Aleko'dan Berkin'e

Merhaba Berkin. Ben Alexandros Grigoropoulos. Dostlarım bana kısaca Aleko derlerdi. Hâlâ da öyle derler.

Senden altı sene önce, suyun öte yanında, Atina’da, senin gibi polisin silahından çıkanla öldürüldüm ben de. İki kere ensemden vurulmuşum.
Bilmiyorum. Hatırlamıyorum. Farkında değildim. Sadece bir acı ve sıcaklık hissettim bedenimde. Ensemden başıma ve omuruma yayılan bir sıcaklık. Çok yandı canım.

Senden altı sene önce, ülkemde yapılan gösterilerde vuruldum devletin resmi katilleri tarafından. Ensemden. İki kere. En doğal hakkım olan, protesto gösterileri sırasında. Tıpkı senin gibi. Üstelik ben ekmek almaya değil, protesto etmeye çıkmıştım. Şimdi senin ardından “orada o çocuğun ne işi vardı?” diye atıp tutanlara da, “sadece ekmek almaya gidiyordu” diyenlere de aldırma kardeşim. Demokrasi dediğin, sadece sandık değildir çünkü. Demokrasi dediğin, tepkini ve tarafını, her yer ve her mecrada ifade edebilme özgürlüğüdür.

Senden altı sene önce, senin de yanıma geldiğin yaşta öldüm ben de. Ama “ağabey” deme bana altı yaş fark nedeniyle. Biz hep bu yaşta kalacağız artık. “Ağabey” deme. Dostlarım bana kısaca Aleko derlerdi. Hala da öyle derler. Sen de öyle de. Aleko.

Senden altı sene önce, vurulup düştüğümde yere, devletin yasal mermisiyle, ayaklandı suyun öte yanınız. Beş ay sürdü mücadele. Beş ay. Atina’da, Selanik’te Patras’ta... İraklion’da İskeçe’de, Hanya’da... Size göre suyun öte yanında, her yerde, her alanda.

Senden altı sene önce, ben vurulduğumda 16 yaşımda, Yunanistan tarihine “7 Aralık 2008 Ayaklanması” diye geçti beş ay süren olaylar.

Ben de isterdim ölümüm nedeniyle değil, yarın umuduyla sorulsun hesaplar diye ama bilirsin, değişiktir bizim coğrafya. Senin ülkende de var insanlıktan nasibini almamış körleşmiş kalpler benim ülkemde de. Suyun her iki tarafında var koltuk, servet ve güç düşkünü acizler.

Benim ölümümden sonraki beş ay sonunda, katilim olan polis, ömür boyu hapis cezası aldı. Onun ateş etmesini engellemeyen devriye arkadaşı da on yıl. İçişleri Bakanı istifa etti. Önce kabul edilmedi istifası ama sonrasında hükümet düştü. Sorumluluklarını kabul etmek zorunda kaldılar.

Biliyorum, senin ülkende de sahte gözyaşları vardır. Sen vurulup düştükten sonra yere, 269 gün tutunmaya çalışırken hayata, ailene hal hatır sormayan cumhurunun başı, ölümünden bir gün önce görüşmüştü ailenle. “Ne istersiniz” sorusuna, “ziyarete gelip destek olanlara biraz anlayışlı olunsun” diyen babana verilen sözlerin nasıl tutulduğu ortada.

Biliyorum, senin başbakanın televizyonlarda açık açık seslendi halkına kafa tutarcasına “emri ben verdim” diyerek. Şehrinin valisi hiç utanmadan başsağlığı dilekleri yayınlarken sosyal medyadan, polisleri acını haykırmak isteyenlere yine gaz ve plastik mermiler sallıyorlardı “vur, vur, gözünden vur!” diyerek.

Biliyorum, resmi ağızlar üzüntülerini dile getirirken göstermelik, Avrupa’da birçok ülkede ölümcül silah kategorisine alınarak yasaklanan, “bizmut” kapsülü atan FN-303 silahı verildi polisin eline senin acını haykırmak isteyenlerin üzerine yeni ölümler saçsınlar diye.

Ama benim ölümümden sonra, polisler ceza aldı, hükümet düştü diye sevinme lütfen. Çünkü bitmez ölümler dünyada özgürlük savaşçıları kazanmadıkça. Dinmez tüm bu acılar paranın saltanatı yıkılmadıkça.

Bizi seçimden seçime sandığa yollayarak demokrasi dersi vermeye kalkanlar aslında çok iyi biliyorlar “temsili demokrasi” denilen şeyin nasıl bir müsamereden ibaret olduğunu. Yargının bizim gibi ülkelerde, sistemin devam etmesi için hukuktaki, polisinse sokaktaki yüzü olduğunu. Çünkü bizim gibi emperyalizme sırtını dayamış işbirlikçi iktidarların olduğu ülkelerde, devletin bütün kurumları, asıl iktidarı gizlemek içindir hep.

Ve sen de ben de çok iyi biliyoruz ki, “isyan” hukuka değil, varoluş temeline dayalı bir haktır. Hiç olmamış ve olamayacak çocuklarımıza adanmış hayatlarımızdır gençliğimiz, çocukluğumuz. Güzel bir ülkeye, güzel bir dünyaya, yarınlara atılmış imzadır yere düşen bedenlerimiz, akan kanlarımız.

Merhaba Berkin. Ben Alexandros Grigoropoulos. Dostlarım bana kısaca Aleko derlerdi. Hâlâ da öyle derler. Sen de öyle de: Aleko!..

“Ürkek bir serçe gibi eğme başını.
Kaldır başını ve dimdik dur!
Bu senin değil, ülkenin ayıbı.
Hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk..”
Nâzım Hikmet