Soma’nın hatırlattıkları

Resmi rakamlar ölen işçi sayısının 301 olduğunu söylüyor. Soma’da yaşanan katliamı yerinde gören herkesin söylediği ise, ölen işçi kardeşlerimizin sayısının bu sayının çok üzerinde olduğu. Bu durumda en az 301 maden emekçisinin, kömür ocağında vahşi şekilde hayatını kaybettiğini söylemek mümkün. Bu cinayet hep bildiğimiz kimi gerçekleri bütün çıplaklığıyla bize tekrar hatırlatıyor ne yazık ki.

Soma cinayetinin toplumun gözünün içine sokarak gösterdiği noktalardan biri, ülkemizde işçi sınıfının bir bölümünün 200 yıl öncesinin dünyasında görülebilecek ilkel koşullarda, vahşi ve acımasız bir sömürü çarkı içerisinde adeta köle gibi çalıştırıldığıdır. Özelleştirmelerle sermayeye teslim edilen madenlerden biri olan, katliamın yaşandığı madende çalışan işçilerin anlattıkları ortada. Madenin içinde işçilerin üzerinde sürekli daha fazla üretim için bir baskı var, yemek yok, belirli bir yemek saati, yeri yok, işçiler getirdikleri yemeklerini farelerle paylaşıyor, tuvalet yok, güvenlik yok, dayıbaşılık sistemi üzerinden yürüyen dayatma, hakaret var. Bunun adı çalışma değil, adlı adınca köleliktir. Bu anlamda Erdoğan’ın yaptığı bir açıklamada maden kazalarına ilişkin verdiği örneklerde 19. yüzyılda İngiltere’de yaşanan kazalarında olması bir tesadüf değil.

Cinayetin hepimize gösterdiği bir başka nokta ise sermaye sınıfının, siyasi iktidarla içiçe geçmişliği ve organize bir şekilde işçi sınıfının karşısında birleşmesidir. Katliamın ilk birkaç gününde Soma Holding’in patronlarının AKP tarafından korunması, cinayet yerinde olan Enerji Bakanı’nın patronla ilk günden itibaren görüşmesi, patronların ve yöneticilerin toplu olarak basın karşısına çıkıp yalanlarını söyleme cüretine uygun zemin hazırlamıştır. Şirket Genel Müdürü’nün eşi ve aynı zamanda şirket yöneticilerinden biri olan kişinin, AKP belediye meclis üyesi olması, çalışan işçilerin seçim döneminde işçilerin yevmiyeleri verilerek AKP mitingine götürülmesi ve daha birçok şey. Bütün bunlar işçi sınıfının karşısında patronların ve AKP’nin organik ilişkisini ve işçi sınıfı düşmanlığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Vahşi kapitalizm koşulları, sermaye-siyasi iktidar işbirliği ile birlikte Soma’nın hatırlattığı bir başka nokta ise işçi sınıfının durumu karşısında sendikaların durumudur. Maden-İş Sendikası’na göre katliamın gerçekleştiği madende sendikalarına üye 2902 işçi bulunuyor. Sendika Başkanı’nın katliamın hemen ardından yaptığı açıklamalarda işyerinde her türlü önlemlerin alındığını ve herhangi bir kaza emaresi görmediklerini söylemesi, sendikanın gerçekleri işçilerden kaçırmak ve şirketi korumak istediğini gösteriyor. İşçilerin açıklamalarına yansıyan, şirketin yöneticileri ile sendika yönetimi arasındaki kafa kol ilişkileri, sendika yönetiminin doğrudan şirket yöneticileri ile birlikte belirlenmesi, gerçek işçi temsilcilerinin tehditlerle sendika yönetimine aday olmasına engel olunması yönündeki ifadeler, sarı sendikaların da işçi sınıfına karşı sermaye-siyaset ittifakının nasıl parçası haline geldiğini gösteriyor.

Katliamın hepimize tekrar hatırlattığı bir başka nokta da, dinci gericiliğin kapitalist sömürü ilişkilerinin ve kölece çalışma koşullarının meşrulaştırılmasında ortaya koyduğu katkıdır. Yaşananların hemen ardından iktidarın ve destekçilerinin ölümleri, “kader”, “takdiri ilahi” gibi durumlarla açıklamaya çalışması ve bunun yaygınlaştırılması, katliamın gerçek nedenlerini ve sorumlulularının gizlemek içindir. Diğer taraftan, katliamın ardından buna tepki gösteren Soma halkı coplanırken, halk bizzat Erdoğan’ın da dahil olduğu AKP’liler tarafından tokatlanırken, gizlenen gerçekleri araştırmak için Soma’da bulunan avukatlar, gazeteciler dövülürken, gözaltına alınırken, sakallı tarikatçıların cübbeleriyle Soma’da gezip halka katliamın “kader” olduğunu, “laiklik yüzünden” olduğunu söylemesi, “isyan etmeyin, dua edin” çağrıları yapması, yükselen patron ve AKP düşmanlığı karşısında gericiliğin hizmete koşmasıdır.

Karşımızda dinci gericiliğin desteğiyle yürüyen, patronların ve AKP’nin kurduğu örgütlü bir sınıf diktatörlülüğü var. Sınıf savaşının ne olduğunu Soma katliamı bir kez daha çok acı bir şekilde önümüze serdi. Emekçiler örgütlenmedikçe savaşın hep kaybedeni oluyorlar. Soma’nın hesabını sormak ve yeni işçi katliamlarının yaşanmamasını sağlamak, ancak karşımızdaki sınıf diktatörlüğünü iyi tanımak ve ona karşı örgütlenerek kendi gücümüzü ortaya koymaktan geçiyor.