Satılık Kazdağları, Sahibinden!

Neden olmasın! Gerçekten de satılık.

Satılan şey Kazdağları’nın üstü değil, altı. Daha doğrusu altını.

Geçen yıl çok konuşuldu. Bu yıl sanki herkesin içi rahat gibi. Kazdağları’nda, çoğu kuzeyi ve kuzeybatısında onlarca maden ruhsatı var ve ruhsat sahipleri de harıl harıl arama sondajları yapıyor. Bunlardan biri, Kanada’da yine Toronto’da kurulu Fronteer Group elindeki ruhsatların yerleri ve buralardaki çalışmanın ilerlemiş oluşuyla başı çekiyordu. Bayramiç’in güneydoğusunda, söylencedeki tanrılar arasındaki güzellik yarışmasının yapıldığı yerin hemen yanında, Ağı Dağı’ndaki bir projesinde önemli bulgular elde etmiş ve sahayı yavaş yavaş üretime hazırlıyordu. Bunun daha batısında Halilağa Sahası’nda, Kirazlı’da da kendisi için önemli bulgular elde etmiş, TV Kulesi Tepesi, sahası için de çok umutlu konuşuyorlardı.

Konuştukları elbette ki Türkiye halkı değil, pay senetlerinin işlem görmekte olduğu Kanada ve ABD borsa tutkunlarıydı. Yine de o konuşmalara kulak misafiri olmak gerekli.

Bugünlerde Başkan O’Dea sık sık diyor ki, "geçen yıl Long Canyon proje alanımızda yeni ve büyük altın rezervleri bulduk. Northumberland yatağında da rezervi geliştirdik. Arama ekibimiz çantamıza altı milyon ons altın rezervi daha ekledi ve büyümemiz için önümüz açıldı. Nevada’daki Sandman projemizde de benzer gelişmeler oldu. Aurora Enerji Kaynakları firmasını satın alarak gerçekten dünya çapında bir uranyum sahasını da paydaşlarımıza armağan etmiş olduk. Gelecek 2 yıl içinde bunun meyvelerini yiyeceğiz.

"Öyle bir aşamaya geldik ki artık kendi altınımızı üretmeliyiz. Bunun için üretimde ya da üretime geçmek üzere bir saha almalıyız. Elimizdeki projeleri de üretime ilerletmeliyiz. Bunun için Nevada’daki işletme deneyimimizi ve donanımızı geliştirmemiz gerekli. Böylece oradaki üç projemizi ilerletebiliriz.

Paydaşlarımız bu yolda Türkiye’deki altın vebakır-altın sahalarımızın kaynaklarının artmış olmasının ve satılabilir görünmesinin faydasını görecek. Bu projelerdeki %60 ortağımız olan Teck Cominco, Halilağa sahasında 5000 m daha sondaj yapılmasını finanse edecek ki, bu sahadan tam bir şirket çıkar.

Aynı zamanda Ağı Dağı ve Kirazlı altın sahaları da kısmen ya da bir bölümüyle satılabilir. Bu sahalardaki, buna Başkan projeleri diyor, Fronteer’in bütün payını satabilirsek aniden büyümemiz mümkün olabilecek.

Altın madenciliği son on yılda en başat mandencilik alanı oldu, böyle de sürecek gibi.

Ama, bakışlarımızı altının kendisinden hisse senedi pazarına çevirdiğimizde ortaklarımıza güçlü bir işlşetme sermayesi olan ortalamanın üzerinde proje dosyaları olan ve deneyuimli bir yönetim kadrosu bulunan bir şirkete dönüşebiliriz.

İşte bunun için Teck Cominco Türkiye (TCAM) ile görüşmelerimiz sürüyor. Halilağa sahası dünya çapında bir porfiri bakır-altın sahası. Potansiyeli çok yüksek. Burada İşletme Ruhsatımızı da aldık. Şimdi de Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan ağaç kesme izni bekliyoruz. Yeni sondaj yolları açacağız. 2010 başlarında rezerv değerlendirmesini yapabileceğiz. Bu hedef orman izinlerini almakta güçlük çekersek gecikebilir.

