Eğitim fakültelerinin sessizliği

11-12 Nisan tarihlerinde Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) üyesi eğitim fakültesi öğrencileri tarafından düzenlenen Eğitim Bilimleri Konferansı’nın ilki, “Eğitime ve Eğitimciye Dair Güncel Değerlendirmeler” başlığıyla ODTÜ’de toplandı.

İki günlük konferansta, eğitimde AKP eliyle süren dönüşümden eğitimde eşitsizliğe, aydınlanma ve öğretmenlerin rolünden eğitim fakültelerinin geleceğine, 4+4+4 sisteminden eğitimde örgütlenmeye ve kamusal eğitime sekiz farklı oturumda akademisyenler, öğretmenler ve eğitim fakültesi öğrencileri sunumlar yaptılar eğitim sisteminin bugününü ve geleceğini masaya yatırdılar. Gerek yapılan sunumların ve başta eğitim fakültesi öğrencileri olmak üzere toplantıya katılanların sorularının ve katkılarının niteliği konferanstan herkesin çok şey öğrenerek ayrılmasına olanak sağlamış oldu. FKF’li genç öğretmen adayı arkadaşlarımızı bu başarıdan dolayı kutluyor, konferansın geleneksel olarak devamını diliyorum.

Diğer taraftan yakıcı sorunların tartışıldığı bu zengin içerikli konferansın hem akademisyenler hem de öğretmen adayları nezdinde hak ettiği ilgiyi gördüğünü söylemek zor. Hem de konferans birçok eğitim fakültesinin bulunduğu Ankara’da ve altı bölümü olan bir Eğitim Fakültesi’nin bulunduğu ODTÜ’de toplanmasına rağmen. Bu durum sadece eğitim fakülteleri ve öğrencileriyle ilgili bir sıkıntı olmamakla birlikte bu ilgisizliğin nedeni biraz da konferansın çağrı metninde yer alan “hayal ettiğimiz geleceğe ilerlerken, eğitim fakültelerinin imajı gerici örgütlenmeden ve apolitizmden sıyrılmak zorundadır” ifadelerinde gizli.

Ne yazık ki, ülkemizde sayıları yaklaşık sekseni bulan eğitim fakültelerinin çok büyük çoğunluğu, AKP’nin 11 yıllık iktidarı boyunca, eğitim alanının piyasacılık ve gericilik ekseninde derinlemesine dönüştürülmesi karşısında sessiz kaldı. AKP 2012’de 4+4+4 yasasını çıkarırken, yasanın gerekçeleri pedagojik gerekçelerin tamamen uzağında, eğitim bilimleri alanında yapılan bilimsel çalışmaların tamamen tersi yöndeydi ve bu yasa birçok uydurma gerekçe üzerine inşa edilmişti. O günlerde sadece 7-8 tane eğitim fakültesi bu yasanın getirdiklerini, eğitim bilimleri alanındaki çalışmalar ekseninde irdelemiş ve iki senenin ardından bugün daha net gördüğümüz sorunları o günden öngörmüştü. AKP bu itirazlar üzerine kimi fakülteleri ideolojik davranmakla suçlamıştı.

AKP’nin müdahaleleri sürerken eğitim fakülteleri de sessizliğini sürdürüyor. En son eğitim alanına ilişkin kapsamlı düzenlemeler yapan, dershane yasası olarak bilinen yasa 14 Mart’ta yürürlüğe girerken, eğitim fakülteleri yine sessiz. AKP devlet okullarından esirgediği kaynakları kepçe kepçe özel sektöre vermeyi yasalaştırıyor, Talim ve Terbiye Kurulu tamamen sözde bir organa dönüştürülüyor, okullardaki yöneticilere kadar kadrolaşma yönünde bir tasfiye gerçekleşiyor, eğitim yine toz duman ediliyor. Yasayla gelen ve eğitim fakültelerini en çok ilgilendiren dönüşümlerden biri yetiştirdikleri öğretmen adaylarının geleceğine yönelik adımlar. Yeni düzenlemeyle bu fakültelerden mezun olan öğretmen adayları, önlerindeki KPSS ve sınırlı atama kontenjanları engellerini aşıp atanabilirlerse, bu defa da öğretmenlik unvanını alabilmek için yeni kriterlerle karşı karşıya getiriliyor. Öğretmen adayları, performanslarına ve disiplin notlarına bakılarak MEB’in oluşturacağı bir komisyonun yapacağı sınavın da etkili olduğu bir değerlendirme sonucunda öğretmenlik unvanını alabilecekler ya da meslekten men edilebilecekler. Bunlar olurken de eğitim fakülteleri halen sessiz.

Eğitim fakültelerini saran sessizlik öğretmen adaylarını da etkiliyor. MEB’in rakamlarına göre 150 bin öğretmen açığı varken, yaklaşık 300 bin öğretmen atama bekliyor. MEB her sene sınırlı sayıda atama yapıyor, yaklaşık 60 bin ücretli öğretmen çalıştırıyor. Yeni yasayla dershanelerin kapanmasının ardından belli koşulları sağlayan dershane öğretmenlerinin KPSS’ye girmeden atanması öngörülüyor. Öğretmen adayları bunları aşsa bile, yeni düzenlemeyle atandığında performans, disiplin ve sözlü sınav baskılarını üzerinde hissedecek. Ancak öğretmen adaylarının da bütün bunlara yeterince tepki gösterdiğini söylemek zor.

Bütün bu sessizlik AKP’nin de daha rahat hareket etmesini sağlıyor. Geçtiğimiz yıl alınan kararla bu yıl eğitim fakültelerinin kimi bölümlerine öğrenci alınmadı. Bu durum AKP’nin genel olarak öğretmenlik mesleğine yaklaşımıyla birlikte düşünüldüğünde, eğitim fakültelerinin bir vadede kapatılması hedefiyle hareket edildiğini düşündürüyor. Sorun artık bir varlık sorunu haline gelmişken, süren sessizliği anlamak zor.