30 Mart sonrası

Çürümüş bir sistemin, yine kendini deşifre eden, kendine yakışır bir seçimi daha sona erdi. Her seçim sonrası olduğu gibi, kimin seçimden zaferle çıktığına, kimin nasıl madara olduğuna dair birçok fikre şahit olduk televizyonlardan sabaha dek yapılan seçim programlarında.

Kimi bir önceki yerel seçimle kıyaslayarak taltif ve mahkum etti birilerini, kimi genel seçimle. Kimi oy oranına yaslanarak ululadı birilerini, kimi kazanılan belediye başkanlıklarının ülke haritasına yansıyan renklerine.

Garip bir coğrafya burası. Maneviyat ve inanç referanslı kitleye el sallıyorlardı balkondan, haklarındaki yolsuzluk ve hırsızlık suçlamalarına yanıt veremeyenlerle “google’dan ayet sallayan”. Sağı, sağ vurarak indirmeye çalıştı kendisinin aslında “solcu” olduğunu iddia eden parti.

İlginç bir coğrafya burası. CHP, hayatında almadığı ve belki de alamayacağı MHP oyu desteğini aldı bu seçimde. Ama oranlara bakılırsa, en azından İstanbul’da, birçok CHP’liyi de kaybetti. Zira İstanbul’daki MHP destekli bir CHP’nin, normal şartlarda, zafer turu atıyor olması gerekirdi.

Üzücü bir coğrafya burası. Oy verme oranının %120 olduğu bir coğrafya düşünün. Hayır yanlış yazmadım. Aynen okuduğunuz gibi. Mükerrer oy, tavan yapmış yani. Ya da oy sayımından sonra listeye yanlışlıkla(!) yanlış yazılan sayılar. Nasıl oy kullanabildiği anlaşılamayan ikametgahsız seçmenler. Kaçırılmaya çalışılan oy torbaları. Gerçek oy torbalarıyla değiştirelemeyip gerisin geriye götürülürken sobelenen oy hırsızları.

Vay ki vay!

Ama bizler için umut verici şeyler de oldu.

Mesela ilk defa adı Komünist olan bir parti Belediye Başkanlığı kazandı. Ne güzel. Ülkenin ilk TKP’li Belediye Başkanı olan Fatih Mehmet Maçoğlu’nu da, Demokratik Haklar Federasyonu’nu da, Ovacık Demokratik Halk Dayanışması’nı da, TKP’yi de yürekten kutlarım. Ve tabii, Ovacık halkını.

İşleri hem zor hem kolay.

Zor çünkü, “bakın gördünüz mü, beceremediler işte” demek için an bekleyen o kadar çok aklı evvel var ki. Ve yasalar ve merkezi yönetim, o kadar hazır ki başarılı olunamasın diye.

Kolay çünkü, baştan yola çıkarken konmuş ilkeleri:

“Söz, yetki, karar Ovacık halkının!”

Bitti. Bu kadar.

Benzer bir girişim Hozat’ta, Hozat Halk Dayanışması adayıyla yapıldı. Küçük bir farkla başkanlığı kaçıran TKP Hozat Belediye Başkan Adayı Kahraman Kılıç’ı ve Halk Dayanışması içerisindeki Hozatlıları da gönülden kutluyorum.

Ve tabi ki Sevra dostumu. Defne’den tüm ülkeye umut yaydı Sevra Baklacı. Gençler adına, kadınlar adına, kardeşlik, barış adına. Sosyalizm adına. “Sonuç ne olursa olsun hiç önemli değil. Önemli olan senin bu adımın ve yaratacağın farkındalıktır” demiştim adaylığı açıklandığı zaman kendisine gönderdiğim mesajda.

Hiç şüphesiz hepimiz üzüldük sonuca. Öylesine coşturmuştu ki yüreklerimizi Sevra’nın yürekliliği, umudu ve duruşu. Ve hiç şüphesiz bu yüreklilik, bu umut ve bu duruş, şimdi bizi daha da dik, umutlu ve yürekli kılıyor.

Ülkedeki gericileşmeye, dinselleşmeye, sağcılaşmaya, çürümeye, kokuşmuşluğa karşın hala ayakta ve umutluysak eğer, bu güzel yürekli güzel insanlar sayesindedir.

Hepinizin beynine, emeğine, yüreğine sağlık. Söz, yetki, karar halkın olana dek devam. Çünkü, bu daha başlangıç!