Yılın transferi

Mahir Ünsal Eriş'in “Yılın transferi” başlıklı yazısı 06 Şubat 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Arsa futbolu dönemi bitti. Zaten kentleşme tüm yırtıcılığıyla şehrin içindeki bütün arazileri yutup üzerlerine güvenlikli, otoparklı, asosyal siteler, binalar dikti. Oynayacak yer kalmadı. Sonra, lig Süper Lig oldu, açık açık dediler ki, “Bu futbolda çok büyük para var, bunu bir fabrikaya dönüştürelim”. Öyle de oldu. Marka değeri diye bir şey tutturdular. Artık ligin hatta tüm liglerin bir marka değerleri var.

Ama bizimkinin suyunun çıkması çok uzun sürmedi. On senede, Avrupa’da efsane olmuş topçuların emekli olmaya geldiği Arap ligleri, uzak Asya liglerine dönüldü. Üstelik bunun patronları bu işten açık bir övünç de duyuyorlar. Annem anlatırdı çocukken, azıcık duruk akıllı çocuğun biri akşam evine gelmiş, annesine diyormuş ki “Anne bizim sınıftakilerin hepsi aptal, ben ne zaman sınıfa girsem beni öğretmen zannedip ayağa kalkıyorlar” Aynen o hesap, merd-i Kıptî sirkatin söyler şecaatin arz ederken hesabı. Sneijder geldi diye sevinçten ortalığı yıktık, Drogba öyle, Escude öyle...

Galatasaray, her rejim sorunu yaşandığında televizyon kanallarına çağırılan emekli paşalar gibi, futbolun emekli olmak üzere olan paşalarını topladı.

Trabzon teknik kayıplarla kapattı devre arasını. Beşiktaş, Fenerbahçe’nin eskisi Niang’la sözlendi. Ama yılın transferi Fenerbahçe’den geldi. Biz 30’lu yaşlarını süren dede futbolcuları topluyor diye Galatasaray’a gülerken Fenerbahçe tarih yazdı. Kendi 30+ futbolcusunu Avrupa’dan transfer ederek, hem ezeli rakibi Galatasaray’a hem de futboldan zerre kadar anlamayan biz arsa topçularına transfer nasıl yapılır dersi verdi.

Gelelim sezonun en büyük transferine. Komünist partilere oy vermemesi, üstelik de bunu bizzat partilerin ricasına hürmeten yapan bu hırçın arkadaşımız, futbolculuğunun ilk yıllarında bir Fatih aslanı olarak parlak bir geleceğin sinyallerini veriyordu. Galatasaraylı taraftarların hala anlata anlata bitiremediği o efsane kadroda, bacak kadar boyuyla, gencecik bir delikanlıyken dikkati çekmeyi başarabilmişti. Yetenekliydi, hızlıydı, iki yönlü oynayabiliyor, hem savunmanın gücünü artırıp hem de ataklara katılabiliyor, iyi de goller atıyordu. İyice yükselince İtalya ve İngiltere macerası başladı. Gönderdik, davulla zurnayla.

İngiltere’de oynarken, haberler gelmeye başladı. Asabiyeti başına iş açacak gibi olmuş. İçinden taşan ve bir türlü yutamadığını her öfkelendiğinde gayet iyi gördüğümüz ırkçılığı da işin içine girince vaziyetler karışmış.

Mahkemelik oldu orada. Bolton’dan El Hadji Diouf’a “s..lmiş maymun” diyerek önümüzdeki yılların en yaratıcı ırkçı küfürleriyle listeleri altüst edeceğinin sinyallerini vermekle kalmadı, aynı zamanda, İngiltere’de de Türk’ün gücünü gösterdi. Kendisinin de fes takıp develerle çiftleşiliyor sanılan bir memleketten geliyor sanıldığı bir coğrafya ve kültürde bir siyahı maymuna benzetmenin yaratıcılığı da cabası.

Sonra yapamadı döndü hırçın ufaklık. Biz doğuştan Galatasaraylı sanıyorduk. Hatta bu hırçınlıklarına, her nedense hoş görmemiz beklenen ırkçılığına karşı ne zaman laf edecek olsak, Galatasaraylılar, “Yok yahu, durun, genç daha, durulur zamanla” diye azarladı bizi. Ama döndüğünde Galatasaray’ın verdiği parayı beğenmedi. Ve inat yapar gibi kalktı Fenerbahçe’yle anlaştı. “N’aptın?” dedik, “Ben zaten doğuştan Fenerliydim” dedi. Galatasaraylılara sorduk, “Çok hırçın, hem de ırkçı. Zaten bize ihanet etmesinden de belli” dediler.

Dönünce de vukuatlarına devam etti. Profesyonel hayatının her döneminde çeşitli vukuatlara attığı imzaları, İsviçre maçı sonrasında, İsviçreli Behrami’nin sırtına Street Fighter’daki Sagat gibi diz atmalarını falan hiç saymıyorum bile. Dönüşünden bahsediyorum sadece. Gazetecilere “kol” yapmasından, bir başka basın emekçisine “Seni sabaha kadar döverim, elimden kimse alamaz” deyişine, Eski takım arkadaşı Sarbi 55’e “Seni öldürürüm” diye efelenmesinden Kayserili Cangele’ye gırtlağını kesme hareketi yapmasına kadar... Adamın her maçı, her antrenmanı olay.

Son vukuatı Trabzonlu Zokora’ya “f*cking negro” demesi olmuştu bu efsane arkadaşın. Sonra da gitti bir kez daha. Fatih Terim’den, kendi gibi paçasını zor kurtaran arkadaşı Arda’nın yanına. Olmadı, yapamadı. Bir türlü olamadı.

Neyse ki Katar ligi var artık. Neyse ki, Türkiye var. Bit pazarına nur biter mi burda? Tebrikler Fenerbahçe, sezonun transferini sen yaptın. Hep böyle devam et. Bir altı, yedi yıl kadar sonra Balotelli’yi de alırsan çok seviniriz.