Bundan ibarettir

Benim de aklım başka yerdeydi. Günün manâ ve ehemmiyetinden olsa gerek aklım belleğimin yüz yıl öteden geri çağırdığı özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yüzakı bir belgesine odaklanmıştı. Haşim Bey’i bu nedenle can kulağıyla dinlemedim. Öfkesiyle boğuşan Tayyip Bey’in durumuna bunun için sevinmedim.

Çünkü onca suskunluktan, onca kabulden sonra bugün yaşanan ayıbın- utancın- çağdışılığın- bağnazlığın önde gelen sahib-i aslilerinden biri olduktan sonra yıllarca özgürlük, bağımsızlık, eşitlik, emek, örgüt, hukuk, bilim ve sanat düşmanlarıyla ele ele gönül gönüle saf tuttuktan sonra bunca zaman boyun eğip, diz çöktükten sonra inandırıcı olmanın olanağı yoktu.

Yok öyle şey. Önce hukuk devletinin çöküşünü hazırlayacaksın, sonra hukuk devletini yıkılmasındaki ortaklarını eleştireceksin. Yok öyle şey.

Siz Haşim Bey’i nerede nasıl, hangi duygu ve düşünceyle dinlediniz bilmiyorum. Ama ben çok uzaklarda İspanya’daydım. Franco’ya karşı büyük İspanyol Direnişçisi Miguel de Unamuno’nun demokrasinin ve Cumhuriyetin kalesi Salamanca Üniversitesi’nde.

KİTLE PSİKOLOJİSİNİN TEMELİ
Kürsüye çıkan Franco’cu General Millan-Astray Cumhuriyetin ilanı ile “İspanya’nın maruz kaldığı büyük iç ve dış tehlikeleri” anlatıp faşizmi övmektedir. Konuşması “Viva la muerta- Yaşasın ölüm!” sloganlarıyla noktalanacaktır.

Unamuno’nun elbette “Boğazında idam ipiyle siyaset yapan” şarlatanlara, “kefeniyle dolaşan” maskaralara söyleyeceği bir çift söz olacaktır:

“Bazı durumlar vardır ki, orada susmak, yalan söylemektir. Zira sükût, ikrar olarak yorumlanabilir. Bugüne kadar içimde daima birbiri ile tutarlı bir uyum içinde yaşayagelen sözüm ile vicdanım arasında bir boşanmaya asla izin veremem. Kısa konuşacağım. Süslemesiz ve dolambaçlı cümleler olmaksızın dile geldiğinde gerçek, daha bir gerçektir.

Bu çerçevede, biraz önce dinlediğimiz ve şu an aramızda bulunan Genaral Millan-Astray’in konuşmasına birkaç şey eklemek istiyorum.

Basklara ve Katalanlara ilişkin iftira ve aşağılamalar yığını içinde kişiliğime yönelik olanları bir yana koyalım.

Marazi ve anlamdan yoksun ‘Yaşasın ölüm!’ çığlığını dinledim:’

Ben ki, ömrümü, anlamını kavrayamayanların tüylerini diken diken eden paradoksları hale yola koyup aşmaya çalışmakla geçirdim, uzman kimliğimle, bu barbar paradoksun benim için tiksindirici olduğunu söylemeliyim. General Millan-Astray bir maluldür. Bunu, kaba bir art düşünce olmaksızın vurgulayalım. Kendisi gerçek bir harp malulüdür. Cervantes de bir harp malulü idi. Bugün İspanya’da, ne yazık ki, çok fazla sakat kimse vardır. Ve eğer Tanrı bize yardımcı olmaz ise yakın bir gelecekte, maalesef daha pek çok sakat insanımız olacak.

General Millan-Astray’in bir kitle psikolojisinin temellerini atmakta olduğu düşüncesi, bana acı veriyor. Cervantes’in ruh büyüklüğüne sahip olmayan bir malul, bu kompleksinden kurtulup rahatlamayı, genellikle başkalarının da sakat kalmasını sağlamakta arar.

Yenmek ikna etmek demek değildir aslolan önce ikna etmektir oysa duyguya ve tutkuya yeterince yer vermeyen kin, hiçbir zaman ikna edemez. Siz yeneceksiniz, çünkü siz, gerekli olandan daha fazla kaba kuvvete sahipsiniz. Ama kandıramayacak, inandıramayacaksınız.

İnandırabilmeniz için, ikna edebilmeniz gerekli. Oysa ikna etmek için, size, sizde bulunmayan iki şey gerekir: Akıl ve mücadelede haklılık.

Sizi İspanya’yı düşünmeye çağırmanın, İspanya için tasalanmanızı beklemenin bir yararı olmadığını, bunun beyhude bir çaba olduğunu düşünüyorum. Bu kadar!”

BU KADAR
Aklı Çankaya köşküne takılıp, cumhurbaşkanlığı seçimine az kala “bir yılda iki sağlam konuşma yaparak” halka pusu kurmaya kalkan Haşim Bey, ben sizi “bir günde” değil ama “bir yılda” iki kez doğruyu söyleyen bozuk bir saate benzetiyorum. Konuşmadaki doğrulara, borsada değer kazanacak kağıt muamelesi yaptınız.Türkiye halkının aklıyla alay ettiniz. Tarihe düştüğünüz not bundan ibarettir. Bu kadar.