Kutlu doğum...

Bir isyanı daha tarihin güvenli ellerine emanet ettik. Baştan sona haklı, hilesiz, çıkarsız, ödünsüz bir isyan olarak doğdu. Ödenen onca bedele, acıya ve gözyaşına karşın her gün yerindeliğini, zamanlamasını, doğruluğunu ve kararlılığını kanıtlayarak büyüdü.

İstanbul’un Osmanlı Tebası’nın 1920’lerde işgal kuvvetlerinden görmediği zulmü cumhuriyetin vatandaşı 2014’te maaşını ödediği polisin gazından suyundan, jipinden copundan görmesi isyanın birinci yaşının alkışla karşılanmasını ve hatta bir özgürlük bayramı gibi şölenle kutlanmasını engelleyemedi.

Bağımsızlığı, özgürlüğü, temel hakları savunan emeğe, eşitliğe, hukuka saygılı demokratik Türkiye’nin kutlu doğumunun yıl dönümü sevgili çocuklarımızın, can arkadaşlarımızın alın teriyle kutlandı.

Tarih başbakanın son dakika “korkutması” ile polis müdürünün son “kahkahasını” İslam faşizminin damgası olarak yazdı.

Gezi’deki “korkutma” ile Sultanahmet’teki “koruma” iç çatışmanın tırmanacağı aşamayı, anlayana bir kez daha gösterdi.

Korkutmanın korumanın, gözdağının desteğin, seçimin sandığın her zaman çare olmadığı unutuldu. Yalana yalan, zulme zulüm, baskıya baskı eklendi.

SEN VARSIN YA

Kimin, kimlerin “müsveddesi” olduğu her gün biraz daha “vuzuha” kavuşan başbakan “bunlar var ya bunlar...” diye başlattığı suçlamanın “onlar var ya onlar” diye yanıtlanmayacağı sandı. Kendini de, şerkini de şurekasını da bir kez daha aldattı.

Görünen o ki, on iki yıllık “sadaret” tükenmişliğinden sonra demokrasi treninin son vagonunda “ sen varsın ya sen” ile başlayıp “siz varsınız ya siz” diye suçlanacağını hesap edemedi. Oysa ona “siz var ya siz” diye seslenecek, onları “sen var ya sen” diye sorgulayacak Gezi’de bekleyen genç bir kuşak vardı.

Onlar İslam faşizminin kendi yargısını, kendi eğitimini, kendi bilimini, kendi hazinesini, kendi ordusunu, kendi polisini oluşturarak kendi halkını tutsak aldığını görüyordu.

İtalya’da, Almanya’da, İspanya’da, Portekiz’de, Arjantin’de, Şili’de on binlerce yurtseverin oy veren ama “görmeyen”, oy veren ama “duymayan”, oy veren ama “konuşmayan” seçmenlerin kurbanı olduğunu biliyordu.

BUNLAR VAR YA

Küfürlerini, hakaretlerini, aşağılamalarını, yuhalatmalarını, duyanlar ağzından çıkanları başbakana değil dayıbaşına yakıştırıyor. Yalanı talanı, vurgunu soygunu, hırlıyı hırsızı, arlıyı arsızı anımsatmanın karşılığı bitirimin ciğerinden gelen dayıbaşının dilinde ya küfür ya yumruk oluyor. Olmazsa kürsüye çıkıyor, cama bakıp kalabalıkları Allah’la kandırıyor:

Bunlar var bunlar “Bir buçuk milyarlık İslam alemi, Müslüman Türk milletinin ayağa kalkmasını bekliyor. Kalkacağız, onun ışıkları görünüyor, bu kıyam başlayacak.” diyenlerdir.

Bunlar var ya bunlar “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, demek koskoca bir yalandır, hakimiyetin sahibi Allah’tır” diyenlerdir.

Bunlar var ya bunlar “Yargıçlar din konusunda karar alırken Diyanet’e sormalı” dahası “Yargıç karar vermeden önce Kuran’daki ayete bakmalı” diyenlerdir.

Bunlar var ya bunlar “Türban konusunda mahkemenin söz söyleme hakkı yoktur, söz söyleme hakkı ulemanındır” dahası “Türbanını çıkar demek donunu çıkar anlamına gelir” diyenlerdir.

Bunlar var ya bunlar “İstanbul’da her iki genç-yetişkin ve başı açık kadından biri resmi-kayıtlı hayat kadınıdır” dahası “dans etmek ayakta zina yapmaktır” diyenlerdir.

SORAN YOK AMA

İstendiği kadar bağırılsın, yalan densin, inkar edilsin, darbe densin. Gezi isyanının çocukları o engin sezgileriyle kimin elinin kimin cebinde olduğunu, kimin ne kadar götürdüğünü, neyin kaça pazarlandığını kuruşu kuruşuna biliyor. Kaldı ki katilleri, itirafçıları, uyuşturucu tacirlerini, ajanları tanık olarak yargıç karşısına çıkartanların hukuk devletine düşmanlık besledikleri artık istense de gizlenemiyor.

Soran yok ama isyan çocukları “sağ dizinin dibine oturulan Rabbani’nin, sol dizine yaslanılan Hikmetyar’ın Darfur kasabı El Beşir’in, El Kaide finansörleri Yasin El Kadı’nın kim olduğunu, kimin hesabına çalıştığını,kiminle ne bölüştüğünü biliyor.

Demokratikleşme yalanını dinlemiyor hırsıza “hırsız” , katile “katil” demekten korkmuyor.

Ülkenin dört bir yanına kılcal damarlar gibi yayılan Gezi isyanı bir yaşının doldurduğu gün kutlu doğum müjdeliyor.