Muhalefet, istifa et!..

Soma acısı bize bir kez daha göstermiştir ki, insan canının en ufak bir önemi yoktur AKP için para söz konusu olduğunda. Esasen kapitalizmin şiarı değil midir zaten bu? Sayıyla mı verilmiştir sanki işçi dediğin? Biri gider, biri gelir, kazanç çarkı devam eder.

Ne var ki AKP umarsızlığı artık insanlıktan çıkma noktasını geçmiştir bile. Tavşana kaç tazıya tut şeklinde gelişip, hiçbir sonuca ulaşılmayacağı, ulaşılmış gibi görünse bile, olası ceza alacak işbirlikçilerin, kısa sürede paçayı kurtaracakları kamuoyunun genel kanısı halindedir.

Polis şiddetini taçlandıran Başbakan tokatlarını da eklediğinizde, “devlet yetkilisi” ağırlığından fersah fersah uzak, diktatör özentili bir ne oldum delisi Başbakan’a sahiptir memleket.

Soma’daki bu şirketin, oy için dağıtılan kömürlerin satıcısı olduğu, ne kadar üretim yaparsa yapsın, hepsinin devlet tarafından alınacağı garantisinin verildiği ortaya çıkmıştır işte. Trajediye bak!

Madende ne kadar çalışanının olduğunu bilmeyen bir şirket var ortada. İçerde kaç kişi var bilinmiyor. O kadar acı ki, ölüleri sayıyoruz, ‘ölü sayısı’nın üzerine yaralıları ve kurtulanları ekliyoruz, ve devletin, yakını bulunamayan ailelere yaptığı başvuru çağrısının sonucunu bekliyoruz ocaktakilerin ‘sayı’sını bulmak için. Rezalet!.. Vahşet!.. Boyunuz devrilsin sizin. Sayı değil onlar ağalar beyler, insan!.. Can!..

“Sigortasız, kaçak, hatta Suriyeli çalışanlar var” söylentisi, söylentiden öte, ciddi bir şüphedir bu durumda. Ama it iti ısırmayacak, çıkmayacaktır yine bir şey.
Tıpkı Haziran Direnişinde yaralanan ve ölenlerin sorumlularının, bir yıl geçmesine karşın, cezalandırılmadığı gibi. Tıpkı Roboski katliamının sorumlularının elini kolunu sallayarak dolaştığı gibi. Tıpkı Zafer Çağlayan’ın kol saati hakkında yalan söylediği, Erdoğan Bayraktar’ın “yaptığım her şey Başbakan’ın bilgisi dahilinde” diye açıklama yaptığı halde hiçbir şey olmadığı gibi. Haklarında türlü yolsuzluk ispatı olabilecek tapelere, kayıtlara karşın, hakkında şüphe uyananların değil, bunları yayınlayanların, üstelik ‘vatana ihanet’ suçlamasıyla cezalandırılmaya çalışıldığı gibi.

Bir ülkenin Başbakan ve iktidarının, halkın gözünde rezil olması, küçük düşmesi, yaptıklarının hesabının sorulması için daha ne olması gerekmektedir ki? Her fırsatta “edep”ten bahsedenlerin edepsizliklerinin, yolsuzluklarının ve rezilliklerinin deşifre edilmesi için daha ne beklenmektedir?

Başbakan’ın ve AKP yetkililerinin, kendilerini mahkum edebilecek imkan kalmayana kadar istifa etmeyecekleri açıktır. Bu varlıktan nemalanan işbirlikçiler de istememektedir böyle bir şeyi. Garip, acı ve trajik olansa, muhalefet parti ve milletvekillerinin, ellerinde neredeyse yasal ve hukuksal hesap sorma olanağı kalmamış olmasına karşın, yine de, artık AKP kararlarının uygulama alanı haline dönüşmüş Meclis’ten, medet umar gibi koltuklarında oturmalarıdır. Oysa açıktır ki TBMM meşruiyetini kaybetmiştir. AKP iktidarı eylemlerinin noterlik mekanizması haline dönüşmüştür.

Ne yolsuzluk yapan bakanların, ne vatandaşına işkence eden ve öldüren polislerin, ne halkına el kaldıran bir Başbakan’ın, ne avukat kelepçeleten sistemin hesabının sorulamadığı bir Meclis durumundadır artık TBMM. Yerel seçimlerde yapılan yolsuzluk ve haksızlıkların sonucuna ulaşılabilinmiş midir? Peki, HSYK düzenlemesi oylamasına girmeyen muhalefet milletvekilleri bu sorumluluktaki paylarının farkında mıdır?

Soma hakkında yetkililere sorular sorduklarını ispatlamaya çalışan muhalefet milletvekilleri, bu beyhude çabalarıyla tiraji-komik bir duruma ilham kaynağı olduklarının farkında değiller midir?

Kabine ve AKP, memlekette yaşanan bütün bu kepazeliklerinin sorumluluğunu alıp istifa edecek değildirler. Bu kesin. Böyle bir sorumluluk anlayışları olmadığı ortadadır. Peki ya siz muhalefet milletvekilleri?

O mecliste kalmaya devam ederek, memleketin yaralarına merhem, bu rezil gidişe bir çare olduğunuzu gerçekten düşünüyor musunuz? İstifa ettiğiniz taktirde ne olur sanıyorsunuz? Kaos mu? Yaşananlara baksanıza!.. Bu bir ‘kaos’ değil de ‘düzen’ midir sizce?

Sizce bu bir ‘kaos’ ise, zaten istifa etseniz de daha beteri olmaz demektir. İstifa ederseniz, hiç olmazsa onurunuzu kurtarır ve hesap sormak isteyenlere engel olmamış olursunuz.

Yok eğer bu bir ‘düzen’ ise size göre, AKP faşizmine koltuk değneği olmaya devam ettiğiniz her günün hesabı, sizin düzen dediğiniz düzelip de gerçekten düzene girdiği gün, sizlerden de sorulacaktır.