Quo Vadis, DIE LINKE ?

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - BALKANLAR ve DOĞU AVRUPA yazıları

Sol Partisi'nin eşbaşkanı ve Avrupa Sol Partisi'nin başkanı Lothar Bisky, ÖDP tarafından düzenlenen &bdquoOrtadoğu Konferansı"na katılmak üzere geçen ay İstanbul'a geldi. Geçerken belirtelim Sol Parti, İsrail'in yürüttüğü kanlı savaşa karşı &bdquotarafsız" bir tavır izlemekte. Oral Çalışlar'ın kendisiyle yaptığı söyleşide sosyalistleri, &bdquomilliyetçi bolşevikler" ve &bdquoenternasyonalistler" olarak tasnif eden Bisky, hem Almanya'nın hem de genel olarak solun ulusalcılık belasından kurtulması gerektiğini belirttiği söyleşide, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin hem Türkiye'ye birçok olanak sunacağını da sözlerine ekledi.

Kemal Okuyan, haftalık soL dergisinin 259. sayısında Bisky ile yapılan söyleşi üzerine kaleme aldığı yazısında &bdquouzun sayılabilecek bir söyleşide tek bir emperyalizm" sözcüğünün geçmediğinin altını çizdi. Sol Parti'nin 18 sayfalık parti programı taslağında bir kez bile emperyalizm sözcüğünün geçmediği düşünülürse, bu durum Bisky açısından oldukça normal karşılanmalı. Çalışlar, Bisky'i okurlara &bdquoAvrupa'nın en önde gelen Marksist siyasi liderlerinden" biri olarak tanıtmış. Avrupa solunu yeterince takip etmeyen okurlar için oldukça yanıltıcı olabilecek Çalışlar'ın bu subjektif sunumunun yanı sıra, söyleşide Sol Parti hakkında verilen bilgiler bölümününde de maddi hatalar mevcut. Ayrıca, &bdquoAvrupa'nın en önde gelen Marksist siyasi liderlerinden" birinin kendi ülkesindeki siyasi partilerin durumu hakkında yanlış bilgi veremeyeceği kabulü ile hareket edilirse, Bisky'nin söylediklerinin Türkçe'ye yanlış aktarıldığını düşünmek bile mümkün. Söyleşide sonunda verilen bilgilerde yer alan Sol Parti'nin Alman meclisindeki 4. büyük parti değil, 4. büyük grup olduğu gibi teknik ayrıntıları bir kenara bırakıp, Sol Parti'yi ve bu partinin Alman solu içerisindeki durumunu değerlendirmek daha faydalı olacaktır.

Öncelikle Bisky'nin söylediği bazı şeyleri düzeltmek gerekiyor. Alman halkının Sol Parti'yi (söyleşide geçen &bdquoYeni Sol" Parti şeklindeki kullanım doğru değildir. Almanya'da &bdquoYeni Sol" öncelikle Otonomlar, Spontis, APO, Yeşiller ve K-Gruppen için kullanılır. Kastedilen &bdquoPDS.Sol Parti" ile ayrımı belirtmek için kullanılan &bdquoyeni Sol Parti" olmalı) kabullendiği şeklindeki görüş gerçeği yansıtmamaktadır. Sol Parti, şu an yaklaşık %10 oranında destek görmekte ve bu desteğin yarısı SED-PDS, PDS, PDS.Sol Parti geleneğini destekleyen Doğu Almanya'daki seçmenden gelmektedir. Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD)'nden kopan sol sosyal demokratların ve içinde çok çeşitli parti ve fraksiyonlardan üyelerin bulunduğu WASG (Sosyal Adalet için Seçim Alternatifi) ile yaptığı işbirliği ile oylarını % 8.7'ye yükselten Sol Parti, SPD'den kopanlardan ve sendikalardan ihmal edilebilir ölçüde destek almayı başarabilmiştir ve özellikle Batı eyaletlerinde üye kaybı sürecini yaşamaya başlamıştır.

Alman solunu bir çatı altında toplama iddiası ile yola çıkan ve bu nedenle geçmiş seçimlerde listelerinde Alman Komünist Partisi'nden, troçkist Sosyalist Alternatif'ten ve diğer parti ve gruplardan adaylara yer veren, bazen Alternatif Yeşillerle (GAL) flört eden Sol Parti, Hessen Eyaleti seçimlerinden sonra belirgenleşen ve 2009 yılının Eylül ayında yapılacak seçimlerin yaklaşması ile beraber hızlanan bir süreçle parti içinde yer alan ya da seçimlere Sol Parti listelerinden giren başka parti ve gruplardan isimleri partiden uzaklaştırmaya başladı. Böylece solu birleştiren çatı partisi olma iddiasından oldukça uzaklaşmış oldu.

Sol Parti'nin bu hamlesinin arkasında gelecek seçimlerde özellikle komünist adayların CDU ve SPD tarafından kendisine karşı kullanılabileceği düşüncesi yatmakta. Ayrıca Batı eyaletlerindeki Sol Parti üyeleri, parti içindeki komünistlerden rahatsızlık duymakta ve bunu her fırsatta dile getirmektedirler. &bdquoStalinist ve dogmatik" geçmişi ile hesaplaşarak Alman siyasal sisteminin bir parçası haline gelebileceğini hesaplayan Sol Parti yöneticileri, bunun yeterli olmadığını görmüş Doğu Alman komünist geleneği ile hesaplaşmanın yanı sıra, Batı Alman komünist geleneğiyle de köprüleri atma gerekliliğini duymuşlardır.

Bisky, Sol Parti'nin &bdquoAvrupa Birlikçiliğini" geçen Cumartesi günü Berlin'de yapılan ve Avrupa Birliği'nin emperyalist yapısının tartışıldığı XIV. Rosa Luxemburg Konferansı'nda inandırıcı bir şekilde gerekçelendirmekten oldukça uzak kalmıştır. Bisky dışında toplantıya katılan tüm konuşmacıların Avrupa Birliği'nin emperyalist yanını gözler önüne serdikleri konuşmalarına karşılık, Bisky sadece &bdquoAvrupa Birliği'nin bir realite" olduğunu ve bu çatı altında politik mücadele vermek istediklerini söylemekle yetinerek Türkiye'de Ufuk Uras ve şürekası tarafından sıklıkla dile getirilen &bdquoAvrupa'yı Avrupa Birliği'ni değiştirerek dönüştürme" argümanını dile getirdi.

Bisky'nin beklentisinin aksine Alman Solu ulusalcılığa (yurtseverliğe) eskiye oranla daha olumlu yaklaşmakta ve Almanya'da uzun süreden beri AB karşıtı sesler ilk defa bu kadar gür yükselmekte.

Gelecek yazıda Alman solunun ulusalcılık tartışmalarına göz atacağız.

[email protected]