soL

soL’u yargılayacaklarmış. Haziran Direnişi’nde yitirdiğimiz kardeşlerimizden biri olan Ahmet Atakan’ın ölümünün ardından soL’un yaptığı haberler, savcılık tarafından suç sayılıyormuş.
Savcılık ne bekliyordu acaba? “Halka yalan söylemek suçtur!” diyerek 612 gün önce yola çıkan soL’dan, penguen medyasının yaptığı gibi, gerçekleri görmemeyi, gördüğü gerçekleri halka cesurca aktarmamasını mı? O zaman zaten gazetemiz soL adını kullanabilir miydi? Temelsiz bir iddianameyle, bu iktidarı vicdanlarında, mücadelelerinde yargılamış halkın sahip çıktığı soL’un yargılanma çabası beyhudedir. Çıktığı günden bu yana aklıyla, cesaretiyle, kararlığıyla hep halkın yanında olmuş bir gazeteyi kim yargılayabilir ki?
soL’un mutfağından hepimize daha önce ilan edilen maddi kriz aşılamamış, gazetemiz 612 gün sonra bugün son kez çıkıyormuş. “Halka yalan söylemek suçtur!” iddiasıyla var olma mücadelesi veren gazetemizin, penguen medyasının tekelleşmiş dünyası karşısında paraya yenik düşmesi hepimizi en fazla üzen nokta olmuştur şüphesiz. soL, bir gün daha iyi bir şekilde yeniden çıkar, buna inanıyorum. Ama bugün, daha fazla yalanla, acımasızlıkla, kötülükle yönetilen bir ülkede, bir günün bile soL’suz olacağını düşünmek yine de acıtıyor insanı. soL Portal’ın varlığı ve önümüzdeki günlerde farklı bir periyotla bizlere ulaşacak yeni soL, biraz olsun su serpiyor yüreğimize ve aklımıza. Ancak soL’un günlük basılı halini maddi olanaksızlık nedeniyle sürdüremememiz ve bu sorunları nasıl aşacağımız, soL’un son sayısıyla çıkarken bize soru olarak bıraktığı önemli başlıklar diye düşünüyorum
16 Kasım 2012’de yazmıştım soL’da ilk yazımı. Sonra, çeşitli nedenlerle yanılmıyorsam yazamadığım iki hafta dışında, her hafta önce Cuma, sonrasında Çarşamba günleri soL okurlarıyla düşüncelerimi paylaştım. Büyük oranda eğitim sorunlarına ve eğitim emekçilerinin mücadelesine ilişkin yazılar yazdım. soL gazetesi yönetiminin köşe yazarları kadrosunda düzenli olarak eğitim ve bilim alanında yazan birçok yazara yer vermesi, Türkiye’de eğitim ve bilim alanında yaşanan dönüşümü anlama ve bunu değiştirme mücadelesine verdiği önemi de gösteriyor.
Sadece bu yönüyle değil, soL, yayın hayatı boyunca eğitim başlığında çok önemli haberlere imza atarak da verdiği bu önemi gösterdi. Defalarca eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarını manşetlerine taşıyan soL, eğitimde yaşanan gerici ve piyasacı kuşatmaya karşı, öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin sesi oldu, yaptığı haberlerle hepimizin aklını açtı.
Koca bir tarihsel birikimi arkasında taşıyan soL, tarihte 612 gün gibi kısa sayılacak bir zaman diliminde, bu birikimi arkasına alarak bize bugünü taşıdı. İnsanlığın ilerici birikimini ve aklını yarına taşımak için çok önemli bir misyon üslendi. Yarın elimize soL’u alamadığımızda hepimiz için soL’un bıraktığı bir boşluk olacağı açık. Ancak geçtiğimiz iki günde ölüm yıldönümleri dolayısıyla andığımız Orhan Kemal’i, Ahmed Arif’i ve Nâzım Hikmet’i ve nicelerini, birinci yıldönümünü dolduran Haziran Direnişi’ni, bugünlerde yitirdiğimiz genç kardeşlerimizi düşünün. Bu ülkeden solu, solun aklını, sol yanımızı çıkarsanız ne kalır ki geriye? Onun için elbette başka biçimlerde de olsa, güzel geleceğimiz için soL’dan bakmaya, soL’dan yazmaya, soL’dan öğrenmeye, sol yanımızı diri tutmaya devam edeceğiz.
Şimdilik hoşçakalın...
* * *
Her gün büyük bir özveriyle soL’u bize taşıyan, bugüne kadar gazetenin çıkmasında emeği geçmiş her bir soL emekçisine, ayrı ayrı ve sonsuz teşekkürler...