Kanser

Bugünlerde eline gazete alan herkes, her haberde ya da köşe yazısında son rezaletler ile ilgili bir haber ya da yorum bekler. O kadar ki, bu esnada emekçi hakları, kıdem tazminatı ya da kadın cinayetleri veya sair çok daha önemli konular dahi rafa kalkmıştır.

Utanıyorum bu habis kanser dokusundan utanıyorum ve midem bulanıyor. Siyasilerin laf cambazlığı ile olayı geçiştirmeye çalışması ulusal haysiyetle bağdaşmıyor. Bu durumda bu iğrenç yapıyı anlatmak için derin devlet teorilerine girmenin de başka bir anlamsızlık olduğunu düşünüyorum. TV’de bazı yandaşları izliyorum, utanıyorum, midem bulanıyor efendim para sayma makinesini polis bırakmış, vs..vs..Peki, bu kadar parayı da, bir banka müdürünün evine polis mi bıraktı! Bu denli yandaşlık insana utanç veriyor.

Anlamıyorum bu iğrenç yapının ülkenin başında dururken, halkın sokağa dökülmesi gerekirken, Taksim-Gezi ruhunun ayağa kalkması gerekirken, biz oturuyoruz. Tabii ki, bu iğrençliği paylaşmıyoruz, ama nedense oturuyoruz!. Başbakanın ağzından düşürmediği, evlerinde zorla tuttuğunu söylediği % 50’ler acaba nerede?

İsyan ediyorum önümüzdeki bir zamanda herhangi bir uluslararası toplantıda günümüzün damgalı siyasilerden oluşan Türk delegasyonu önünde ufak bir bayrakla ülkemizi temsil ederken, karşıda oturanlar kim bilir kafalarından neler geçirecekler ve bıyık altından nasıl güleceklerdir! Bu görüntü aklıma geldikçe isyan ediyorum. Bu konu tüm vatandaşların kapsandığı bu ulusun haysiyetini rencide ettiğinden içimi acıtıyor. Yabancı delegasyonların, karşılarında oturanlar için, “demek ki bu delegasyona söz geçirmenin yolu bu imiş” diyebileceklerdir. İşte beni kahreden, isyana sevk eden bunlardır!

Diyelim ki Çin füzesi alındı diye, diyelim ki İran’dan petrol veya doğal gaz karşılığında bazı farklı işlemler yapıldı ve dünya devleri kızdırıldığı için , diyelim ki Orta Doğunun lideri olmaya (!) soyunduğumuz için, ya da kimilerinin Halk Bankası üzerindeki emeller için üzerimizde böyle oyunlar oynuyorlar. Bunların bir kısmı ya da hepsi ve sair benzerleri geçerli olabilir. O zaman, beyler önce istifa edin, bırakın soruşturma ciddi olarak yürütülsün, sonuçta aklanın ve o zaman bütün bu oyunları biz halka anlatın, biz de sizin yanınızda olalım ve birlikte mücadele edelim. Yoksa ne İran’a para transferini ayakkabı kutularındaki paralarla anlatabilirsiniz, ne de şu veya bu bakanın oğlunun karıştığı karanlık işlerden sıyrılabilirsiniz.

Bu olay sosyal “KANSER”dir: Kanser, vücut içindeki ufak bir hücrenin zamanla ve uygun ortamda büyüyüp çevreye yayılması ile ortaya çıkan dokusal bir habasettir. Bu habaset kendisini beslerken, sonuçta içinde büyüdüğü tüm dokuyu mezara taşır. Hele de kanser hücresinin algaçları negatif ise kemoterapi de işe yaramaz. Başbakanın iftiharla arkasına aldığı % 50’lik gurup, ki bunun içinde cemaat da var, ve ampul aydınları işte özenle böyle bir doku geliştirdi.

Kuşkuluyum AKP salt kendi yandaşları ile iktidara gelmedi, % 50’nin içinde tabii ki cemaat da olduğuna göre, bu işler böylesi kotarılırken, çıkar ortaklığının(!) yapılmamış olması veya olanlardan haberdar olunmaması, hele de bir insanın aile fertlerinin ne işler çevirdiğinden aile reisinin haberdar olmamasının ne kadar mümkün olabileceğinden, kuşkuluyum. Eğer bürokrasinin bir kanadı, bizzat AKP tarafından, sanırım 2005 yılında, yolsuzlukların tahkikatı usulü ile ilgili yasaya göre hareket ediyor ve AKP bu olaylar karşısında yasayı değiştirmeye kalkıyorsa, ne devletten ne de hak ve hukuktan söz edebiliriz. Bu bir aşiret yönetimidir. Tümü emperyalistlerin güdümünde olarak, bir kanadı cemaat, diğer kanadı siyasi yapıdan oluşan çatının yıkılacağı ortada idi. Acı olan şurası ki, bu yıkımı halk değil, halkı emperyalist girdaba sürüklemek amacıyla bu yapıyı kuran emperyalistler gerçekleştiriyor. Demek ki, proje bu, yaşadığımız süreç ise sonlandırma işlemidir. Öyle anlaşılıyor ki, görevle iktidara gelenler emirle düşürülebilmektedir! Kürt açılımını götüremeyen, anayasa yapmaya kalkarken son anda vazgeçenler, acaba verilmiş olan görevlerde başarısız olduklarından, görevden mi alınıyor! Ampul aydınlarının olduğu kadar AKP avenelerinin ve, maalesef, samimi bazı çevrelerin de tarihsel süreci çözümleyemeyip cemaat AKP koalisyonuna destek vermelerinin hatalı yönü burası idi.

Devlet teorileri çağdaş devletler için geçerlidir. Bizim durumumuz çağdaş devlet teorileri ile açıklanamaz: Mutlu olmalıyız iyi ki Batılı devlet değiliz ve öyle bir ahlaka sahip değiliz çok şükür ki, Japon değiliz. Batılı ahlaka sahip olsa idik hükümetten, topluma yeni nizam vermek için geceli gündüzlü çalışan AKP hükümetinden yoksun olurduk. Japon olsa idik, üç tarafımızı çevreleyen denizler harakiri kahramanlarının kanları ile dolardı!
Rüşvet ve rant olayları, hele de boyut büyüdükçe, devlet örgütlerinden, hem de en üst kademelerden bihaber yürütülemez. Bu,kapitalizmin teorisinde ve pratiğinde olan doğal işleyiştir. Geçmişteki Lockheed olayını hatırlayalım, lütfen. Özgürlük ve temiz toplum, özünde kirli kapitalizmde değil, kanserojen dokulardan arınmış sol’da yeşerir ve gelişir.