olarak dile getirdiği için bunda “siyaseten” bir yanlışlık olmayabilir ama mesajın iletildiği kesimlerin dışındakiler üzerinde ciddi endişe kaynağı bu ettiği laflar. İngiltere laik bir ülke değil. İngiltere Kraliçesi, ülkenin resmi mezhebi olan Anglikan Kilisesi’nin başı aynı zamanda. Ama toplum “seküler”. Bu seküler ortamdan bir hayli memnun kalan Hıristiyan olmayan topluluklar, ülkenin Hıristiyan olduğu hatırlatmasının, yaptırımlara dönmesinden endişe duyuyorlar haliyle.

Çokkültürlülük politikasının, kimi sakıncalarına rağmen, ülkedeki “birlik” açısından sayılamaz yararları var. Cameron’un sözleri, ülkesinin yıllardır başarıyla yürüttüğü bu politikaya da ters. Katı Hıristiyan olmayan bir ülke olarak İngiltere’nin Hıristiyanlığının altının böylesine çizilmesi, ülkedeki ırkçıları da cesaretlendiren bir tutum. Bu nedenle ülkenin önde gelen 55 aydını Cameron’un makalesine itiraz içeren bir mektup kaleme aldılar. İşin ilginci bu mektup, ülkenin en muhafazakar gazetesi The Daily Telegraph’da yayınlandı. İlginç diyorum ama şaşırtıcı değil bu, İngiliz muhafazakarları ırkçılığa kapı açacak her türlü yoruma herkesten daha çok karşılar çünkü. Irkçılık bulaşmış bir yorumun muhafazakarlığa darbe vurduğuna inanıyorlar. O nedenle mektubun yayınlanacağı en uygun yer olduğu açık bu gazetenin. Mektupta Başbakan Cameron, açıkca ayrımcılık yapmakla suçlandı. Ülkedeki diğer din mensuplarının mevcudiyetini hesaba katmadan değerlendirmeler yaptığı vurgulandı. Bundan daha önemlisi mektupta Başbakan Cameron “yabancılaşma”ya yol açmakla da suçlandı, ki, bu ayrımcılıktan daha kötü bir durum elbette. Ayrımcılığa uğrasanız da aidiyetniz inkar edilemez ama yabancılaştığınız anda iyice tanınmaz kabul edilirsiniz. Bu tehlikenin altını çizerek Cameron’a “ettiğin laflar sekülar bir toplumda iyi gitmez” dediler.

Bu doğru bir çıkıştır. Aydın namusu böyle bir şey işte. Cameron’un, ülkenin bir göçmen ülkesi olduğunu yok sayarcasına tek dinli, tek mezhepli bir İngiltere var sanması, seçimlerde oy kazanmasına yol açar ama çokkültürlülük politikasını da çökertir. O zaman yaşanacak sorunları düşünmek bile istemem.

Haleflerinin zaman zaman peşinden gitmesi gerekebilir, anlarım. Ama Cameron, ülkenin hala göçmene ihtiyacı olduğunu kulağına fısıldayıp duran muhafazakar danışmanlarının sözünü dinlemeli bence.