Evet, Başkan O’Deaile ortaklarının konuşmalarından duyulabilenler bunlar.

Fronteer elindeki paylarını TECK’e ya da bir başkasına satacak, Kazdağları’ndan çekilip gidecek. Truva’yı fethe gelenlerin dönüş yolunda başlarına gelenler onlara da olacak mı, bilinmez. Onlar, Kazdağları’nı satıp dünya çapında bir şirket olmanın hevesinde. Hem de bu kriz ortamında.

Peki bu kriz ortamında kim alır Kazdağları’nı? Bulunmaz mı?

Bulunur, bulunur.

Daha 20 gün önce üretime geçmek üzere olan Erzincan Çöpler işletmesinin %20’sini Damat, pardon Çalık Madencilik almadı mı? Ya da Koza Kazdağları’ndaki ruhsatlarının yanına bunları da katmayı düşünmez mi?

Gerçi, Mark O’Dea’nın beklediği bedeli verebilirler mi bilinmez ama, şimdi türlü türlü yerli(!) madencilik şirketlerimiz olmaya başladı. Doğan Grubu medyayı da izlemek ve Kazdağları için ağız değiştirmeye başlamalarını kollamak ta gerekli. Onlar da, Bolkar Dağları’ndan başladılar ve altın üreticisi olmak istiyorlar.

Satılan ne?

Bir proje mi? Biraz öyle. Sondajlar yaptılar, kimyasal analizler, teknoloji testleri uyguladılar, mühendisler, mühendislik şirketleri çalıştırdılar, bürokrasiyle uğraştılar. Belki, birilerine bir şeyler de ödemişlerdir. “Projeye” para harcadılar. Sorsanız, bu yolla ortaya çıkardıkları “değeri” satışa çıkardıklarını söyleyecekler.

Ama, bütün bunları, yeraltındaki “değeri” tanımak için yaptılar. Orada bir şey vardı. Orada, Kazdağları’nın altında. Ve o hepimizin. Anayasa öyle diyor. Yer altı kaynakları Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Devlet bunu çıkaracağı yasalar uyarınca işletir ya da işlettirir. Fronteer Group burada ruhsatlar aldığında, Devlet’in yani kamunun, yani, hepimizin, yani sizinle benimle birlikte Kazdağları’ndaki ağaçların kuşların suların böceklerin çiçeklerin, kısacası ekosistemin idi bu yer altı kaynağı. Bu kaynağın değer kazanabilmesi için yeryüzüne çıkarılması ve işlenmesi gerekiyordu. Ama, bu işletme işlemlerin, işletmecinin bilançosuna girmeyen “dışsallıkları” da var. Kazdağları ekosistemini oluşturan her şeye verilecek zarar. O zaman yine Anayasa’nın Devletin yurttaşlarına sağlıklı bir çevrede yaşama olanağı sağlama görevi de, bu tür işletmelere izin verilmemesini gerektiriyor. Geçen yıl bütün ülke bunun için sesini yükseltmişti. Fronteer de bundan olmalı ki, ağaç kesim izni almada gecikebileceklerini fısıldıyor paydaşlarına.

Şimdi, Fronteer elindekileri (yani fazla bir anlamı olmayan bir arama hakkını, bir ruhsatı) satıp büyüme planları yaparken, Kazdağları’nı satışa çıkarıyor. Belli ki, Long Canyon, Northumberland ve Sandman’e de, Nevada’ya da yıkım ve zehir sağlamada Kazdağları’nın katkısı olacak. Ah, Kazdağları bunu bir bilse!

Bunun, Sülün Osman’ın Galata Köprüsü’nü satmasından farkı ne?

Önemli bir farkı var. Alanlar Ağı Dağı’nı, Kirazlı’yı, Halil Ağa’yı kazacak, ufalayacak siyanürleyecek, altının ve bakırın birazını alıp götürecek.

Bize, “Kazdağı Tozu” kalacak.

Ne olur, yanan Kazdağları ormanlarına içi yananların bir bölümünün ilgisi de Fronteer Group’un ne hakla Kazdağları’nın altını satmaya kalktığını sorgulasa.

Pekiyi emperyalizm bundan başka ne olabilir ki?