Futbolda böyle şeyler oluyor…

Mahir Ünal Eriş “Futbolda böyle şeyler oluyor...” başlıklı yazısı 26 Aralık 2012 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Ziyadesiyle sıkıcı bir haftaydı. Milyonlarca avroyla satın alınan star futbolcuların koşuşturduğu SüperLig’de esaslı bir futbol seyrine hasret kalmak bir yana istifası Adnan Şenses’in müziği bırakması kadar haber değeri taşıyan Aykut Kocaman’ı saymazsak sansasyonel bir şey de olmadı. Lig’de dişe dokunur bir şey olmayınca da yorumcular aldı sazı eline tabii. Bu futbolda kanıksadığımız bir gerçek artık. Ortada iyi futbol varsa herkes susar. Ama futbol dikkat çekecek düzeyde iyi olmayınca da ortalık kuru gürültüye keser. Yapacak bir şey yok, futboldan gelen ekmek tatlı. Düzen böyle, bizde paşanın ve futbolcunun eskisi işsiz kalmaz. Televizyonlar onlar için her zaman ekmek kapısıdır.

Futbol yorumcularının çok sık kullandığı bir kalıp var, biraz ondan bahsedeceğim. “Futbolda böyle şeyler oluyor.” Bunu çok sık söylüyorlar. Meal olarak, “Tasvip etmediğimiz şeyler elbette bunlar ama yine de ses çıkarmıyoruz tabii, futbolun magazinine renk katıyor” demek. Hatta bunun şiddetini belirleyen yardımcı ifadeler de var. Eğer onayladığını belli etmekten kaçındığı bir durumsa bir de “maalesef” ekliyor anlamı koyultmak için. “Böyle şeyler futbolda, maalesef oluyor!” deniyor.

Galatasaray’a, pilot takımıymış gibi futbolcu temin eden Trabzonspor’un taraftarları, kendilerini bırakıp giden futbolcuların adlarından kelime oyunları yaparak pankart açıyorlar Cimbom maçında. Sanki diğerleri de bir gün gitmeyecekmiş gibi. Futbolda böyle şeyler oluyor deyip geçiyoruz mesela. Sonra Burak Yılmaz, o stadı ve seyircisini bilmezmiş gibi, tribünlere her yaklaştığında, kafasına bir şeyler atıyorlar. Zaten sahada rol kesmekte pek mahir olan Burak kendini yere atıveriyor. Hemen dibinde, (mecazen değil, basbayağı dibinde, mabadında) sis bombası patlıyor. Yorumcu kızıyor azıcık, eh, Galatasaray’dan yana da olmak lazım gelince, “Böyle şeyler sahalarda ‘maalesef’ oluyor” diyor. Çakmaklara ve bozuk paralara bile stat girişlerinde el konuluyorken sis bombası içeri nasıl girermiş demiyor. Sigara içmenin bile yasak olduğu bir tribünden nasıl bomba atılıyor, nasıl adam bıçaklanıyor statta demiyor hiç. “Maalesef,” diyor, “oluyor böyle şeyler futbolda”.

Üç İstanbulludan biri kalkıp şehrine geliyor sonra. Senin şehrinde senden çok taraftarı oluyor adamın. Dışarıdan gelenleri de say, yer lazım oluyor. Ama yereldeki takımın idaresinin gönlü razı olmuyor tatlı misafirlerinin maçı kale arkalarından seyretmesine. Maraton tribününden de yer veriyor onlara. Senin hemen yanından yani, tükürsen değecek. Kendi evinde, kendi tribününde sana küfür etmeye başlıyorlar sonra. Büyük takım taraftarı oldukları için küfür etmeleri gerekir çünkü. Bu böyle kabul edilir. Senin çocukların da kanına dokunuyor tabii durum. Karışıyor ortalık. Locadan seyreden yorumcu hengameyi uzaktan görünce yapıştırıyor lafı “İşte gördüğünüz gibi, maalesef böyle şeyler oluyor futbolda!” Polis niye güvenlik tedbirini önceden alıp bu insanları ona göre yerleştirmiyor da tribünde insan copluyor demiyor tabii. Metin Kurt’u unutmayacağız pankartını üç dakikada toplatan Valilik neden bu rezilliğe müdahale etmiyor diye sormak aklına gelmiyor. Stat aynı stat, insanlar aynı insanlar, vali aynı vali halbuki.

Biz uçaklarda business uçan futbolcuların ligine dalmışken deplasmanlara otobüsle gidilen liglerden bir haber geliyor sonra. İki maç iptal edilmiş deniyor. Bir de bakıyoruz ki biri Ankaragücü. “Yine mi onlar.” sesleri yükseliyor, “bıktık şunlardan da!”

Konyaspor’la oynadıkları maçın 40. dakikasında taraftarlar sahaya atlıyorlar. Futbolcular soyunma odalarına kaçışıyor, polis Konyalıları çembere alıp Ankaragüçlülerden koruyor. Stat viraneye dönüyor. Yanan koltuklar, sahaya atılanlar…

Ankara’nın büyük kan emicisi ve mahdumlarının elinden canını zor kurtaran Ankaragücü 1.Lig’in en alt sırasında şu anda. Muhtemelen oradan da düşecek. Bir daha da geri dönüşü olmaz diyorlar. Epeyce olacak gibi değil hakikaten de. Taraftar vazgeçmiyor ama. Kavgacılar, hırçın ve dövüşkenler, alemciler de azıcık. Ama nasıl bir inatsa hala deplasman deplasman geziyorlar. Aralarında para toplayıp yaş ortalaması 21 olan topçularına harçlık veriyorlar. Bir sürü fakirlik ve onunla beraber anılmasına alışkın olduğumuz kahramanlık hikayesi. Vazgeçmiyorlar.

Ankaragücü’nün sıfırdan iki üç tane Süper Lig takımı kurabilecek kadar çok borcu var. Kurtulması imkansız gibi görünüyor. Sorumlularıysa hala makamlarında ve servetlerine servet katmaya devam ediyorlar. Üstelik lafı geçince de “Biz Ankaragücü’nü adam ediyorduk, işimize taş koydular. Bakın ne hale düştü Ankaragücü” diyorlar pişkince, o meşhur gülümsemeleriyle.

Sadece Ankaragücü oluşumu, Ankaragücü’nün durumuna iyileştirici bir müdahalede bulunulması hedefiyle açlık grevine başlayacağını duyurdu.

Sinirler iyice gerildi artık. Her gün daha da kötüye gidiyor işler. Hal böyle olunca bir yerden patlıyor. Taraftar giriyor sahaya. “Biz bitiyoruz, buraya bakın!” diye dikkat çekmek için türlü taşkınlıklar yapıyor. Elbette tasvip etmiyoruz, tasvip edilecek bir tarafı yok. Ama futbolda böyle şeyler oluyor, maalesef, biliyorsunuz. Çünkü bu sizin düzeniniz, siz böyle olsun istiyorsunuz.

[email protected]