TEOG: Eşitsizlikleri katmerleştirme sınavı

Hatırlayacaksınız, AKP liselere girişte sınavları kaldırıyoruz diye ortalığı ayağa kaldırmış, sonrasında SBS’yi kaldırıp, adına Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavı dediği, 6 dersten birinci ve ikinci dönemde birer tane olmak üzere 12 sınavın uygulanmasını içeren sistemi getirmişti.

Geçtiğimiz hafta ilk defa 8. sınıf öğrencilerine uygulanan bu sınava yaklaşık 1 milyon 300 bin öğrenci katıldı. Sınav birçok boyutuyla değerlendirilebilir ancak bu yazıda işaret edeceğim noktalar bu sınavın, ülkemizde sosyo-ekonomik olarak üst düzeyde, Sünni-Hanefi inancında olan ve zihinsel durumunda ya da gelişiminde herhangi bir problem olmayan çocuklar lehine eşitsizlikleri açık bir şekilde artırmak yönünde bir adım olduğu şeklinde olacak.

İlk nokta, sınavda zorunlu olan din kültürü ve ahlak bilgisi dersi kapsamında sorulan ve diğer bütün derslerle eşit puan getiren 20 soru olmasına ilişkin. Öğrencilerin hangi tür liselere gireceğini belirleyen, farklı inanç-mezhepten ya da herhangi bir dinsel inanışı olmayan ailelerin çocuğunun da katıldığı bir sınavda Sünni-Hanefi inancı dayatan bir dersten soru sormak, sınava giren çocuklar içerisinde bu inancı taşıyanları öne çıkarmak anlamına gelir. Hele hele sınavı değerlendiren uzmanların belirttiği gibi, bu alandan sorduğunuz soruları, çocukların haklı olarak dile getirdiği “biz imam mıyız?” tepkisiyle somutlanan zorlukta sorduğunuzda bu eşitsizliği daha da katmerleştirirsiniz. Burada amacın çok net bir şekilde, belli bir inançta öğrencilere ayrıcalık tanımak ve bunun yanında, zorunlusunun yanında, öğrenciler için seçmeli din temelli dersleri almak yönünde bir teşvik yaratmak olunduğu açıktır. YGS ve LYS’de sorulan din sorularının yanında bu sınavla, AKP, dindar nesiller yetiştirmek amacında ilerlediği yolda, kendince yeni bir olanak yaratmıştır.

Bunun dışında, sınav sonrası yapılan değerlendirmelerde fazla gündeme gelmeyen bir nokta da, tıpkı din dersi gibi yabancı dilin de yapılan sınav arasında olmasıdır. Yabancı dilin de öğrencilerin liseye girişinde diğer temel dersler kadar etkili olması ve ayrıca yapılan sınavda oldukça zor sorular sorulması, çeşitli olanaksızlıklar nedeniyle, çok sınırlı düzeyde İngilizce öğrenebilen ya da öğrenemeyen öğrencileri açıkça geriye düşürmektedir. Ayrıca, birçok internet forumunda duruma tepki gösteren İngilizce öğretmenleri, MEB’in sınavda, daha önce okullara gönderdiği kapsanacak konuların dışında, sonraki ünitelerden soru sorduğunu dile getirmektedir. Bir taraftan bu sınavda başarılı olsunlar diye, gönderilen kapsam çerçevesinde öğrencilerine İngilizce öğreten bu öğretmenlerin emeği heba edilirken, diğer taraftan, örneğin kolejlerde, dil laboratuvarları ve ders dışı birçok etkinliğe katılma şansına sahip öğrenciler sınavda daha baştan öne çıkarılmışlardır.

Dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ydü. Türkiye’de yaklaşık 200 bin öğrenci kaynaştırma eğitimi alırken, düzenlenen sınavda önemli bir ayrımcılık da çeşitli zihinsel engellerinden dolayı okullarında kaynaştırma öğrencisi olarak eğitim gören çocuklarımıza yönelik yapılmıştır. Bu çocukların bir bölümü okuma yazmaya ilişkin bile sorunlar yaşarken, bu öğrenciler 6 dersten de aynı sınava girmişler, sınavlarda onlara sadece 15 dakikalık ek zaman sunulmuştur. Bu çocukların okullarında aldıkları eğitim programı bile bireysel olarak hazırlanırken, onları aynı sınava sokmak, her şeyi bir tarafa bırakalım, vicdanları yaralamaktadır.

Evet ne yazık ki bugün AKP Türkiye’si, zenginlerin daha fazla korunduğu, eğitimin tamamen dindar nesil yetiştirme amacına odaklandığı, “engellileri adam yerine koyduk” diyenlerin milletvekili olduğu bir ülke. Böyle olunca da sınavından da başka türlüsü beklenmiyor elbette.