Postmodern secde iki...

Postmodern secde iki...

HOCA ÇOCUĞU: Alevlerini arada bir bizim tarafa da uzatıp yakıp yıkan savaş itelendi, ötelendi bir ay ertelendi. İyi oldu. Uzanmasın uzak dursun. İtirazım yok. Onlarca yüzlerce yıl ertelensin. Yakmasın, yıkmasın, öldürmesin. O savaşı bırakalım işimize bakalım. İki asrı kapsayan özgürlük mücadelemizin önüne “düşük yoğunluklu” yalanıyla dikilen savaşın “en Atatürkçü generallerden mürekkep” ekibini tanımayı sürdürelim.

1980’lerin sonbaharında Türkiye “ben bir hoca çocuğuyum” kartıyla sahneye çıkan Evren paşa ve arkadaşlarının önayak olduğu bir darbeye teslim oldu.

Askeri yönetimin ilk sorunu İran-Irak savaşı nedeniyle doğan petrol açığı oldu. Cuntanın dışişleri bakanı İlter Türkmen Suudi yetkililerle Riyad’da bir araya geldi ve sorunu çözdü.

Suudi Arabistan Türkiye’nin petrol gereksinimini çok düşük fiyatla sağlaması karşılığında, Türk Hükümeti Suudilere Türkiye’de “İslam dininin yaygınlaştırılıp, kökleştirilmesi için girişecekleri faaliyetlerde kolaylık gösterecekti. Türkiye ayrıca dini gelişmeleri destekleyip, kurumlaşmalarını kabul edecekti.(13 Kasım1980, Milliyet, Nilüfer Yalçın)

Cuntanın dört elle sarıldığı Türk-İslam Sentezi soğuk savaşın komünizme karşı Yeşil Kuşak projesinin ardılı olarak sahne aldı. 1981 baharında Cidde’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütü arasındaki anlaşma” ile siyasal İslamın önü açıldı. (15 Mayıs 1981)

***

DESTEK ARAYIŞI: İlk bakışta önemsenmeyen anlaşma “İslam Tarihi, Sanatı ve Kültürü Araştırma Merkezi’nin İstanbul’da Kurulmasına” ilişkin hükümler içeriyordu.

Atatürkçü generallerin imza koydukları antlaşmanın altından Rabıta, Hizb-üt Tahrir ve İslama Çağrı gibi şeriatçı örgütler çıktı. Bu örgütlerin “Kur’an’ın Müslüman toplumların temel yasası olduğunu sağlamak Kur’an dili olması nedeniyle Arapça’yı İslam ülkelerinin resmi dili yapmalarını özendirmek İslamın temel bilgilerini ilkokuldan üniversiteye kadar ders olarak okutmak” gibi ortak amaçları vardı.

En Atatürkçü Evren paşanın siyasal İslam’a bu ilk selamı kamuoyunun dikkatinden kaçtı. İnanması güçtü ama İslama Çağrı Örgütü’nün Kardeşlik Derneği adı altında Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Konya ve Bursa’da örgütlenmelerine gönül rahatlığıyla izin verilecekti.

Siyasal İslama gösterilen hoşgörü “mezar yeri izinleri” ile sürdü.

Örneğin İskenderpaşa Cemaati şeyhi Mehmet Zahid Koktu’nun Milli Güvenlik Konsey kararıyla İstanbul Süleymaniye Camii avlusuna “Gümüşhaneevi cemaati şeyhlerinin yanına gömülmesi Atatürkçü Evren ve arkadaşlarının siyasal İslamdan destek arayışı” olarak yorumlandı. (13 kasım 1981)
Örneğin Kenan paşaya göre Mustafa Kemal’in sağlığında irtica suçlamasıyla yargılanan softalığı ve vahşetiyle ünlü Sakallı Nurettin Paşa’nın yeri devlet mezarlığı olmalıydı. (6 Kasım 1981)

***

DERGAHTAN İCAZET: Silahlı Kuvvetler Evren’in katkılarıyla sanki İslam’la buluşuyordu. Anarşiyi ve bölücülüğü önlemek için yönetime el koyan ordu, terörle savaşırken, halkı “Allah yolunda savaşa” çağırıyordu. Hakkari, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Tunceli, Van, Bitlis’e uçaklardan atılan el ilanları “Vatandaş! Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim diyor ki” diye El- Enfar/46 ile başlıyor Yüce İslam dini size emrediyor diye” Bakara/ 190 ile noktalanıyordu.

Süreç içinde akla ziyan onlarca eylem ve söylemin altında en Atatürkçü generallerin imzası olacaktı.

Örneğin “Anayasa referandumunda evet oyu için Süleymancılarla pazarlığa oturan da o değil miydi? (10 Nisan 1987, Tercüman, Nazlı Ilıcak.) Süleymancılar’a ait bine yakın öğrenci yurdu ve pansiyonuna devlet tarafından el konulmasından, bu cemaatin anayasaya evet demesi karşılığında, son anda vazgeçilmedi mi?

Örneğin yıllar sonra Nurcu Fethullah Gülen ve Nakşi Şeyhi Prof. Dr. Esat Coşan’la da aynı pazarlığa oturduğu ortaya çıkmadı mı? (18 Ekim 2006, Cumhuriyet, Hikmet Çetinkaya)

Örneğin Milliyetçi Demokrasi Partisi Genel Başkanı orgeneral Turgut Sunalp seçimlerden önce İstanbul’daki Menzil dergahından destek için icazet almadı mı? (Mart 2001, NTV MAG, Ruşen Çakır)

MSP’nin Konya mitingini darbe gerekçeleri arasında sayanlar Kur’an Kursları, Kurs ve Okul Öğrencileri Yardım ve Koruma Dernekleri, İlim Yayma Cemiyeti gibi örgütlerin üzerine titriyordu.

Bir yanda “emniyet ifadeleriyle” darağaçlarına gönderilen genç insanlar, bir yanda sürgünlerde keyif süren Nakşibendi şeyhleri vardı.

***
Postmodern Secde’nin alt yapısını hazırlayan “en Atatürkçü generallerin” eylem ve söylemlerini irdelemeyi sürdüreceğiz.