Aykut Kence okulu

Charles Darwin’in asıl devrimci özelliğinin, biyolojik değişkenliği çalışma nesnesi yaparak, göksel varlıklar olarak kabul edilen Platonik ideaların bir şekli olduğu düşünülen değişmez türler algısını derinlemesine sarsıp, yıkımına giden yolu açması olduğunu daha önce söylemiştik. Türlerin Kökeni sonrasındaki evrimsel biyolojinin, doğal seçilimi esas alan ancak rasgele genetik sürüklenmeyi de mutlaka hesaba katan bir kuram ve ilişkili pratik üzerine kurulduğunu da belirmiştik. Evrimsel biyolojinin belkemiğini oluşturan evrimsel genetiğin artık son derece güçlü açıklama biçimleriyle canlı değişimini izah edebildiğinden de bahsetmiştik.

Geçen hafta olabildiğince yalın şekilde bahsetmeye çalıştığım Aykut Kence de işte bu muazzam evrimsel genetik birikimin tam da göbeğinden yetişerek gelmiş ve Türkiye’deki evrimsel biyolojiyi resmen bir disiplin olarak başlatmış, yüksek kaliteli ürünler vermiş bir bilim insanıydı. Aykut hocanın çalışmaları içinde çok çok önemli bir tanesi vardır ki, hocaya sancılı süreç ve deneyimler yaşatmış ayrımcı bir bilim politikasına karşı verdiği zaferi yansıtması bakımından da önemi büyüktür. Dobzhansky’nin parlak öğrencilerinden Lee Ehrman, 1960’ların sonunda “nadir erkek avantajı” olarak anılan bir hipotez ortaya atmıştı. Bu hipoteze göre, bir populasyonda görece nadir bulunan genetik varyanta sahip erkekler bir şekilde daha çok eşleşme yapmaktaydılar. Dolayısıyla, nadir genetik varyant bu şekilde popülasyonda yitmeden kalacağından, bir tür frekansa bağımlı seçilim sonucu popülasyonda hep belli bir düzeyde genetik çeşitlilik bulmak mümkün olacaktı. Yine aynı yıllardaki temel bir evrimsel sorun, bir populasyondaki genetik çeşitliliğin genoma yayılmış geniş bir heterozigotluk sonucu nasıl devam ettirileceğiydi. Zira artan heterozigotluk mutasyonla belli oranda ortaya çıkan zararlı ve çekinik genetik varyantların da maskelenmesi anlamına geleceğinden bu “genetik yük” eninde sonunda popülasyonun çöküşüne yol açacaktı. Ancak heterozigotlukla maskelenerek birikmek yerine, nadir genetik varyantlar dalgalanan ve frekans dengelerine ulaşan bir seçilimle-tıpkı nadir erkek avantajının sağlayacağı gibi-populasyonda hep kaldığında, belli bir genetik çeşitlilik, genetik yüke bağlı olmaksızın popülasyonda bulunacaktı. Genetik çeşitliliğin varlığı evrimleşme potansiyeli anlamına geldiğinden, nadir erkek avantajı hipotezini doğrular gözüken olgular evrimsel biyolojinin bu handikapını ortadan kaldırıyor gibiydi. Dolayısıyla, nadir erkek avantajı çarpıcı ve sorun çözen bir yaklaşım olarak büyük bir sükseyle evrimsel biyolojiye girdi.

Aykut Kence’nin bu konuya ilgisi ise tam bu noktadaydı. Aykut hoca, önce 70’lerin sonunda sonra da 80’lerin ortalarında geliştirdiği matematiksel modellerle nadir erkek avantajının bir deney hatası olduğu gösterdi. Hocanın bunu kabul ettirmesi hiç de kolay olmadı ama 1985’te Amerikan Naturalist dergisinde yayınladığı ve bir matematiksel yalınlık ve bilimsel açıklık klasiği çalışmasıyla nihayet bu gerçeği bilim dünyasına büyük oranda kabul ettirdi. Darwin’in çizdiği evrimsel biyolojik ve evrimsel genetik yolun mümtaz ve parlak bir temsilcisi olan Aykut hocanın, evrimsel biyolojinin büyük bir sorunsalının yanlış pencereden ele alındığını göstermesi onu tanıyanlar açısından şaşırtıcı olmasa gerek.

Aykut hoca 1974’te ODTÜ’ye geldikten sonra evrimsel genetiğin çok değişik pencerelerinden son derece önemli çalışmalar gerçekleştirdi, onlarca bilim adamını yetiştirdi. Bu çalışmaları öğrencileri ve meslektaşlarının kaleminden önümüzdeki günlerde değişik ortamlarda dile getirilecek.

Aykut hoca hakkında anlatacaklarım hayli çok ama bunları şimdilik başka bir yere bırakarak, bu yeri doldurulması çok güç insanı ve bilimciyi, eşsiz hocamı saygı ve özlemle anıyorum. Haftaya doğal seçilime devam edeceğiz.