Olağan şüpheli

Ülke, bölge ve dünya onu biliyor. Yeraltında yeryüzünde, köyde, kentte, fabrikada, madende, camide, kilisede, yargıda, orduda, üniversitede, eğitimde, poliste, resimde, müzikte, heykelde onu duymayan tanımayan yok. Ağzını açtığı, elini uzattığı her olay onun ne olduğunu nereden gelip nereye gittiğini biraz daha somutlaştırıyor.

Onun “Bayat simidi buharla yumuşatıp taze diye satan hilekâr çocuktan, eşek etinden sucuk yapıp nezarette yatan sahtekâr gence geçişini gençlik kollarından belediye başkanlığına, iki odalı mütevazi evden lüks villalara, yırtık ayakkabılı gençten dünyanın en zengin başbakanlar listesinin atlayan dinbaz bir piyasa cambazı” olduğunu bilmeyen yok.

Bilinmeyenler azalıyor Soma’da yüzlerce insanı toprağa gömen müslüman çetenin vahşeti Türkiye’yi ılılmlı islam tuzağına düşüren organizasyonda rol alanların daha yakından tanımasına vesile oluyor.

AHLAKSIZLAR
1862’ler “biraz eski”, 1904’ler “eski”, 1942’ler “daha dün gibi” olunca güncelden tarihe gitmek, yeniden eskiye bakmak artık çok kolay.

Soma’da yüzlerce ölünün arkasından, yüzlerce ölünün yakınının yüzüne karşı:

“Değerli kardeşlerim bu tür kendini bilmezlere cevap vermenize gerek yok. Bunlar puslu havayı severler. Bizim bugün acılı günümüzdür. Ancak acıları paylaşarak çözeriz. Dolayısıyla bu tür ahlaksızlara sizler uymayın. 30 Mart bunlara gerekli cevabı vermiştir. Hele hele Soma’da bunların konuşacak mecali kalmamıştır.”

14 Mayıs 2014. Katliamdan bir gün sonra.

Gaziantep’te, Gezi direnişinin kurbanı Berkin ve arkadaşının arkasından , Berkin’in annesine:

“Polis, orada yüzü poşulu, elinde sapanla, demir bilyeleri savuran o kişinin kaç yaşında olduğunu nereden ayıracak? Evladımın katili başbakan diyor. Ben evlada sevgiyi, muhabbeti bilirim ama sizin evladınızın mezarına karanfil ve demir bilyeler atışınızı pek anlamadım. O demir bilyeleri niçin atıyorsun mezarına? Neyin mesajını veriyorsun?”

14 Mart 2014. Cinayetten iki gün sonra.

OKSİJEN SENSÖRÜ
Soma’da yerin altında gazla boğulanların, Gezi’de yerin üstünde gaz fişeğiyle vurulanların bir sorumlusu aranmalı. Üretim yavaşlamasın diye oksijen sensörlerini kapatan kentin yağmasına karşı çıkanlara gaz bombası atan tetikçilerin dışında bu ve benzeri insanlık dışı vahşi projelerin bir numarası olmalı.

Kamu kurum ve kuruluşlarının taşınmazlarına yönelik her türlü işlem bir genelgeyle kimin iznine bağlanıyorsa kentsel dönüşüm oyunuyla değerli kupon arazilerin tahsisine yapılaşmasına kim karar veriyorsa, yüzlerce maden işçisinin gazla boğulmasının da, Berkin ve arkadaşlarının gaz fişeğiyle vurulmasının da sorumlusu elbette o olacaktır.

Bir ton kömürün maliyetinin 140 dolardan 24 dolara düşürülmesini, Gezi Parkı’nı cezaevine dönüştürülmesini engellemeyen, tersine tasarlayan, planlayan, özendiren biri vardır.

SEZAR HEZEYANI
Bu saatten sonra kim ne söylese yeridir, kim ne dese doğrudur:

“Sezar hezeyanı’ çevresinde artık sadece gözü korkmuş yardakçı ve dalkavuklar bulunan, gerçek dünyayla her türlü teması kaybetmiş Roma imparatorlarının mutlak kudret fantazilerini açıklayan bir terim.

Erdoğan da aynı sendromdan muzdarip gibi görünüyor, en azından bu semptomları gösteriyor.

300’den fazla kişinin öldüğü maden felaketinde yakınlarını kaybedenlerin sessiz bir kederle kalmayıp acısını öfkeli söylemler veya tavırlarla ifade etmesi son derece anlaşılır bir durum. Bir ülkenin başındaki politikacı, buna aynı öfke krizleriyle tepki vermemeli bir devlet adamının vereceği tepki anlayış göstermek, tahammül etmek ve affetmek olmalıydı. (16 Mayıs 2014, von Günther Nonnenmacher, Frankfurter Allgemeine)

Vurulup yere düşen binlerce ölünün arkasından “asker ocağı sırtüstü yatma yeri değil” diyorsan karbonmonoksit soluyup ciğeri patlayan yüzlerce maden işçisinin arkasından “bunlar olağan şeyler, iş kazası, bunun yapısında, fıtratında bunlar var” diyorsan ayindeymiş gibi konuştuğunu, zikirdeymiş gibi sayıkladığını söyleyenleri tekmelemenin, yumruklamanın, küfretmenin kimseye faydası yok.

Yok çünkü şimdiye kadar hiç kimse insanların dönüp tarihe bakmasını engelliyemedi.

Twitter’ı, Youtube’u yasaklamakta geç kaldınız açık kimliğinizle ortadasınız.

İnsanlar “yalan söyleyin diyenleri daha etkili olmak için büyük yalan önerenleri hatalı olduğunu ya da yanlış yaptığını asla kabul etmeyenleri kendini savunmak yerine karşısındakiler i savunmada bırakanları” çok tanıyor, onlar için tarihin verdiği hükmü biliyor.